Basın OHAL altında

Dosya Haberleri —

Basın özgürlüğü

Basın özgürlüğü

  • Türkiye’de gazetecilere dönük gözaltı ve tutuklamalar son dönemde artarken, toplumun haber alma hakkı da elinden alınıyor. DFG'nin aylık hak ihlalleri raporuna göre; Ocak ayında 9’u tutuklandı. Gazetecilerin adliye koridorlarına mahkum edildiğini ifade eden MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, "Gazetecileri çalışamaz hale getiriyorlar" diye konuştu.
  • Günümüzde yapılan uygulamaların yer yer 90’lı yılları aştığına işaret eden Yeni Yaşam Gazetesi Editörü Zana Kaya, "Çözüm tartışmaları yapılırken bile basına dönük baskıların ardı arkası kesilmiyor. Yasalar çiğneniyor" dedi. Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal ise, "Dayanışmanın yanında cesaret ve mücadele azmine ihtiyacımız var" dedi.
  • Jinnews Muhabiri Rozerîn Gültekin, Özgür Basın'ın hakikati ortaya çıkarma çabası karşısında devletin yıllardır şiddet, baskı, tutuklama, sansür ve katliamları bir araç olarak kullandığını söyledi. MA Editörü Diren Yurtsever, saldırıların sadece ajanslarına değil bir bütün olarak Özgür Basın'a dönük olduğunu kaydetti.
  • Son iki ayda gazetecilere dönük gözaltı ve tutuklamaların, basın özgürlüğü konusunda ciddi endişelere yol açtığını belirten DİSK Basın İş Sendikası Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, "Gazetecilik, halkın bilgi edinme hakkını koruyan, iktidarları ve güç sahiplerini denetleyen bir kamu görevi niteliğindedir" diye konuştu.

ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL

Türkiye’de gazetecilere dönük gözaltı ve tutuklamalar son dönemde artarken, toplumun haber alma hakkı da elinden alınıyor. Muhalif yayın kuruluşlarında çalışan gazeteciler yaptıkları haberler nedeniyle neredeyse her gün hakim karşısına çıkarken, Kürt basınında çalışan gazeteciler ise daha çok evleri basılarak tutuklanıyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) aylık hak ihlalleri raporuna göre; Ocak ayında 42 gazeteciye soruşturma açıldı. 18 gazeteci gözaltına alındı; 9’u tutuklandı. Şubat ayında ise BirGün gazetesine baskın yapılarak üç gazeteci gözaltına alındı. Gazeteciler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Son olarak İstanbul merkezli Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik (HDK) yürütülen soruşturma kapsamında gazeteciler Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz, Elif Akgül ve Ender İmrek de gözaltına alınanlar arasındaydı. Türkiye’de sadece gözaltı ve tutuklamalar ile basın baskı altına alınmıyor. TV yayınlarına dönük Radyo ve Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) eliyle sıkı bir sansür uygulaması devreye konulmuş durumda. TV yayınlarında kurulan her cümle artık para cezası veya yayın durdurmaya gerekçe yapılıyor. Bu uygulamalar karşısında pek çok muhalif ve alternatif yayın kuruluşu RTÜK sansüründen geçmek için otosansür uygulamak zorunda kalıyor.

Sadece gazetecilerin değil toplumun haber alma hakkının da tehdit altında olduğunu belirten Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, Yeni Yaşam Gazetesi Editörü Zana Kaya, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal Jinnews Muhabiri Rozerin Gültekin, Mezopotamya Ajansı Editörü Diren Yurtsever ve DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, basın mesleğinin karşı karşıya olduğu tehlikeleri gazetemize değerlendirdi.

Gazetecilere ‘örgüt üyesi’ suçlaması

Medya Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA) verilerine göre Türkiye cezaevlerinde toplam 29 gazeteci bulunuyor. Hapishanede bulunan 11 gazeteci hükümlü statüsündeyken, 18 gazeteci ise tutuklu konumunda. MLSA’nın 2024’e dair hazırladığı “Adalet Gözlem Programı Raporu”na göre 2023-2024 adli yılında 366 gazeteci hakim karşısına çıktı. Yıl boyunca gazeteciler haber içerikleri ve yorumları nedeniyle hedef gösterildi. “Silahlı (terör) örgütüne üye olmak” suçlamasıyla yargılanan 187 kişinin yüzde 64,2’sini gazeteciler oluştururken, ayrıca “cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarıyla da sıklıkla karşılaşıldı. “Sansür yasası” olarak bilinen TCK 217/A maddesi kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak” suçlaması da bu dönemde iktidarın hoşuna gitmeyen haberler yazan gazetecilere karşı kullanılan yeni bir araç haline geldi.

 

 

Gazeteciler hakkında davalar arttı

Son süreci 15 Temmuz dönemine benzeten MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, son 2 ayda 16 gazetecinin tutuklandığını ve yıl boyunca gazetecilere açılan dava sayısının arttığını söyledi. Hiçbir hukuki zemin olmadan gazetecilere dönük sert bir yargısal bir tavır olduğunu sözlerine ekleyen Ok, şöyle konuştu: “2016 ve 2017’de tutuklu gazeteciler çok fazlaydı ama hakkında dava açılan gazeteci sayısı bu kadar fazla değildi. 2016-17 yıllarında belli yayın organlarında çalışmak tutuklanmak için yeterliydi ama şimdi mesele daha da bireyselleştirildi. 2016-17 yıllarında haberlerin içeriğini savcılar tartışmıyordu; çalıştığı kurum tutuklanmasına yeterli bir sebepti. Şimdi haberin içeriğini tartışıyorlar. Haberin içeriğinin manipülasyon, dezenformasyon, hakaret olduğu tarzı tespitler yapıp daha sonra dava açılıyor.”

Çalışamaz hale getiriliyor

Gazetecilerin adliye koridorlarına mahkum edildiğini ifade eden Ok, “Gazetecilere yönelik öyle stratejik davalar açılıyor ki o kişiyi çalışamaz hale getiriyorlar. Bir davanın vekalet ücreti, ayıracağı zaman, üstüne tazminata mahkûm edilmesi gazeteciyi çalışamaz hale getiriyor” dedi. Gazetecilerin işsiz kalmakla tehdit edildiğini kaydeden Ok, “Gazeteci mecralarında kimse davası olan gazeteciyi işe almak istemeyebiliyor ve çekiniyorlar. Örneğin Kürt sorununa dair haber yapmak isteyen bir gazeteci artık haber yapmadan önce 10 kez düşünmek zorunda kalıyor. İktidar kendisi açısından bu yöntemle gayet başarılı bir politika izliyor” şeklinde konuştu.

 

 

Herkes mağdur olabilir

Gazetecilerin 10-15 yıl önceki haberlerinden dolayı yargılandığına işaret eden Ok, “Bu tür yargılamalar hukuku öngörülebilir olmaktan çıkarıyor. Bu yüzden kimin fail, kimin mağdur olacağını bilemediğimiz bir sürece girdik. Bu hukuksuzluk sürecinde herkes mağdur olabilir. Sadece muhalif medya ya da bağımsız medya mecraları değil herkes mağdur olabilir. Bu yüzden hukuku tekrar öngörülebilir hale getirmek lazım. Bir insanın 20 yıl önce yazdığı bir yazıdan hakkında dava açılabiliyor. 15 yıl önce yapılan toplumsal bir gösteriyi gerekçe gösterip birileri hakkında dava açılıyorsa bunun altından kalkamayız.”

 

 

Baskılar 90’lı yılları aratmıyor

Son dönemde sitesi defalarca erişime engellenen, gazete sayıları hakkında toplatma kararları verilen ve çalışanları tutuklanan Yeni Yaşam Gazetesi Editörü Zana Kaya ise günümüzde yapılan uygulamaların yer yer 90’lı yılları aştığına işaret etti. 90’lı yıllarda basına dönük çok ağır saldırıların olduğunu ancak yine de bazı açılardan bu dönemden daha iyi olduğunu sözlerine ekleyen Kaya, “En çok bu dönemde haberler engelleniyor, hakkında soruşturma ve davalar açılıyor. Sansür, çok daha fazla ve sistematik bir şekilde devrede” ifadelerini kullandı. Bu dönemde geçmişe göre gazetecilerin çok daha fazla tutuklandığını sözlerine ekleyen Kaya, şöyle devam etti: “Birikimli ve deneyimli gazeteciler tutuklanarak özgür ve muhalif basının zayıf düşürülmesi hedefleniyor. Bu tür uygulamalar son yıllarda daha çok arttı. Gazete olarak 90’lı yılları aşan uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle dağıtımcılarımızın kaçırılma girişimlerine maruz kalması, sürekli ve sistematik olarak taciz edilmesi, dağıtım ağlarında dışlanma, gazete sayılarının keyfi bir şekilde toplatılması, sosyal medya hesaplarının erişime engellenmesi gibi bir dizi sansür mekanizması devreye konulmuş durumda.”

İktidarın hoşuna gitmiyor

Barış tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde Özgür Basın kurumlarına baskıların arttığına dikkat çeken Zana Kaya, son olarak şunları söyledi: “Kamuoyunun süreçle ilgili doğru bilgilenmesi iktidarın hoşuna gitmiyor. Bize dönük baskılardan bu sonucu çıkarıyoruz. Kürt sorununun çözümüne dair bir süreç başlatıldıysa ve bu çerçevede belli tartışmalar yürütülüyorsa basın da bu konuda daha yapıcı ve olumlu bir rol oynamalı. İktidar da bu role değer vermeli. Çözüm tartışmaları yapılırken bile basına dönük baskıların ardı arkası kesilmiyor. Yasalar çiğneniyor. Anayasa'nın basına tanıdığı bilgi yayma, kamuoyunu bilgilendirme hakkı ağır bir sansür altında tutuluyor.”

 

 

Ceberrut baskılar

Evrensel gazetesi de basına dönük baskılardan payını alan bir diğer gazete. Gazete hakkında onlarca dava açılırken, çok sayıda sayı hakkında da toplatma kararı verildi. Evrensel gazetesine verilen ilanlar Basın İlan Kurumu tarafından kesilerek bir tür ekonomik ambargoya tabi tutuldu. Basına yönelik baskının, Türkiye’yi yöneten güçlerin genel stratejisi içinde önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal, şunları belirtti: “Ülkemizin tarihi gazeteci cinayetleri; basılıp yakılan, bombalanan gazeteler, tutuklanan, sürgüne gönderilen gazeteciler ile doludur. Ve tabii Kürt basını özelinde gazete dağıtımcısı çocukların bile katledildiği dönemler yaşanmıştır. Bu baskı dönemleri, ezilen sınıfların ve halkların mücadelelerinin ve mücadele potansiyellerinin yüksek olduğu dönemlerdir aynı zamanda. Basına yönelik ceberut baskılar, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de nihayetinde ‘kendini güvende hissetmeyen’ iktidarların endişeleri tarafından da tetiklenir.”

Dayanışma ve cesaret şart

Çok sayıda davayla da karşı karşıya olduklarını sözlerine ekleyen Özdal, kendilerine dönük baskıları şöyle sıraladı: “Muhabirlerimiz, yazarlarımız, eski yayın yönetmenlerimiz yargılanıyor. Ceza davalarının yanı sıra fahiş tazminat talepleriyle de karşı karşıyayız. Gazetemizin Basın İlan hakkı, pek çok başka gazeteye uygulanmayan yöntemler kullanılarak gasp edildi. Bizi mali olarak gazeteyi yayınlayamaz bir duruma getirmek istediler, istiyorlar. Sadece kendi gazetemiz için de söylemiyorum bunu. Olağanüstü fedakarlıklarla yayınını sürdürmeye, halka ve emekçilere, okurlarına ulaşmaya çalışan pek çok gazete benzer zorluklarla karşı karşıya. Fakat son noktada mali baskılarla hukuki-politik baskıları çok da birbirinden ayırmamak gerekir. Dayanışmanın yanında cesaret ve mücadele azmine ihtiyacımız var.”

 

 

Toplum hakikatten koparılıyor

Türkiye’de erkek egemen medya sisteminde haberlerdeki toplumsal cinsiyet ayrımına dikkat çekmek amacıyla yayın hayatına başlayan Jinnews de sayısız kez erişime engellendi. Muhabir ve editörleri defalarca gözaltına alınan ve tutuklanan Jinnews’e dönük baskılar son aylarda giderek artıyor. Özgür Basın'ın hakikati ortaya çıkarma çabası karşısında devletin yıllardır şiddet, baskı, tutuklama, sansür ve katliamları bir araç olarak kullandığını ifade eden Jinnews Muhabiri Rozerîn Gültekin, “Bir yandan gazeteci arkadaşlarımız katledilirken diğer yandan ülkede yaşam hakkı başta olmak üzere en temel insan hakkı ihlallerini duyurduğu için gazeteciler tutuklanıyor. Özel savaş yöntemi ile kadınlar, çocuklar, doğa hedef alınarak erkek egemen akıl güçlendirilmeye ve toplum hakikatten koparılmaya çalışılıyor. Egemen aklın saldırısına karşı sadece gazetecilerin değil toplumun refleks geliştirmesi, hakikati öğrenme hakkını savunması en elzem olandır. Saldırıların sıradanlaştırılmasına, torba yasalarla basın özgürlüğünün hedef alınmasına, sansüre, karşı ‘başıma ne gelir’ korkusu taşımadan güçlü bir karşı koyuş gerekiyor’’ şeklinde konuştu.

 

 

Saldırı sınırları aştı

Mezopotamya Ajansı (MA), Türkiye’de en çok baskıya uğrayan, sayısız kez sitesi erişime engellenen, yüzlerce haberine erişim engeli getirilen ve sürekli olarak muhabir ve çalışanları gözaltına alınıp tutuklanan basın kuruluşlarından biri. Türkiye’de yasal ve vergisini ödeyen bir basın kurumu olmasına rağmen yayınlanan haberlerinden kaynaklı yargı ve kolluk tarafından sürekli illegalize edilmek istenen Mezopotamya Ajansı tüm baskılara rağmen yayın hayatına devam ediyor. Ajanslarına dönük baskıların Türkiye’de yaşanan siyasal gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını söyleyen Mezopotamya Ajansı Editörü Diren Yurtsever, ajans haberlerine gelen her bir erişim engelinin toplumun hafızasını silmeye dönük bir saldırı olduğunu ifade etti. Saldırıların sadece ajanslarına değil bir bütün olarak özgür Kürt basına dönük olduğunu aktaran Yurtsever, bu baskıların sadece Türkiye ise sınırlı kalmadığını belirtti. Kuzey Doğu Suriye’de Cihan Bilgin ve Nazım Daştan ile Federe Kürdistan bölgesinde Aziz Köylüoğlu’nun öldürülmelerine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “En son Nazım Daştan ve Cihan bilgin bu katletmelere bir örnektir. Son 3 yıldır daha çok sistematik gözaltı operasyonlarının yapıldığı bir süreci yaşıyoruz. Son 10 yıllık süreçte iktidarın hayata geçirdiği savaş politikalarını Özgür Basın emekçiler teşhir etti. İktidarın halktan kaçırmak istediği hakikatleri Özgür Basın emekçileri açığa çıkardı.”

 

* * *

Medya üzerinden gözdağı

Son iki ayda gazetecilere dönük gözaltı ve tutuklamaların, basın özgürlüğü konusunda ciddi endişelere yol açtığını belirten DİSK Basın İş Sendikası Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ise “Bu tür baskılar, gazetecilerin bağımsız haber yapmasını zorlaştırırken, toplumun gerçeklere erişimini de kısıtlıyor. Baskı ile gazetecilerin, eleştirel haber yapmalarının önüne geçilmeye çalışılmakta, tutuklanan veya gözaltına alınan gazeteciler üzerinden gözdağı verilerek medya mensuplarının otosansüre yönelmesi sağlanmaktadır. Bu tür baskılar, özellikle muhalif veya eleştirel yayın organlarını susturmayı hedefleyerek, tek sesli bir medya düzeni oluşturma çabasının parçası olabilir” dedi.

İktidarın istediği değil gerçek

Dedeoğlu, RTÜK Başkanı'nın, olumsuz haberlerin kamuoyuna sunulmasını “toplumu karamsarlığa sürüklemek" olarak değerlendirmesi, bağımsız gazeteciliğin doğasına ters bir bakış açısını yansıttığını vurguladı. “Basının temel görevi, yalnızca "olumlu" olayları aktarmak değil, gerçekleri tüm yönleriyle topluma sunmaktır” diyen Dedeoğlu ekledi: “Gazetecilik, halkın bilgi edinme hakkını koruyan, iktidarları ve güç sahiplerini denetleyen bir kamu görevi niteliğindedir. Ancak şu anki yaklaşım, gazetecilerin ve medya kuruluşlarının yalnızca iktidarın uygun gördüğü haberleri servis etmesi gerektiği gibi bir anlayışı dayatıyor.”

Örgütsüzlük baskıyı artırıyor

Gazeteciler arasında sendikal örgütlenmelerin olmaması, baskılara karşı ortak refleks geliştirilmesini zorlaştırdığını belirten Dedeoğlu şöyle devam etti: “1980 darbesi sonrası sendikal hakların kısıtlanması, medya sektöründe örgütlü mücadeleyi büyük ölçüde geriletti. Bugün de birçok medya kuruluşu, sendikalaşmaya sıcak bakmıyor; sendikal faaliyet yürüten gazeteciler baskıya maruz kalabiliyor. Gazeteciler kendilerini daha savunmasız hissettikleri için otosansüre yöneliyor. Sansürün ve otosansürün her çeşidini göreceğiz. Düşük ücretler ve güvencesizlik deneyimli gazetecilerin meslekten uzaklaşmasına yol açıyor. Bu durum nitelikli ve bağımsız gazeteciliğin zayıflanmasına neden olurken, örgütsüz gazeteciler baskı altında kaldıkça, halkın habere ulaşmasını da zorlaştırıyor.” Dedeoğlu, basın sendikaları ve meslek örgütlerine güç birliği çağrısı yaptı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.