Batı medyası 'IŞİD gelinleri'ni nasıl akladı?
Toplum/Yaşam Haberleri —
17 Kasım 2022 Perşembe - 21:00

.
- STK’lar ve gazeteciler, daha yumuşak bir anlatıyı çocukların esir kamplarından çıkarılmasını sağlamanın bir yolu olarak görebilirler ama IŞİD kadınlarının işlediği suçları aklamak için hiçbir mazeret olamaz. Bu kadınlar cezayı hak ediyor.
- Bir zamanlar kafa kesme konusunda şaka yapan şeytani IŞİD gelinlerini kınayan raporlar, şimdi korkunç bir çileden sonra eve dönmek isteyen masum IŞİD gelinlerinin talihsizliklerini betimliyor.
NORMA COSTELLO
Çeviren: S. Erdem TÜRKÖZÜ
“Parayı hemen gönder kardeşim, bekleyemeyiz. Kâfir domuzlarla yaşıyoruz.” Bu, 2020’de Hol esir kampında yaşayan IŞİD’li kadınlardan aldığım yüzlerce kısa mesajdan biriydi. IŞİD’in mali durumuyla ilgili bir soruşturmanın parçası olarak, eskiden yolundan sapmış olsa da, onların talihsizlikleri hakkında okuduktan sonra yardım etmek isteyen Britanyalı bir müslüman gibi davranıyordum.
Kadınlar tedbirli davranmadı. Her gün telefonumu açtığımda IŞİD sloganları, dini mem'ler ve terör tehditlerinin tufanıyla karşılaştım. Yıkılan Batılı kentlerin görüntüleri özellikle popülerdi. Dzhokhar Tsarnaev (Boston bombacısı) gibi teröristlerin kahraman olduğunu söyleyenler vardı. Yeni bağlantılarım Londra’yı havaya uçurmakla ilgili şakalar yapıyordu. Kafa kesme konusunda dalga geçiyorlardı.
Bu kadınlar, IŞİD’in son yerleşim bölgesi olan Baghouz’un Mart 2019’da düşmesinden bu yana Kürtlerin yönettiği çöl kampına kapatılmıştı. Para istiyorlardı - ve alıyorlardı da. AB’ye ya da Türkiye’ye dönmeyi başarmış olan IŞİD’li kadınların yardımıyla, “kız kardeşlerini kurtarmak” için bir bağış kampanyasına öncülük ediyorlardı. Söylemleri tipik bir biçimde coşkuluydu ve gruplar bağışları örgütlemek için Telegram gibi şifreli uygulamalar kullanıyordu. O zamandan bugüne geçen süre içinde, dillerinin yavaş yavaş yumuşamasını ve Batı ana akım medyasını zehirlemeye başlamasını izledim.
Şüphe uyandırıcı fon desteği
Yaklaşık olarak pandeminin başlangıcında, IŞİD üyelerinin aileleri ve arkadaşları, yumuşak bir biçimde, kadınları hakkında yeni bir anlatı oluşturmaya başladılar. Bu anlatıya göre bu kadınlar, hilafeti hiçbir zaman desteklememişti. Erkekler tarafından oraya gitmeye zorlanan masum insanlardı onlar. Bir şekilde kurbandılar. Bu yetişkin kadınlar IŞİD topraklarına “kaçırılmıştı.” Birçoğunun kendi biletlerini aldığı gerçeğini görmezden gelmemiz bekleniyordu.
Bu anlatı, “Çocukları vatandaşı oldukları ülkeye kabul edin” [“Repatriate the Children”] gibi sempatik adlara sahip çevrimiçi bir grup tarafından pazarlanıyordu. Arkalarındaki fon desteği son derece şüphe uyandırıcı; şu anda bulunduğum Ukrayna’da IŞİD’li aileleri destekleyen bazı örgütlerin Rusya’yla bağı vardı. Çoğu, temel kaygılarının, birçoğu IŞİD bölgesinde doğmuş (ve elbette yaralanmış) reşit olmayan bireylerin esenliği olduğunu iddia ediyordu. Ebeveynlerinin ülkeleri onları vatandaş olarak kabul etmeliydi, söz konusu ülkeleri birçoğu hiç ziyaret etmemiş bile olsa. Ama çok geçmeden bu grupların görev alanı genişledi. Suriye’deki bir 'mülteci kampı'ndaki 'kadın ve çocuklardan' bahsetmeye başladılar.