Bayraklaşan Kürt kadını saçı!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Mehsa’nın saçları, dünyanın dört bir yanında, başkaldırının bayrağı olarak dalgalanmaya başladı. Ama onun Kürdistan’da yüz yıllardan beri süzülüp gelen, bir hikayesi var.

Kürtlerin bir devleti yok ama kadim çağlardan süzülüp toplumsal yasaya dönüşen, zengin bir gelenek yelpazeleri ve bu yelpazeden çoğalan bingeh (derin) kültürleri dalgalanıyor, yer yüzü boyunca.

Bu halk, atın ağzına gemi ilk takan, ilk defa koyunu, keçiyi sağan, toprağa tohum eken bir coğrafyanın (Mezopotamya) mensupları ve o soydandır. Kendi kültürlerinin yaratıcıları...

Uzatmadan konuya gelirsek, bir kaç yıl önce, Kürt Özgürlük Savaşçısı (gerilla) kadınlar, savaşçılıklarının yanı sıra, üniformalarına yansıyan insani halleriyle de, aniden dünya kadın modasında ışıldayıverdiler.

Oysa onlar ilk savaşçı ve ilk üniformalı kadınlar değildi. Gerilladan nizami askere kadar, pek çok üniformalı kadın örneği vardı. Ama Kürt gerillalar, “askeri teklik” disiplinine rağmen, üniformaları, başlıklarına kadar insanın savaşta insan olduğunu çağrıştıran olgularla dünyada başıca konu olmuştu.

Bu mesele ayrı, Kürt kadınları son başkaldırı sürecinde karşı taraf anlamazsa bile, canları pahasına barışa katkıları için geleneksel kültürler ritüeller sergilediler. Apak saçlı Kürt anne ve nineler kanın durması ricasıyla, askerlere, polise karşı yürüyüp, başlarını saran kıtanları sıyırıp yere attılar. Ama İslamo Faşist rejim barışa da düşmandı. Tülbentleri çiğnediler. Anne ve nineleri coplayıp kemiklerini kırıncaya kadar dövdüler. Yerlerde sürükleyip tutukladılar.

(Ayrıca anneye saygı ritüelinin, İslamla ilgisi yok. Kuran’ın yazarlarından Halife Ömer’in askerleri de, Amed surları dibinde, tülbentlerini yere seren, Kürt kadınlarını kılıçtan geçirmiş, sonra 70 bin kişiyi katletmişlerdi.)  

Ama bir işe yararsa eğer, bu olayla barışın tülbent diye yeni bir evrensel simgesi daha oldu.

Öte yandan, Doğu Kürdistanlı (İran Kürdistanı) Mehsa Amînî’nin İran‘daki İslamo Faşist rejimin polisince öldürülmesiyle, insan saçından bayrak olgusuyla tanıştı.  Mehsa’nın saçları şimdi, İslamo Faşist zulme karşı isyanın, hem de erdemin bayrağı olarak dalgalanıyor.

Bazı günler 3-5 Kürt’ün bir arada vinçlere asıldığı, 43 yıllık İran İslamı’nı anlatacak değilim. DAİŞ ve Türk rejiminden önce İslam’ın çarpıtıla çarpıtıla, zulüm haline getirildiği yerdir, İran. Tabii ki Türk-İslam Faşizmi’nde olduğu gibi, bu zulmün bir de ahlak polisi vardır. Her neyse bu ahlak polisi, yaklaşık bir hafta önce Kürdistan’ın kızı Mehsa’nın yoluna çıkıyor ve “bıskleri” (zülüf) görünüyor suçlamasıyla karakola götürmeye kalkışıyor. Mesha, itiraz edince sokakta işkence ediyor, sonra sürükleyerek götürüyor ve katletiyorlar.

Haber duyulunca, Kürtler cinayeti “kader” kabul etmiyor, kadını, erkeği, çocuğuyla, birer “Demirci Kawa” kesilircesine sokağa çıkıyor, üstlerine yürüyen rejim muhafızlarıyla savaşıyorlardı.

İran, Türklerin devletine benzemiyordu. Perslerin devamı ve halktı, İranlılar. Başkalaşımla kimlik, soy değiştiren ve egemen zalim kimse ona tapınanlardan değildi. Yani katillere hayat boyu itaat edenlerden değil...

Şahlarla mücadeleden geliyordu, İran halkı. Kimileri gibi katillerin ardında toplanmadılar. Ayaklanan Kürtlere katıldılar. Üniversite öğrencileri, sanayide çalışanlar da katılınca başkaldırı yayıldı. Başkaldıranlar, resmi rakamlara göre beş günde 20 ölü verdiler. Ama durmadılar. Diktatörler Humeyni ve Hameyi’nin tapınak olan posterlerini yakarak başkaldırıyı yaydılar. Dünyanın pek çok merkezi onlara ses oldu.

Mehsa’nın saçları, dünyanın dört bir yanında, başkaldırının bayrağı olarak dalgalanmaya başladı. Ama onun Kürdistan’da yüz yıllardan beri süzülüp gelen, bir hikayesi vardı. Hemen ekliyeyim ki, bunun İslam ile ilgisi yok. Kürtlerde bir yerde ağır bir cezalandırmayı, öte yandan düelloyu simgeliyor, bu hikaye...

Gazete yazısının dar sınırları içinde özetlemek gerekirse eğer, artık giderek tavsamasına rağmen Kürtlerde yüz yıllardan beri, ağır suç veya kusurlar karşısında bir kadının saçları kesilerek  aşağılanıyor. Bununla onuru ezilerek cezalandırılıyor. Bir lanetli olarak toplumun dışına atılıyor. Bu davranış, kadına intihar yolunu göstermektedir ki uygulanması sıfır derekesindedir. 

Öte yandan bir esir kadının saçının kesilmesi, ondan çok taraftarları, yakınlarının aşağılanması içindir.  

Ama Kürdistan’ın tüm parça ve bölgelerinde, yaygın olan uygulama, bir kadının kendi saçını kesmesidir. Kan davalarında da örneğine rastlanıyor. Ama yaygın olarak Şeyh Said’den sonra pek çok ailenin önde gelen kadını, saçını kesti. Bir yanıyla sonsuz matem, öbür yanıyla, intikam yemini olarak...

Ama hiç bir olay Mehsa’nın yası kadar yaygın olmadı, bugüne dek. Kürdistan’ın tüm parçaları boyunca sayısız kadın kameralar karşısında, saçlarıyla intikam yemini etti. Dünya’nın dört bir yanından da, sayısız kadın onlara katıldı. Mehsa’nın posteri yerine, kadın saçı bayraklaştırılıp başkaldırı alanlarında dalgalandırıldı. Kadın saçından bayrak, bu bir ilktir.

Ve bitirirken Türk hem de çok fazlasıyla Müslüman Recep, Amerikalı Floyd polis tarafından öldürüldüğü zaman, dünyaya Floyd’u Allah yarattığı için sevdiğini söylüyor, yas içinde olduğunu ilan ediyordu. Mısır’da, Esma adında bir kız öldürüldüğünde, televizyonda özel ağlama seansı düzenlemişti. Filistinli çocuk Naci’yi kucaklanmak için özel olarak getirti.

Kürdistan’ın kızı Mehsa’nın işkence ile katledilmesini dünya duydu. Onun için ayağa kalktı. Ama çok ağlak, pek çok müslüman Recep son çığlığını duymadı, cenazesini ve bayraklaşan saçlarını görmedi...

O Mehsa konusunda kör, sağır ve dilsiz ama adaleti uyanıktı. Musa Anter’in katillerini de Müslüman vicdanının yargısı ile kucaklayarak kurtardı...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.