Behdinan işgali tamam, sıra Soran’da

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Behdinan işgalini kale ve koruganlarla tahkim eden düşman ise Hewler üzerinden Soran Bölgesi’nin başkenti Süleymaniye’ye hamle etmeye hazırlanıyordu. Ama, Süleymaniye yollarında, onlara yardım sunacak kimse yok. Yollar mayınlı. Oralarda cendek olmak da var...

“Türk gibi” denilen bir yaşama tarzı da var. Yalan dolan dolu entrikalar dolambacındaki taklacı hayatın adıdır bu. Açmaza düşüp köşeye sıkıştıklarında, “ver öpim abi” diyenlerin yaşama tarzı işte...

Bunlar elleri yüzlerinden en az beş farklı insan ırkı, halk topluluğunun kanı olduğu halde, boy aynası karşısında dikilip “başkasına ait yurdun, ocağın işgalcisi, çocuk katili İsrail” diye naralanabiliyorlar

Bir başka taklalarında, çağın tiksindiren haydutları IŞİD (DAİŞ) çeteleriyle bir olup tankları, topları, füze ve hava güçleriyle Kurdistan’ın Rojava bölgesinin Serêkaniyê, Girê Spî ve öteye Efrîn’i işgal ediyor, Kürtleri sürüp malları mülklerine Filistinileri, “öfkeli Müslümanlar” dedikleri katilleri, hırsız ve tecavüzcüleri yerleştiriyorlardı.

Oysa işgal edilen o toprakların öldürülen, ekmeği çalınan çocukların,  katledilen, yurdundan sürülüp el kapılarında dilenciye dönüştürülen insanların sadece ve yalnız bir suçu vardı: İşgalci ve yerleşimcilere benzememe, yani Kürt olmaktı. Tıpkı Hitler rejiminin kurbanları Yahudiler gibi…

Hitler yolunun yolcuları sonra dünyalıların gözü içine bakıp haykırıyorlardı:

“Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Biz ülkelerin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Kahrolsun işgalci Siyonistler!..”

Halbuki bu devran sözde insanın özüyle insan olduğu bir çağdı. Güçsüze ezen, kırıp geçen katillerin, mutlaka katil muamelesi gördüğü bir çağ...

Gelgelelim gerçek öyle değildi. Yaşanan gerçekte, “Türk gibi hayata takılma” geçerliydi. Köylüleri topluca kırmak için silah üreten damatlar ve onların ölüm tacirlikleri korunuyordu.

Somuta gelirsek, “kahrolsun İsrail” diye diye büyük Kurdistan’ın Güney parçasını çalmaya çıkıyor, ruh damarını kesmek için “Behdinan” bölgesini işgal ediyor ve uzun sürecek yeni bir savaş tetikliyordu.  

Uzun sürecek bir savaş dedim. Çünkü, yaklaşık 500 (1376-1843) yıl istilaya gelen barbarlara direnerek özgür yaşayan ve adına “Bedinan” veya “Behdiyan” da denilen Behdinan Hanedanlığından söz ediyoruz. Sınırları bugünkü Amediye’yi, Zaho ve Akre’yi kapsayan Behdinan Hanedanlığı, salt bir savaş aygıtı değildi. Behdinan, bir kültür, sanat ve bilim merkeziydi. Başkent Amediye’deki Qubehan okulunda, Antik Çağ’dan gelen kütüphanede, 400 el yazması kitap bulunuyordu. O paha biçilmez eserler, 1919 yılındaki İngiliz işgali sırasında yok edildi.

 Behdinanlılar Birinci Dünya Savaşı’nda, ülkelerine dadanan İngilizlere ve daha sonra Saddam Hüseyin liderliğindeki Arap ırkçılığına direndiler.

Saddam Hüseyin rejiminin “Enfal” (Arapçasıyla vaddedilmiş ganimet) adını verdiği soykırım hamlesinde, 182 bin kişi topluca katledildi. Öldürülenlerin önemli kısmı Behdinanlılardı. Büyük kayıplara rağmen, teslim olmadılar.

Bunlara da teslim olmayacaklardır, Behdinanlılar. Yeni uzun bir savaşa kapı açma dediğim bu. Behdinanlılar, bugün olmazsa eğer yarın, bu yurt hırsızlarına başkaldıracaklardır.  

Yeri gelmişken Behdinan, Amerika’nın yardımıyla BAAS faşizminden kurtarılıp özgürleştirilen Behdinanlıların iradesine rağmen, Türk işgalcilere sunuldu. Kolay ilerlemeleri için, halkın parasıyla yollar da inşa edilerek...

Behdinan bugün, “sahiplerine yasak” topraklardır. Halk yurdu yuvasından, çiçekli, yemiş kokulu yağlarından koparıldı. İşgalciler, başkaldırı korkusundan her tepeye betondan birer kale kışla kondurdular. Hitler’inkine benzer koruganlar, mevziler inşa ettiler. Hewler’i de kuşatmaya aldılar.

Behdinan işgali, öteki yanıyla Güney Kurdistan’ın ruh damarıdır. Egemenliğin korunağı, kalesi. Onun düşmesi Hewler damarlarının kesilmesi demektir. Ve kesildi, damarlar.

Bizans kuşatma altında, surlarında işgale yol olacak gedikler açılırken, Saray’da hararetle melekler dişi mi erkek mi tartışması yürütülüyordu. Behdinan’da işgalcilere yol inşa hizmeti verenler de aralarında hararetli hararetli “Erdoğan en çok hangimizi seviyor” diye tartışıyorlardı.

Behdinan işgalini kale ve koruganlarla tahkim eden düşman ise Hewler üzerinden Soran Bölgesi’nin başkenti Süleymaniye’ye hamle etmeye hazırlanıyordu. Ama, Süleymaniye yollarında, onlara yardım sunacak kimse yok. Yollar mayınlı. Oralarda cendek olmak da var...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.