“Benamus“lar!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Ümit Özdağ’ın babası Muzaffer Özdağ da bir kiralık asker, yani subaydı. Mertliğine bakın, akşam amirlerine baş ve topuk selamına durup, sabaha karşı onlara silah doğrultan bir haindi. (27 Mayıs 1960 darbecilerinden.)
  • Çerkez’in dili yasaklı, Çerkezce konuşan iki genç lince uğruyor ama Çerkez Ümit Özdağ da Türk ırkçısı olarak, Kürt’ün şeyhine sövüyordu. Her tarafı çürümüş, lağım kokularıyla sarılmış bir yerde olur böyle şeyler. Şeyhime sövdüler diye üzülme Kürt!..

Kürtler, beslendikten sonra gidip başkasının kapısında yatan ve orada havlayan köpeklerine, “benamus“ diyorlar. Halkı zulüm, yıkım ve yangılar arasındayken, düşmanın koluna giren Kürt’ün künyesi de, “benamus“ diye anılıyor.  

Irkçı Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ, başkasının kapısında yatan Çerkezlerden bir Çerkez’dir. Neden ana yurtlarından kopup, nasıl ve hangi yoldan Osmanlı’nın kabuğu altına sığındığı bizce meçhul ancak ailesi eski bir Çerkez göçmenidir. Türk olmayan Türk ırkçılarından biri...

Bazı Çerkez kol ve kabileleri 1800’lerin ortalarında, Rus baskısından kaçıp Osmanlı kabuğu altına sığındılar. Öte yandan haydutlukla kaçırılmış Çerkez kadınları, esir pazarlarında pek revaçtaydı.

O nedenle, Özdağ ailesinin hangi yol ve nasıl geldiği bizce bilinmiyor ama o dönemde Osmanlı ordusu ve İttihat-Terakki’nin gizlilik içinde çalışan polisiye örgütlenmesi olan Teşkilat-ı Mahsusa için önemli bir personel tedarik deposuydu, Çerkezler. (Atatürk de bu bünyede Libya‘da faaliyet gösterdi. Teşkilat-ı Mahsusa’da Ermeni ve Rum olaylarında kanlı işlevler üstlendi. Bugünkü MİT ise onun devamıdır.)  

Ayrıca yurdundan kopmuş Çerkezlerin, orduda önemli yerleri vardı. (Günümüzde, Recep Tayyip’in, orduyu kendi çizgisine taşımada, sopa niyetine kullandığı Hulusi Akar da fukara bir Çerkez ailenin oğludur.) Birinci dünya savaşında Yunanlılara karşı direnişi örgütleyip başlatanlar da Çerkez Ethem liderliğindeki Çerkezlerdi.

Zafer partisinin lideri Ümit Özdağ’ın ailesi, avlanıp kaçırılmış bir köle miydi bimiyorum. Ama dedesi, Osmanlının paralı askerlerindendi. (Çerkez Ethem, Atatürk’e biat etmediği için vatan haini ilan edildiğinde, Özdağ’ın dedesi Mikhail ne yaptı onu da bilmiyorum. Çerkezler güç olmasın diye kurtların saldırısına uğramış sürü gibi darmadağın edildiğinde, ne tutum aldığını da... Ama torununun övünerek anlattığına göre, Kürt hainlerin düşmanına teslim ettikleri Şeyh Said’i Varto’dan, Amed’e (Diyarbakır) götüren gardiyanlar ordusunda bir badyguarddı.

Ümit Özdağ’ın babası Muzaffer Özdağ da bir kiralık asker, yani subaydı. Mertliğine bakın, akşam amirlerine baş ve topuk selamına durup, sabaha karşı onlara silah doğrultan bir haindi. (27 Mayıs 1960 darbecilerinden.)

Muzaffer Özdağ devleti ele geçirmiş biri ancak Çerkezler, aynen Kürtler gibi “resmen yok”tu. Türk’tü onlar. Kimlikleri, dilleri, kültürleri yasaktı. Kendisi de bir Türk ırkçısıydı.

Geçim dünyası işte. Karın doyurma uğruna dini, inanından olan, dönüp dönüp soyu sopunun “içine eden” dönmeler gümüzde atalarının mezar taşına tükürme yarışına giriyorlar.

Dünyada başka çürümüşlük, bitmişlik var mı, bilmiyorum. Ama Türk devletinde bu insan posalarının bini, bir kuruşa. O kadar ucuzlar yani.  

Daha dün Gürcistan’dan gelip Rum Pontus ülkesine sığınan Recep Tayyip, bugün azgın bir Türk ırkçısıdır. Hitler, kafayı Yahudilerle bozmuş bir ırkçıydı. Bu da sanki Gürcistan’daki dedelerinin mezarına yan bakmış gibi Kürtlere takmış. Nerede kolay öldürülecek Kürt varsa, oraya seğirtiyor. Türk ırkçılığını yayma adına bu çağın en namlı kanlısı. Kürdistan parçalarına fetih hamleleri tazeliyor.

Bebeklerin, çocukların son nefesi ve çığlıyla keyifleniyor adeta.  Kürdistan’ın üç parçasında, gece yatağında uyuyan insanların tepesine bomba yağdırıyor.

Askeri entrikalarının maşası Çerkez Hulusi, “en hızlı Türk” görünmek için, Kürt öldürme rekoruna koşuyor. Eski bir çavuş olan Kürt Hakan, onların ırkçı hızına yetişmek için haydut çeteleri sevk ediyor dört bir yana. Pontus Rumları diyarından “es es” Soylu, geri kalmamak için mafya çeteleriyle yuvarlanıyor...

Bu bataklıktaki Türk ırkçılarının hiç biri Türk değildir. Dün öyle, bugün de böyledir. Irkçılık, evrensel tarih boyunca insanlık suçu ama bunlarda övünç ve dahası geçim yoludur.

Mahkemeye düşen Türk general, kurtulmak için, “ben Kürt öldürürken” naraları atıyordu.

Bir Çin efsanesinden fırlama dişi kurda atfen, Asena lakaplı geleceğin başbakan adayı Meral Akşener geçenlerde bir toplantıda Bulgar şarkısı dinlerken hüngürdüyordu. Yani kendisi burda Türk ırkçısı ama ruhu hala Bulgaristan’da...

En hızlı ırkçılar, soykırım köprülerinden geçmek için dönekleşmiş Ermeniler, Pontus Rumları ve Kürtlerden çıktı. Özal “ben Kürt’üm” diyen bir Türk ırkçısıydı. 27 Mayıs sonrasının Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Kürt’e, “size Kürt diyenin yüzüne tükürün” diyen bir ırkçıydı. Daha ne diyeyim.

Zor çemberi ve ölüm geçitlerinde kişiliksiz bir toplum yarattılar. Çürümüş insan tipleri...

Topal Osman, İpsiz Recep, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katili de olan Yahya Kahya çetesi geliyor veya Ekşi, Barutçu ailesi kapıya dayanıyor korkusundan kıyafet değiştirip imam kisvesine bürünen Rum rahip daha sonra dinci kesildi. Onların torunları da bugün dini de bilmeyen en hızlı dinciler.

O nedenle, kim kimdir belli değildir, bu topraklarda. Herkes komşusuna şüpheyle baktığı için her biri ayrı, en hızlı ırkçı kesilme çabasında.

Konumuza dönersek, Çerkez’in dili yasaklı, Çerkezce konuşan iki genç lince uğruyor ama Çerkez Ümit Özdağ da Türk ırkçısı olarak, Kürt’ün şeyhine sövüyordu. Çetin Altan’ın çıplak teninden yola çıkarak, “Istakoz” dediği Cumhuriyet gazetesinin yazarı Mine Kırıkkanat ise  bir “benamus”un sövgülerine eşlik ediyordu.

Her tarafı çürümüş, lağım kokularıyla sarılmış bir yerde olur böyle şeyler. Şeyhime sövdüler diye üzülme Kürt!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.