Beşli çete ahtapot gibi!
Dosya Haberleri —

- Devri yapılan işletmelerin başında beşli çetede yer alan Cengiz, Kolin, Limak geliyor. Cengiz 4 elektrik dağıtım bölgesinde toplam yüzde 30’luk pay ile tekel durumunda. Kolin 3, Limak bir dağıtım bölgesinin sahibi konumunda.
- DEDAŞ'ın devlet desteği ile Kürdistan'da uyguladığı fahiş elektrik faturaları halkı bezdirdi. Kürdistan’da açık bir sömürü ve gasp düzeni polis asker zoru ile oluşturulurken, Türkiye kentlerinde daha ince tarzda masrafın budur öde tarzında hayat buluyor.
- Kürt illeri devletin sırtını sıvazladığı özel şirketler tarafından kaçak elektrik ve elektrik kesintileri ile gündeme getiriliyor. Tüm bu kirli politikalara karşı sivil inisiyatifler, meslek kuruluşları olarak daha yüksek ses çıkarılması gereken bir dönemdeyiz.
PAVİN MADA
AKP-MHP iktidarının çarpık ekonomi politikaları enerji ve buna bağlı olarak da tüm sektörlerde bir hayat pahalılığını tetikledi. Son bir ay içerisinde başta Kürdistan kentleri olmak üzere -ki en yoksulun ilk refleks göstermesi normaldir- Türkiye’de de bir çok yerde protesto gösterileri yapıldı. Yapılan bu gösteriler geçek anlamda rant ve gasp düzenini geriye çeker mi bilinmez ancak faturaların yükselmesi yoksul ve dar gelirli kategorisindeki halkı bezdirdi. Özellikte Dicle Elektrik Dağıtım'ın (DEDAŞ) yüksek mevlalarda kestiği faturalar dikkat çekiyor. Bunun son örneğini Şırnak'ın Cizre ilçesinde yaşandı. Cizre’de çocukları kanser ve solunum cihazına bağlı olan Ömeroğlu ailesine 12 bin TL elektrik cezası kesildi. DEDAŞ’ın elektriği kesme riski bulunduğunu belirten baba Halil Ömeroğlu, dayanışma çağrısında bulunmuştu.
Kürdistan’da açık bir sömürü ve gasp düzeni polis asker zoru ile oluşturulurken, Türkiye kentlerinde daha ince tarzda masrafın budur öde tarzında hayat buluyor. Canı yanan sokağa inerken batıda bildik bir tartışma sürekli tekrarlana geliyor: "Kürtler kaçak elektrik kullandı" söylemi.
2020 Dünya Bankası raporuna göre, 2002-2020 yılları arasında dünyada kamudan en çok ihale alan ilk 10 şirket arasında Limak Holding 49 milyar dolar ile birinci, 42,1 milyar dolar ile Cengiz Holding üçüncü, 40,4 milyar dolar ile Kolin Holding dördüncü, 36,6 milyar dolar ile Kalyon Holding yedinci, 35,6 milyar dolar ile MNG Holding sekizinci sırada yer aldı.
5 şirket 18 yılda kamudan 203,7 milyar dolar ihale aldı. Elektrik dağıtımının tamamının, üretiminin yüzde 80’inin özelleştirildiği Türkiye’de yol, köprü, havalimanı inşaatları ile desteklenen bu şirketler enerji sektörüne de girerek özel tekeller oluşturdu. Enerjinin bu şekilde piyasalaştırılması AKP’ye göre tam bir "Başarı Hikayesi!"
Zarar toplumdan çıkarıldı
'Başarı hikayesi' olarak sunulan özelleştirmeler sonucunda Türkiye bugün, tüketiciye yansıyan yüksek elektrik giderleri, atıl santral yatırımları ve elektrik üretiminde artan dışa bağımlılık ile karşı karşıya. 1984’den bu yana üretim ve dağıtımda özel sektör ile imzalanan sözleşmeler; yatırım tutarları, satış tarifeleri, işletme süreleri sürekli olarak özel sektör lehine değiştirilerek; doğalgaz, ithal kömür gibi ithal edilen girdilerden elektrik üretimi arttırılarak, özel sektörün karları korundu ve ciddi kamu zararları yaratıldı. Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin (EÜAŞ) üretim kapasitesinin büyük bir bölümü atıl bırakılarak, özel sektörden daha fazla ve yüksek fiyatlarda enerji satın alınarak kamu zararları arttırıldı, topluma direkt ve dolaylı olarak ek yükler olarak yansıtıldı.
Elektriğin tamamı özel sektörün elinde
2001 yılında Elektrik Piyasası Yasası ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu oluşturularak, elektrik üretim, iletim ve dağıtım kuruluşları yeniden yapılandırıldı. Bu dönemde 21 bölgeye ayrılan elektrik dağıtım hizmetleri 2013 yılına kadar tamamen özel sektöre devredildi. Devir yapılan işletmelerin başında beşli çetede yer alan Cengiz, Kolin, Limak geliyor. Cengiz 4 elektrik dağıtım bölgesinde toplam yüzde 30’luk pay ile tekel durumunda. Kolin 3, Limak bir dağıtım bölgesinin sahibi konumunda.
Paylar sermayeye akıyor
Türkiye’de dağıtımda olduğu gibi elektrik üretimi de piyasalaşmış durumda. 2001-2021 döneminde yani 20 yılda EÜAŞ’ın elektrik üretimindeki payı yüzde 70’lerden yüzde 16’lara kadar düştü. Türkiye’de 2019 yılındaki toplam 304.251,6 GWh elektrik üretiminin yüzde 19,5’i olan 59.344,6 GWh kamu kuruluşu olan EÜAŞ tarafından, geri kalan yüzde 80,5’i olan 244.906,9 GWh ise özel şirketler tarafından gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanlığı 2022 Enerji Sektör raporuna göre Türkiye’de 2019 yılında birincil enerji kaynakları arzında doğalgazın payı yüzde 25,7, petrolün payı yüzde 28,6, kömürün payı yüzde 29,1 ve yenilenebilir kaynakların payı yüzde 16,6 olarak gerçekleşti. 2019 yılında birincil enerji kaynaklarında ithalatın oranı ise yüzde 69.
Sermaye büyüyor
Özel sektörün daha fazla kar elde etmesi için HES’ler, JES’ler, RES’ler, termik santraller özel sektöre satıldı ve özel sektörün santral yatırımları kredi ve teşvikler ile desteklendi. 2019 yılı sonu itibariyle elektrik enerjisi üreten santral sayısı 8 bin 589’a yükseldi. Ancak elektrik üretiminin yüzde 90’ını santrallerin yüzde 5’i gerçekleştiriyor. Küçük işletmeler elenirken Kolin, Cengiz, Limak gibi sırtını devlete dayayan sermayedarlar büyümeye ve daha fazla kar elde etmeye devam ediyor.
Cengiz, Kolin ve Limak!
Elektrik dağıtımında yüzde 30’luk paya sahip Cengiz Holding’in devam eden ve tamamlanan enerji yatırımları 4.937 MW’a ulaşmış durumda. Bunun yüzde 65’ini termik, yüzde 35’ini hidroelektrik santralleri oluşturuyor. Kolin Holding bünyesinde dağıtım ve toptan satış şirketleri yanında HES, GES ve linyit kömüründen enerji üretim şirketleri bulunuyor. Limak Holding bünyesinde ise HES, GES, linyit kömürü ve doğalgazdan elektrik üretim tesisleri bulunuyor.
5'li çetenin marifeti
AKP’nin gözdesi şirketlerin santral yatırımları için doğal kaynaklar ruhsatlar, izinler, lisanslar ile peşkeş çekilerek talan ediliyor. Topluma ait kaynaklar üzerinde yaptıkları santraller için devletten uzun vadeli teşvikler, vergi indirimleri ve krediler veriliyor. Özel tekel haline getirilen bu şirketler devletin batmalarına izin vermeyeceğini bildikleri için kredileri ve borçlarını da ödemiyorlar. 5’li çetenin silinen vergi borçları daha önce defalarca silinirken, bu durum dönemin yöneticileri tarafından da doğrulandı. Elektrik gibi riskli ve kamusal alanda sunulması gereken hizmetlerin özelleştirilmesinin tüm riskleri ve kayıplarını da, yine bu tekellerin aldığı krediler ve ödemedikleri borçları da halk ek vergiler ile ödemeye devam ediyor.
203 milyon TL'lik ihale aldı
Elektrik ile ilgili diğer bir önemli alan iletim hatları. TEİAŞ, Türkiye’de üretilen elektriğin tüketiciye dağıtımını sağlayan ve dağıtım şebekesine aktarımdan sorumlu olan kurum. 2020 faaliyet raporuna göre kuruluş, 192 bin 969 MVA kurulu güç ve 71 bin 98 kilometre uzunluğunda enerji iletim hattına sahip. 3 Temmuz 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile TEİAŞ özelleştirme kapsamına alındı. Halka arz yoluyla yapılacağı belirtilen özelleştirmenin ise bir özel tekel daha yaratacağı aşikar.
TEİAŞ’ın bakım, onarım ve yapım işleri ihalelerinde de AKP’nin gözdesi firmalar ihale alıyor. Kolin ve Armin elektrik firmaları son beş yılda TEİAŞ’dan 203 milyon TL ihale almış durumda. Yani üretim, dağıtım ve iletim hizmetlerinin tamamının aynı tekellerin elinde toplandığı ve istedikleri gibi top koşturdukları görülüyor.
Artan elektrik fiyatları ve sosyal yardımlar
Ocak 2022’den itibaren EÜAŞ’ın dağıtım şirketlerine elektrik satış fiyatı 1 kilowaat için 31,86 kuruş iken özel şirketlerce tüketiciye fatura edilen elektrik birim fiyatı ise vergi ve fonlar hariç 79 kuruş, toplam ise 130 kuruş. Aradaki fark tamamıyla özelleştirme nedeni ile oluşan ek yükler.
Elektrik fiyatlarındaki bu artışlar düzenli geliri olmayan halk, kırsal kesimde yaşayanlar, sulama için elektrik kullanmak zorunda olan çiftçiler ve küçük işletmeler için artık kira giderlerini de aşan şekilde en temel gider konumunda. Karmaşık bir hal alan elektrik hizmetlerinde piyasalaşmanın korunması için sosyal yardım programları kullanılan araçlar.
Elektrik ve doğalgaz piyasalaşması
Dünya Bankası’na göre de kamunun düşük gelirliler için sunacağı destekler elektrik ve doğalgazın piyasalaşmasını kolaylaştırıyor. Kamusal hizmetlerin dışına çıkarılan enerji hizmetleri artık sosyal yardım kapsamında hükümetlerin bir lütuf olarak sunduğu sosyal destekler konumunda. Hükümetler elektrik ve doğalgaz desteği verdikleri hane sayısını büyük bir gururla açıklayarak, topluma ait olan alanları peşkeş çekmelerini, kamu hizmeti olarak sunmaları gereken hizmetleri özel tekellere bırakmalarını meşrulaştırmaya devam ediyorlar.
Kaçak elektriği kim kullanıyor?
Elektrik şebekesindeki toplam kayıp miktarı, şebekeye verilen enerji ile tahakkuk edilen enerji arasındaki farktan hesaplanıyor. Kayıplar, teknik kayıplar ve kaçak elektriğin toplamından oluşuyor ve birbirinden ayrıştırılamıyor.
Türkiye’de her yıl açıklanan kayıp-kaçak kullanım haritasına göre Kürdistan illeri en yüksek kaçak elektriğin kullanıldığı iller olarak belirtiliyor. Amed, Urfa, Batman, Siirt, Şırnak, Mardin illerine dağıtım yapan DEDAŞ tarafından yüzde 50’lerin üzerinde kayıp elektrik kullanımı olduğu açıklanıyor. Peki işin doğrusu nedir? Doğrusu şudur: Kürdistan illerindeki dağıtım altyapısı oldukça eski ve işlevsiz olup DEDAŞ tarafından imzalanan dağıtım sözleşmesine göre gerekli yatırımların yapılması gerekirken, 'kayıp elektrik' adı altında yüksek faturalar ile tahsilat yapılıyor.
Bu, olayın teknik boyutudur; asıl yönü ise Türk egemenlerinin kendi yapmış oldukları hırsızlığı gizlemek amaçlı manipülasyonlarıdır.
Türkiye’de bir fabrikanın çaldığı Kürdistan’da bir kente yeter
Türk devleti ve elektrik dağıtım şirketleri, Kürdistan ve Türkiye kentlerindeki 'kaçak' kullanımını hane sayısıyla ölçmekte ve Kürt illerinin en çok 'kaçak' kullananlar olduğunu belirtmektedirler. Oysa kazın ayağı öyle değil; Kürdistan kentlerinde hanelerin 'kaçak' kullanım sayısı ne kadar yüksek olursa olsun, Türk kentlerinde bir fabrikanın kullandığı kaçak elektriğin yanına dahi yaklaşamaz. Örnek olsun; Trakya, Bursa, İzmit, İstanbul ve daha birçok Türk kentindeki fabrikaların kullandığı kaçak elektriği sağır sultan dahi biliyorken ve buralardaki bir fabrikanın kullandığı kaçak elektrik Kürdistan’da ki bir kente bedelken, bu yerlerin gündem dahi yapılmaması ve varsa yoksa, Kürt kentlerinde yoksul ailelerin 'kaçak' kullanımının sürekli gündem yapılması, insanların evlerine polis-asker eşliğinde baskınlar yapılması, dudak uçuklatan cezalar, faturalar yollanmasını neye yorumlamalıyız?
Baraj Kürdistan’da kullanan Türk illeri
Açık ki, ortada sömürgeci bir manipülasyon var ve bu manipülasyon ile bölge halkı yaşam hakkından edilmek isteniyor. Türk devletinin geldiği nokta şu olmuştur: 'Güneydoğu Anadolu Projesi' (GAP) kapsamında sadece barajlar ve elektrik santral yatırımları yapılmış; Kürdistan’da kurulan barajlar ve santraller ile elektrik üretilmiş fakat bölgede üretilen elektrik dahi bölge halkına silah olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Özcesi; 'kaçak elektrik oranları yüksek' denilerek daha yüksek faturalar ile halk cezalandırılmaya, yanlış elektrik politikaları da kamuoyu gözünde meşrulaştırılmaya çalışılıyor. 10 yıllardır devam eden sulama kanalları 'yatırımları’na rağmen Kürt halkı elektriksiz-susuz bırakılmış, kendi imkanlarıyla yüzlerce metre yeraltından su çekip tarlasını sulamak zorunda kalmıştır. Kuraklık ile karşı karşıya kalan küçük üreticiler elektrik kesintileri ile de tarladaki ürünlerini kaybediyor.
Silvan Barajı, Güneydoğu Anadolu Projesi ile tüm Kürdistan illeri yanlış ekonomik politikalara daha çok açılırken, yaratılan doğa tahribatı, peşkeş çekilen doğal kaynaklar, üreticilerin karşı karşıya kaldığı sorunlar ve yerelin kendi ihtiyaçlarına göre üretim ve hizmet alanlarını geliştirememesinin faturasının gelecekte çok daha ağır olacağı şimdiden görülüyor.
Ne yapmalı?
Burada bizlere de önemli görevler düştüğü çok açık: Türk devletinin bu politikalarını teşhir etmeye kuşkusuz ki devam etmek gerekiyor ancak bunun tek başına yetmeyeceği ve daha farklı alternatifleri hayata geçirmemiz gerektiği esas önemli nokta oluyor. Bunun başında ise, enerji, hava, su ve toprak komünleri oluşturmak ve enerjimize, suyumuza, toprak ve havamıza sahip çıkmak geliyor.
Kürdistan’ın tarihi, kültürel ve doğal kaynakları barajlar ve hidroelektrik santralleri inşaatı için yok edilerek, Kürt illeri devletin sırtını sıvazladığı özel şirketler tarafından kaçak elektrik ve elektrik kesintileri ile gündeme getiriliyor. Tüm bu kirli politikalara karşı sivil inisiyatifler, meslek kuruluşları olarak daha çok sesin çıkarılması gereken bir dönemdeyiz. Toprağımızın, suyumuzun, doğal hammadde kaynaklarımızın yerel ihtiyaçlar, toplumsal fayda gözetilmeden satılmasına karşı geleceği korumak, Kürdistan’a hiçbir sınır tanımayan sermayedarların, siyasi erklerin girmesine izin vermemek için daha çok sesimizi yükseltmeliyiz.







