Bırakın Afganistan’ı, bunlar vurgun peşinde

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Şimdi aynı oyun, Afganistanlıların kişiliğinde tekrarlanıyor. Taliban, daha Kabil’i ele geçirmeden, şantaja konu olacak insanları tabur tabur dünyanın gözüne sokarak, getirttiler. Sonra, vakit geçirmeden, onları gösterip “tek başımıza bunları besleyemeyiz“ diyerek, Alman Başbakanı Merkel ve İngiliz Johnson üzerinden haraç istemeye başladılar bile. Suriye’de olduğu gibi, Putin de bir kere daha devrede...

Bırakın bunların Afganistanlı’ya ve bir kere daha düşmüş Afganistan’ın acılarına göz yaşı dökmesine! Her şeyleri gibi, bu vicdan gösterileri ve bu konuda insanlığa adanmış vicdanın ahlı, vahlı iç çekmelerinin tümü yalandır. Yeni dolandırıcılık hamlesinin ön malzemesidir.

İslamcı teröristlerle vicdansızlıkla yarışırcasına, insanları diri diri yakanların insanlığı yoktur, olmamıştır, olamaz...
Afganistan ve Afganistanlı halkları, timsahlar gibi salt yemeyi bilenlerin umrunda değildir. Umrundaysa eğer, Afganistan’ın acılarından kazanç dermek içindir. Suriye’den başlayarak “hayatları, sanat ve eserleri“ni örneklersek eğer:

Derlenip toparlanarak silahlandırılan, yer yüzünün tekmil kiralık İslamcı katiller, tecavüzcü ve hırsızların taarruzuna uğradığında da böyle, bunlar “safi insan“dı. “Suriyeliler evsiz, yurtsuz, işsiz, uğraşsız kaldı. Çocuklar soğukta üşüyor, karınları aç“ diye göz yaşı döküyorlardı.

Daha kimse yeri, yurdundan kopmamışken, bu terane ve “insaniyet namına“ erken davrandılar. Sınır boylarında, “çadır kentler“ kurdular. Her şeyin ne kadar düzgün, mükemmel olduğunu göstermek için, dünya medyasını çağırdılar. Çadır kentler dünyada ilgi görsün diye, Amerikan sinema yıldızı Angelina Jolie’yi bile getirip gezdirdiler.

Mizansen tamamlandıktan sonra, kafa da kesen katilleri, tecavüzcü ve hırsızları harekete geçirip savaşı kızıştırdılar. Parası var, çoluğu-çocuğu da kıymetli Suriyeli zenginler en “önden buyurarak“, paralarıyla geldiler. Onlara, paraları oranında itibar gösterdiler. Parasız, mevki, makamsız yoksulları da çadırlara doldurdular.

Suriye halkının yurtsuzlaşıp ölümü, böylece vurguncu için düğün-bayramdı. Daha çok insan yığılsın diye, vakitsiz öten horoz gibi, gün boyu televizyonlarda boy gösterip “konforlu misafirliğimize gelin“ çağrıları yapıyor, daha çok yıkım ve ölüm için, İslamcı haydutları besleyip silahlandırıyordu.

Ancak beklenmedik bir şey oldu. Rojava Kürtleri silahlanıp kiralık katillere karşı, insanlarının onuru ve yurtlarını savunmaya başladılar. Onları, canları bedelinde yendiler.

İşte o zaman, bunlar için, iş başa düştü. Vekaletten sahaya sürdükleri, katilleri, yana itip öne düştüler. ABD Başkanı Trump ve Rus Putin’i de “yersiz, yurtsuz kalmış Suriyelileri yerleştirme“ yalanıyla ikna edip Kürtlere topyekün savaş açtılar. Putin ve Amerikalı Trump’ın hava desteğiyle, Kürtlerin yurdunu işgal edip yüzbinleri, yerlerinden sürdüler. Yerlerine hırsız, katil tecavüzleri doldurdular.

Bu dünyaya ve günde beş kez Trump ile Putin’in yüzüne karşı “ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğü“ diye diye Suriye topraklarını işgal, her türlü zenginlikleri, tarihlerini talandı. Kısa süre sonra hırsızların çalabileceği bir şey kalmayınca, fabrika makinelerini, hurda piyasasında satmak üzere, demir yolu raylarını söküp götürdüler.

Ama, haydutlardan kurulu 60 bin kişilik orduya para dayanmıyordu. Bunun üzerine, Avrupa dönüp “para vermezseniz Suriyelileri ülkelerinize salarım“ şantajıyla, haraç istediler; ve aldılar. 

Şimdi aynı oyun, Afganistanlıların kişiliğinde tekrarlanıyor. Taliban, daha Kabil’i ele geçirmeden, şantaja konu olacak insanları tabur tabur dünyanın gözüne sokarak, getirttiler. Sonra, vakit geçirmeden, onları gösterip “tek başımıza bunları besleyemeyiz“ diyerek, Alman Başbakanı Merkel ve İngiliz Johnson üzerinden haraç istemeye başladılar bile. Suriye’de olduğu gibi, Putin de bir kere daha devrede...

Haraç işi, öbür yana. Bunlar yıllar var ki, tıpkı mafya fırsatçılığı gibi düşmüş, yardıma muhtaç olmuş ülkelerin zaafları, zayıflıklarını kazanca dönüştürmek, oralarda askeri üsler kurmakla meşgul. “Kardeş sana yardıma geliyorum“ diyerek, veya Rusya ile ABD destekli doğrudan zorbalıkla...

Suriye’de böyle oldu. Mafya’nın deyimi ile “dost ve kardeşçe Suriye’ye çökemenin“, zayıflığını fırsat bilip haydutça, işgale başladılar. Sudan‘da da diktatörü General Beşir halkının katili olarak, Birleşmiş Milletlerce aranıyordu. Dünyadan tecrit, yalnızdı. Bu halinden faydalandılar. “Kardeş“ diyerek, ülkeye girdiler. İlk emperyal üslerini kurdular. Somali iç savaştaydı. Dolaysıyla kolay av oldu. İkinci üssü orada kurdu.

Irak topraklarını ve ona bağlı Güney Kürdistan‘ı zayıf yerlerinden yakalayıp “çöktü“ler. Yakıp yıkma dahil, mafya zevkiyle yönetiyor, o toprakları.

Azerbeycan’a da “yardım“ adına girdiler. Ermenistan’ın elindeki Karabağ’ı almak istiyordu, Azerbeycan. Bunlar ordularıyla savaşı başlatıp ucuz zaferi hediye ederek, Azerbeycan’a kurtarıcı olarak girdiler. Ukrayna‘ya silah satışını yardım göstererek ayaklarına yer ettiler.

Libya’ya, İslamcı teröristleri askeri donanım ve çanta ile gönderilen 200 dolarla destekleyerek, ön cepheden saldırdılar. Ama batılılarca devre dışına itilince, iki parçalı ülkede Müslüman Biraderlerin (İhvan) kiralık terörist, asker hizmetiyle yanaşıp üslendiler.
Günümüzün en zalim işgalcisi(yurt hırsızı)’nden söz ediyor. Nüfus oranına göre, yer yüzünün en büyük hapishane zinciri işletmecisi, “öldürdük“ diyerek öldürdüğü insan (Kürt) sayısı ile övünen bir katilden...

Böyle biri, şimdi de Afganistan ve Afganistanlılar üzerinden “evren“in vicdanı rolünde. Ben böyle evreni de, vicdanını da seveyim ki, yalnız ve sadece kendi çıkarı, kazancı peşinde. Geride duran yıllar belgesi, kanıtıdır ki onun vicdanı, yetinmesini, doymak bilmeyen çıkarıdır.

Afganistan’ı istiyor, bu. İslamcı terör, daha Kabil’i ele geçirmede, görüşüp uzlaşmak için yalvarmaya, dinimiz aynı diye dil dökmeye başladı. Çünkü, Makedonyalı İskender, Sovyet İmparatorluğu, Amerika’ya da yar olmamış Afganistan’da üslenmek, kimin taşeronu olduğu artık ayan olan “beşli çete“ye kazanç alanı sağlamak istiyor. Topraklarının altında işletilmeyi bekleyen, bakir yer altı zenginlikleri var. En önemlisi, Sarayda da ağırlanan Mafya ticari iştigal alanı olan uyuşturucunun ham maddesi, haşhaşın hazinesidir, Afganistan...

Yazının başlığına dönersek, bırakın vicdanı, vicdan penceresinden Afganistan’ı, bunlar, Ruslar, ABD ve NATO’nun kasık biti olarak kendilerince “emperyalist“ aşamaya sıçradılar ya, “tutunamayanlar ülkesi“ Afganistan‘da vurgun peşinde. Besleyenler yardım ederler mi, bilemiyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.