Bu vahşet unutulmaz

Toplum/Yaşam Haberleri —

ŞIRNAK GÜÇLÜKONAK MEZARLIK

ŞIRNAK GÜÇLÜKONAK MEZARLIK

  • Basan (Güçlükonak) ilçesine bağlı Hirariş’te Türk devlet güçleri tarafından gözaltına alınan 5 köylünün işkenceyle katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti. Katledilen köylülerden  Abdullah Güler’in ağabeyi Abdurrahman "Köyümüz ve Kürdistan için kara gündür. Bir günde 5 insanımız katledildi" diyor.

FİRAZ BARAN

 

Bundan 28 yıl önce, Haziran 1993’te Türk ordusuna bağlı 300 asker ve korucu  Şirnêx'ın (Şırnak) Güçlükonak ilçesine bağlı Hirariş köyünü çembere aldı. Zaman akşam saatleriydi. Bütün köylüler silah zoruyla okul bahçesine getirildi. Köylüler üç gün boyunca burada baskı, hakaret ve fiziki işkenceye tabi tutuldu. Üçüncü günün sonunda askerler köylülerin içinden 6 kişiyi alıp gitti.

23 Haziran günü ise götürülen köylülerden 5’i askerler tarafından katledildi, biri ağır yaralı olarak kurtuldu. Ağır yaralı kurtulan kişi Ahmet Güler'di. Güler yaşadıkları vahşeti tüm detaylarıyla ifadesinde anlattı. Ancak savcılık herhangi bir işlem yapmadı. Hiçbir devlet yetkilisi hakkında dava açılmadı.

Çukura atıp kurşunladılar

Yakınlarını Kaybedenler Derneği (YAKAY-DER) Hirariş katliamına ilişkin hazırladığı raporla, köylülere yönelik vahşeti belgeledi. Bu rapora saldırıdan yaralı kurtulan Ahmet Güler'in ifadeleri de alındı. Güler o gün yaşananları şöyle dile getiriyor: “Ömer Çetin ve benimle aynı isme sahip Ahmet Güler’i köy yakınlarında katlettiler. Sonra Sait Şen, Beşir Baskak, Abdullah Güler ve beni buğday tarlalarının olduğu dağlık alana götürdüler. Asker ve korucular, ‘PKK’lilere yardım ettiniz, bunu kabul edin’ dediler. Köylü olduğumuzu ve toprakla uğraşmaktan başka işimiz olmadığını, kimseye yardım etmediğimizi söyledik. ‘Kabul edin ya da sizi öldüreceğiz’ demelerine rağmen reddettik ve hepimizi bir çukurun içine attılar. Silah sesleriyle birlikte arkadaşlarım üzerime düşmeye başladı. Bağırış çağırış ortasında bir de bomba attılar. Kendime geldiğimde köye gidip olanları anlattım."

İşkence ederek katlettiler

Ahmet Güler köye gidip olanları anlattıktan sonra köylüler cenazeleri aramaya gider. Önce Ömer Çetin'in cenazesine ulaşırlar. YAKAY-DER'in raporunda o anlar şöyle anlatılıyor: “Ailesi Ömer Çetin’in yanmış cenazesini koku ve sivrisineklerin yardımıyla köyden 1 km uzaklıktaki köy okuluna yakın taşlık alanda, taşların altında saklanmış bir şekilde bulur. Kendisine işkence yapılmış, el ve ayak kemikleri kırılmış, gözleri oyulmuş, üzerine gaz yağı dökülerek yakılmış bir haldedir. Aynı yerde Ahmet Güler'in cenazesi de görülür. O zaman ikisi birlikte köylüler tarafından toprağa verilir."

 

20 yıl sonra yan yana

Köylüler daha sonra katledilen diğer üç yakınlarının cenazelerini de bulurlar. Cenazeler dini vecibeler yerine getirilemeden alelacele toprağa verilir. Olaydan yaklaşık 20 yıl sonra köylülerin başvurusu üzerine resmi heyetlerle birlikte köye gidilir, mezarlar kazılır. Kemikler mezardan çıkarılır. DNA testlerinin ardından kemikler tekrardan ailelere teslim edilir. Halk tarafından Cizre'de yan yana toprağa verilir.

 

Yaralı kurtuldu

Yaralı olarak kurtulmayı başaran Ahmet Güler ise 24 gün hastanede tedavi görür. Vücudundan bazı mermiler çıkartılır. Ancak sırt bölgesinde çıkarılamayan bir mermi çekirdeği vardır. Sol kolu sakat kalır. Güler halen engelli bir şekilde yaşıyor.

 

100 hane dağıldı

Hirariş, Gabar dağında 100 hanelik bir köydü. Katliamdan sonra insanlar köyden göç ettirildi. Köyde kimse kalmadı. Ailelerin çoğu Ceyhan'a yerleşti. Bugün sadece Ceyhan'da 200 Hirarişlı aile yaşıyor. Yine Batman, Siirt ve Mexmûr Kampı'nda da Hirarişlı aileler var. Mexmûr'da yaşayan 23 Haziran’da katledilen köylülerden Abdullah Güler’in ağabeyi olan Abdurrahman Güler’e ulaştık.

 

Kürdistan için kara gün

“23 Haziran 1993 günü köyümüz ve Kürdistan için kara bir gündür. Köyde götürülen 5 insanımız katledildi, bir akrabamız ağır yaralandı" diyen Güler şöyle devam ediyor: "Şehitlerimizden Abdullah Güler kardeşimdi. Ahmet Güler amcamın oğluydu. Ömer Çetin'in annesi amcamın kızıdır. Sait Şen annemin amcasının oğludur. Beşir Baskak ise köylümüzdü. Beşir gençti, evli değildi. Diğerlerinin hepsi evliydi.”

 

Köy harabeye döndü

Evlerin yıkıldığı köy şimdilerde ise bir harabeyi andırıyor. Oysa 1993 öncesi böyle miydi? Birgün olur da yolunuz Gabar Dağı'na düşerse burada Hirariş köyünü ziyaret edin. Taştan evler, uçurum kenarında olan taştan merdivenler, dört bir yanında akan pınarlar, dereler ve nehirler sizi karşılayacaktır. Onlarca meyve bahçesinin kalıntısına bakıp iç geçireceksiniz. Bin yaşına ulaşmış ceviz ağaçlarının öksüz kalmasına yüreğiniz burkularak bakacaksınız. Su değirmenlerini görüp bir zamanlar insanların burada nasıl yaşadığına dair düşüncelere dalacaksınız. Bir cennet mekanın sahipsiz bırakılmasına, sahiplerinin yerinden-yurdundan edilmesine kızacaksınız. Ama oradaki taşlardan, yollardan, sulardan “Bu köyün halkı değerlerine ihanet etti” sözünü duymayacaksınız.

 

Gerçek sahiplerini bekliyor

Arkeolojik olarak Kürdistan'ın en önemli mekanlarından biri olan bu alanda öyle mağaralar var ki bir köy şeklinde kullanılmıştır. Şikeftên Bê Roj, Şikeftên Deravê Tehtê, Şikeftên Qemiş, Mirê Lodikya bunlardan bazılarıdır. Bu mağaraların yanında çok sayıda mezarlık da bulunmaktadır. Her biri sabırla gerçek sahiplerini beklemektedir.

Son olarak Neqeb yoluna çağırmak istiyorum. Burası Hirariş ile birlikte virane olan Deravê Tehtê, Benê Koxa, Kelha Bana Burta ve Himtaniş gibi köylerin ortasına düşmektedir. Ey Neqeb! Koçer aşiretlerin yaylalara giderken kullandıkları taştan yol... Yüzlerce köy ve mezranın ticaret kervanlarını o dağların arasında geçirdin. Şimdi yeni bir görevin var: Kürdistan'da sadece insanlar değil, sen de, evlerimiz de, ormanlarımız da bedel ödedi. Mücadele veriyoruz ve bedel ödeyerek ilerliyoruz. Şimdiki görevin beklemek... Bekle, çocukların bir gün mutlaka sana özgür olarak kavuşacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.