"Bucha’yı bırak, Kürdistan’a bak" derler adama

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kana basarak yola çıkan, elleri Kürt kanında olanların “ben insanım” deyip üstün değerlerden, barış ve insanlıktan söz etmeleri, imkansız kadar zor. 

Bucha, Ukrayna’nın başkenti Kiev yakınlarında 30 bin kişinin yaşadığı bir kasaba. İki haftayı aşkın bir süre Rus işgalinde kaldıktan sonra geçenlerde işgal bulutları dağıldığında sanki Türkler, Kürdistan‘dan geçmiş gibi bir manzara ortaya çıktı. Öldürülmüş insanlar sokaklarda yerde yatıyordu. Saydılar, tam 280 kişi...

 Tabii ki bir barbarlık manzarasıydı, bu. Kamu vicdanının “yuh“ sesleri ve lanetleme çığlıklarıyla cevap buldu.

Gülmeyin ve sakın “garip bir olay“ (evrenin yabanisi) demeyin ama Türk devleti de “insanlık adına” en hiddetli ve şiddetli çıkışla “yuh” sedalarına katıldı. Devlet adamları, “sarı“ muhalefeti ve tekmil medyası ortak sesle Rusya’yı lanetlediler. Türklerin öfke, hiddet ve şiddeti yer kürenin her yerinde duyuldu. Penguenler diyarı kutuplarda bile hissedildi ki vay be, analar neler doğuruyormuş...

Ellerinden Kürt kanı damlayan katiller bile “en hızlı insan”dı. Rus katillere diş gıcırdatıyorladı. Bu hızı gören, gazete ve televizyonlar, döne döne katledilmişlerin fotoğraflarını yayımlıyor, kadrolu düzen bekçileri (yorumcular) ekranlarda, “Bilal’e“ izah eder gibi savaş suçu hukukunu anlatıyor, dolaylı yoldan giderek Rusların yargılanıp çarmıha gerilmesini öneriyorlardı.

Özetin özetiyle sağcısı, solcusu, ırkçısıyla Kürt kanlıları “gözyaşları sel olmuş“ misali, Bucha sokaklarında yerde yatanların kişiliğinde, insanlık adına yas tutuyorlardı. “Pontya“ (Pontus) Rumlarının katillerinden İpsiz Receb’in hemşehrisi üzüntüden haraptı. Cami avlularında, ölülerin yatırıldığı tabutları dayanak yüzlerinde beşuş bir gülüşle masal anlatır gibi Kürt kırımını hikaye eden ve yemin niyetine “onların son neferine kadar” diyen Trcrp Erdoğan, “bu katliam kabul edilemez” haykırışı ile ortalığı titretiyordu.

Türk Dışişleri Bakanlığı, devletin kendisi olan Erdoğan’ın ardılı olarak da o yayımladığı bildiri ile Erdoğan için artık işi, işlevi biten “dostum Putin”ini satışa çıkarıyor ve “Rusya’dan hesap sorulmasını” istiyordu.

 Ukrayna’yı avlama yollarında atılan taklalarla, “manzara-i umumiyesi“ sefil ve rezildi. Yalap şap insanlık, yüzlerden akıyordu. Sefaleti herkes kendine göre, Kürtler de kendince seyredip not ediyordu.

Kürtler açısından 2015 senesinin, güz mevsimiydi. Türk devleti, sahip olduğu tüm tanklarını, toplarını, uçak ve füzelerini seferber etmişti. Kara ordusu kafa kesen, Allahu Ekber naralarıyla tecavüze, hırsızlık ve talana çıkan IŞİD’çilerle takviyeliydi. Türkler topyekun güçleriyle, Kürt taarruzundaydı. Daha önce de anlatmıştım, unutulmasın diye tekrarlayacağım. Amed’in kalbi Sur’dan başlayarak Bismil, Varto ötede Cizre, Şırnak, Silopi, Nusaybin ve İdil başta olmak üzere, salt sivillerin yaşadığı 10 Kürt şehrini kuşattılar. Şehirlerin elbette kendilerini savunacak tankları, topları, füze, uçak ve drone filoları yoktu. Yaşar Kemal’in Êzîdî Kürtlerin kırımını anlatan söylemiyle, “vur ha vur etti”ler.

Şehirlerin tüm yükseltilerinde, yeni doğmuş bebekler (mesela bebek Miran), çocukları (Cemile), kadınlar (Taybet ana) ve ihtiyarları avlayan nişancılar vardı. Ortalıklarda kırım ve kan sesi...

Rusların Bucha‘da bunu yapmadılar Ama Türk devleti Varto’da Kevser kadının ölüsünü çıplak edip sokağa attı. Yine Rusların yapmadığı barbarlıkla Şırnak’da, halkının delalisi Hacı  Birlik’in ölü bedenini Moğolların yaptığı gibi, araca bağlayıp sokaklarda dolaştırdılar.

Hitleri aratmayan bir dehşetle, Cizre’de çoğu öğrenci, 177 genci, sığındıkları apartman bodrumunda, diri diri yakarak katlettiler. 10 şehirde katledilmişlerin sayısını kimse bilmiyor. Bir rakama göre yedi bir başkasına göre, 8 bin can aldılar. Erdoğan onlardan bahsederken düğün, bayram gülüşüyle, “enkaza gömdük” diyordu.

Ve ölü canları, enkaza karıştırarak kamyonlara yüklediler. Nehirlere, dipsiz gibi görünen uçurumlardan aşağı atarak, kayıplara karıştırdılar. Rojava, Efrin‘de aynısını yaptılar.

Bunlar olurken karşı çıkan insani ses yoktu. İnsanlık laldı. Ama Kürt katili olma “şerefinde ortaklaşma” yarışı vardı. Türk askerleri ölülere basarak, kesik başları havaya kaldırarak şereflenme fotoğrafları çekiyordu, ey insanlığın utancı...

Gücün emrine girmiş “sarı” muhalefet, sefere çıkan katil adaylarının ardından el sallayarak, onları kutsuyordu. Kürtlerin katkı sunduğu cami minarelerinden, selalar okunuyordu. O arada insanca ses vererek katliam, kırıma karşı çıkan, “barış” diyen akademisyenler işleri, mesleklerinden atılıyor, işsiz bırakılarak ameleliğe zorlanıyorlardı.

Gülmeyin, barış kavramını hapsedenler Ukrayna’da barışa adanmış havarilerdi. Barışı bozanların cezalandırılmasını istiyorlardı ama öyle değil işte. Kimse yemiyor, herkes yese bile bugün, devletsiz 50 milyonluk bir kitle güç olan Kürtler yutmuyordu. Katilin katilliğini ışık altına tutuyor, kanlı eli, yüzünü teşhir ediyorlardı. Teşhir ediyorlar...

Aynı konu ama bir parantez: Prof. Dr. Baskın Oran, son yazısında, Türk ırkçılığının kanla, işkence ve zindanlarla “Kürtleri zorla Kürt milliyetçisi olma”ya ittiğini işliyordu.

Doğrudur. 100 yılı aşkın zamandan beri, ana yurtlarında esir. Bugün Kürtler arasında güçlü bir dayanışma ve birlik ruhu varsa eğer, bu büyük uyanmayı barbarların zulmüne borçludurlar. Ezile ezile, barbara karşı bir, beraber ve örgütlü güç olmayı öğrendiler. Kuzeyde HDP, güç birleştirmenin en somut örneğidir. Kürtlerin hiç bir maddi beklentisi yok, HDP’den. Tek istedikleri onurlarının davacısı olmaları. Hakları, özgürlükleri yani büyülü hayallerinin savunucusu olmaları...

Parantezi kapatırsak, kana basarak yola çıkan, elleri Kürt kanında olanların “ben insanım” deyip üstün değerlerden, barış ve insanlıktan söz etmeleri, imkansız kadar zor. Adam olmak için önce Kürdün önünde diz çöküp özür dileyeceksin. Sonra çalıp gaspettiğin hak ile özgürlüklerini teslim edeceksin.

Bundan sonra, Ukrayna’da katliam var deme hakkın olur. Aksi halde beklenmedik yerden bir ses yükselir: Hey sen, önce Kürdistan’ın hesabını ver. Sen oralarda neler yaptın, bakim?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.