Bugünün Müşriklerine Uzak Olan, Gerçeğe Yakın Olur

Cihan EREN yazdı —

  • “Medine İslam'ına göre Müslüman Kürtler, Türk İslam yorumunu din bilenlerle din kardeşi olamaz. Olurlarsa kafirlere yanaşmış olurlar. Unutmayalım ki kafir de inanıyor ama gerçeğe değil, çıkarına uyana inanıyor.”

12 Eylül darbecileri ağızlarından laik cumhuriyet sözünü eksik etmedikleri günlerde, Kürdistan'da havadan Kur'an ayetleri atıyordu. Türk milletini laikliğe, ‘bölücü Kürtleri’ ise dine davet ediyorlardı. İşkence tezgahlarında da dini kullanmaktan geri durmamışlardı.
Gerilla savaşı başlar başlamaz, TC’nin sarıldığı propaganda PKK’nin Ermeni örgütü olduğuydu. Bu Ermenileri düşman görme itirafıydı. Ancak bu iddianın asıl amacı gerillayı Hristiyan gösterip dini hassasiyeti olan halk kesimiyle buluşmasını engellemekti. Yalancı TC, yıllarca gerillaların sünnetsiz olduğunu, boyunlarında hac gezdirdiğini söyleyip durdu. Bugün kamuoyunun tecavüzcü ve hırsız tarikat şeyhleri ve Kur'an kursu imamı olarak bildiği sahtekar din adamlarını morallerinde skeçle teşhir eden gerilla görüntülerini tam yirmi sekiz yıldır TV ekranlarında vermekten bıkmadı.
Öz yönetim direnişinde Kürtleri katleden Türk ordusu elemanlarının omuzlarına apolet yerine Kur'an’dan ayetler astırılmıştı. AKP-MHP TC’si, Afrîn işgalini doksan bin camide Fetih süresi okutarak başlatmıştı. Aynı dinsizliği Serêkanî ve Gıre Spî işgalinde tekrarladı. MİT ile irtibatlı bir haber kanalı, Ermenistan-Azerbaycan savaşından dört gün önce gerillanın Süleymaniye’den uçaklarla Ermenistan’a gittiğini propaganda etmeye başladı. AKP-MHP devleti, Qers belediyesini Cuma namazlı, şükür dualı bir seremoni ile gasp etti.
Bunlar, Türk dinciliğinin bakınca herkesin görebildiği türden saldırılarıdır. Birde çoğu kimsenin göremediği, bilmediği türden saldırıları var. Örneğin Semsur, Çewlik ve Amed gibi Bakur ilerinde Türk özel savaş ekiplerinin Kürt gençlerini Daiş’e göndermesi, Daiş’in Türkiye'deki sorumluları adı altında piyasaya sürdüklerinin tümüne yakının Kürt olması gibi. Tüm bunlar bize, Türk sömürgeciliğinin Kürdistandaki esaslı ideolojisinin iktidar İslam olduğunu yeterince göstermektedir.
Laik Türk egemenleri de Kürtlere karşı en çok dini kullanmıştır. Laik sömürgeci Türk egemenleri, Kürt halkını askeri ve ekonomik baskı altında tutarak, dilini ve kültürünü yasaklayarak değişim ve dönüşümünü engelledi. Böylece Kürtler uluslaşma aşamasında geride bırakıldı. 1925 ve 1938’deki gibi soykırım yaptı. Şark Islat Planı adı altında Kürt halkını kültürel soykırıma tabi tutacaklarını ilan edecek kadar barbarlaştılar. Nefesiz bıraktığı Kürtlere ‘siz dine, aşirete çakılı kaldınız, gerisiniz, kendinizi değiştirin, modernleşin, çağdaşlaşın’ deme utanmazlığını gösterdi bu laikler. Değişim derken de Türklüğü model olarak sundular. Sunuyorlar. Bunlar, Kürtlerde toplumsallığın, dilinin ve edebiyatının en güçlü dayanağı olan medrese dindarlığını gericilikle damgalayıp bitirdiler. Dindarlık adı altında hain ve işbirlikçi sürüsüne yol açtılar. Kürdistan'daki dini kurumları kontrgerilla merkezi haline getirdiler. Yurtsever Kürt Medrese çizgisindeki Kürtlüğü ve Kürt alimlerini, kafire kardeş olmuş hainlere, münafıklara, katlettirdiler.
Türk İslam sentezi çizgisindeki sömürgeci Türk egemenleri laiklerden ayrı olarak Kürtleri Müslüman görmüyor. Aslında bu doğru bir yaklaşımdır. Çünkü İslam'a, Türk İslam çizgisinden bakınca Kürt halkı kesinlikle Müslüman değildir. Olamaz da. Türk İslam sentezinin İslam'ı, işgal, katliam, talan ve tecavüz İslam'ıdır. Kürt inkarı, Rojava-Kuzey Suriye, Libya ve şimdi Ermenistan’da yapılanlar bunun kanıtıdır. Bu İslam'ın ritüelleri ile Müslüman Kürtlerin ayinleri bir değildir. Mesela Türk İslam sentezi İslam’ında namaz işgal ve talan sonrası kutlama gösterisidir. Bu İslam da gösteriş sadece namaz sınırlı değildir. Hayat baştan sona gösteriştir.
Türk İslam sentezi sadece gösteriş İslam'ı değildir. Bu İslam’da batıl hak, katil maktul, zalim mazlum, yalan doğru, namussuz namuslu sayılmaktadır. İslam'da, Türk İslam sentezi kadar gayri ahlaki başka bir yorum daha yoktur. Bu İslam kadar, sapkın ve sapık, aldatıcı ve yalancı başka bir İslam yorumu da yoktur. Bu nedenle Kürt halkı ile Türk İslam sentezi anlayışıyla inananların, Allah'ı ve İslam'ı bir olamaz. Özellikle alnı secdeye değen Kürtler bunu artık çok daha iyi anlamak zorundadır.
Kürt halkı ile Türk İslam sentezi yorumu İslam'ın hiçbir dini değeri, bir ve aynı değildir. Bunu biz değil onlar söylüyor. En son Qers belediyesi önünde sözüm ona yer olmadığı için kapıda kılınan Cuma ve edilen şükür duası ile bunlar bir kez daha Kürtlere ‘siz bizim dinimizden değilsiniz’ demek istediler. Tüm bu gösterişler tabii ki sömürgeciliklerinin üstünü örtmek içindir. Bu gösterişe de en iyi cevap Muhammed'i İslam'ın kavramları içinde vardır.
Bilindiği gibi Arapçada ‘bir şeyin üstünü örtmek’ küfr, bu işi yapana ise kafir denilmektedir. Dini kavram olarak küfr ‘gerçeklerin üstünü örtmek’, kafir ise ‘gerçeği görmeyen, gerçeği inkar eden’ demektir. Yani İslam'a göre kafir bir şeye inanmamak demek değildir. İnandığı batıl ile hakikat olan gerçeğin üstünü örtmek demektir. Bu gerçeğe göre Türk İslam sentezi kafirlerin İslam'ı’dır. Tıpkı Mekkeli müşriklerin, Kâbeyi tavaf edip hac yapması, kurban kesip namaz kılmasına rağmen Muhammed'i İslam'a inanmamaları gibi. Yani Maun süresinin müminlere tanıttıkları gibi.
Medine İslam'ına göre Müslüman Kürtler, Türk İslam yorumunu din bilenlerle din kardeşi olamaz. Olurlarsa kafirlere yanaşmış olurlar. Unutmayalım ki kafir de inanıyor ama gerçeğe değil, çıkarına uyana inanıyor. Bir Kürt bilerek bu türden kişileri din kardeşi sayıyorsa durumu kafirden daha aşağıda olur.
Sömürgeci Türklerin Kürdistandaki işgallerine ve Kürt katliamlarına dini kılıf üretmesi iktidar İslam çizgisine göre anlaşılırdır. Muhammed'i İslam'a göre Türk İslam sentezcilerin kafir olduklarını biliyoruz. Sorulması gereken bu kafirlere yakın duran Kürtlerin durumudur.
Muhammed'i olan Kürt ya da Türk her Müslüman odur ki bu kafir ve müşriklerle arasına mesafe koymuştur. Tıpkı ilk müminlerin müşriklerle arasına işkenceleri göğüsleyerek, olmadı hicret ederek mesafe koyması gibi.
Müslüman Kürtler, bugünün kafir ve müşrikleriyle aynı dine inanmadıklarını bilmeli ve inanmalıdır. Bu nedenle onların camilerine gitmemelidir. Onlarla irtibatlı tek bir kişi ve kurumla ilişkilenmemelidir. Her yerde demokratik İslam'ı seslendirmelidir. Yurtseverlik içinde dinini yaşamalı ve görevlerini yerine getirmelidir.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.