Canım hiç acımıyordu

HDP İstanbul/Fatih İlçe Eşbaşkanı Seyri İpek

HDP İstanbul/Fatih İlçe Eşbaşkanı Seyri İpek

  •  “Kolonyayı üstüme döküp bedenimi ateşe verdim. Önce elim tutuştu, elimle de bütün vücuduma yaymaya başladım alevi. Alevler gürleşince de bir anda boynumun düştüğünü fark ettim. Canım hiç acımıyordu. Boynum düştükten sonra nefes alıp vermekte zorlandım…”

 

Uluslararası Komplo’ya en büyük tepki olan “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemine katılanlardan Seyri İpek, direniş çemberi oluşturduklarını belirterek, “Bir çözüm olması gerekiyorsa Öcalan’ın özgürlüğünün olması gerekiyor” dedi. 

Kürtlerin, Uluslararası Komplo’ya karşı ilk ayağa kalkışı, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri oldu. Mereş’teki cezaevinde 9 Ekim 1998 gecesi bedenini ateşe veren Mehmet Halit Oral’ın başlattığı eylem, cezaevleri başta olmak üzere Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanına yayıldı. Eylemin fitilini ateşleyen Oral, bıraktığı mektupta şu mesajı vermişti: “Öfkem, kinim ve intikamım büyüktür. Ancak bunu zindanda düşmana karşı kusamıyorum. Bu eylemimle size olan bağlılığımı bir kez daha göstermek istiyorum. Sizi görme şerefine erişemedim ama her zaman kalbimde, yüreğimde hissediyordum sizi. Kuşkusuz eylemim T.C.’ye geri adım attırmayacaktır ama şunu çok iyi görecekler ki; size gelecek en ufak bir zararda, tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Eğer bugün bu dünyada bizden bahsediliyorsa ve bizleri bir şey sayıyorlarsa, tamamıyla sizin büyük emek ve çabalarınız sonucudur.”

Cezaevlerine yayılarak devam eden, Rusya’nın başkenti Moskova’da parlamento binası önünde sürmesiyle dünyada yankı bulan ve Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra da süren eylemler, 2 Şubat 2006’da Viyan Soran’ın (Leyla Walî Hesen) Heftanîn’de tecridi protesto etmek amacıyla bedenini ateşe vermesiyle devam etti. Ağır tecrit koşullarında tutulan Öcalan’ın 2007’de zehirlenmesiyle yeniden başladı. Uluslararası Komplo’ya karşı başlatılan ve İmralı tecridini protesto etmek amacıyla 2019’a kadar süren eylemlerde, 56 kişi yaşamını yitirdi. 

Tutulduğu Sakarya’daki cezaevinde 24 Ekim 1998’de bedenini ateşe vererek yaralanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul/Fatih İlçe Eşbaşkanı Seyri İpek, MA’dan Ömer İbrahimoğlu’na konuştu. İpek, “Önderliğin durumu karşısında hepimiz bir arayış ve kaygı içerisindeydik. O yoğun saldırıların içerisinde, o kargaşanın içerisinde her birimiz, bu komploya karşı bir duruş, bir direniş hali içerisine girdi” dedi.

Direniş çemberi oluşturuldu

“Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle direniş çemberinin oluştuğunu vurgulayan İpek, şöyle devam etti: “Komploya karşı tepkini dile getirip Önderliği sahiplenmek istiyorsun. ‘Ne yapabilirim?’ yönünde sürekli bir yoğunlaşma içerisindesin. Yaptığın açlık grevleri, kapı vurma eylemleri, bunlar sana az geliyor. Yetersiz geliyor. Daha büyük, daha fedaice eylemlerin yapılması lazım. Bunu yaparken hem duygu hem de bilinç düzeyinde bir kararlaşma yaşıyorsun. Bu eylemi yaptığında, ateşle dans edeceksin. Artık Önderliğin etrafında ateşte bir çemberin oluşacak.”

Karar ve üç mektup

Bir haftalık süreçten sonra bu eylemi yapma kararı aldığını; eylemin amacını yazıya dökerek, Kürt Halk Önderi, Kürt halkı ve ailesine mektup yazdığını belirten İpek, “Eğer Kürt halk önderini komplodan çıkartabiliyorsak, özgürlüğünü sağlayabiliyorsak, bedenimizle, canımızla, kendimizi yakarak ateşten çember oluşturmak gerekiyorsa, onu da yapmaya hazırız, diyerek eylemimin sonunda Bêrîtanlaşmak, Zîlanlaşmak ve Semalaşmak istiyordum” şeklinde konuştu.

Eylem günü

Eylem kararı almasının ardından zaman ve mekan konusunda zorluk yaşadığını dile getiren İpek, o günü şöyle anlattı: “Tüm arkadaşlarımız aşağı katta bulunan yemekhaneye indi. Son bir yemek yenilip sabah açlık grevine başlanacaktı. Bu benim için bir fırsat oldu. Kendime yalnız kalma zamanını yaratma içerisine girdim. Arkadaşlar yemeğe çağırdı, hemen geliyorum deyip üst kata çıktım. Kolonyayı alıp, lavaboya girdim ve demir kapıyı sürgüledim. Daha sonra kolonyayı üstüme döküp bedenimi ateşe verdim. Önce elim tutuşmuştu, elimle de bütün vücuduma yaymaya başladım alevi. O esnada Önderliği ruhumda, beynimde hissediyordum. O hissimi dışarıya da yansıtmış ki, sonradan arkadaşlar, ‘Önderliği yüreğimde ve beynimde hissediyorum, söylemini sürekli tekrarlıyordun’ dedi. Alevler gürleşince de bir anda boynumun düştüğünü fark ettim. Canım hiç acımıyordu. O an bu eylemin, bu karanlık komplonun bir nebze de olsa önüne geçebileceğinin hissiyatı, bilincine vardım. Boynum düştükten sonra nefes alıp vermekte zorlandım. ‘Güneşimizi Karartamazsınız, bijî Serok Apo’ sloganını attığımda, arkadaşlar aşağıdan duyuyor ve kapıyı kırıyorlar. Arkadaşlar üstündeki kıyafetlerle ateşi söndürmeye çalışıyordu.”

Hedefimiz özgürlüğü olmalı

Komplonun boşa çıkarıldığını, ancak Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün esas alınması gerektiğinin altını çizen İpek, İmralı tecridine karşı mücadelenin önemine vurgu yaptı. İpek, “Burada bir çözümün olması, normal bir yaşamın sürdürülmesi gerekiyorsa Kürt Halk Önderi’nin özgürlüğünün olması gerekiyor. Bizim hedefimiz bu olmalı, İmralı’dan çıkması gerekiyor. O tecridin kırılması gerekiyor” dedi.  İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.