çelebi ve doğru yerde vatana hizmeti

Dosya Haberleri —

Tayyip Erdoğan ve Mehmet Ali Çelebi

Tayyip Erdoğan ve Mehmet Ali Çelebi

  • çok çocuk sahibi olmak, türkiye’de, tarım ve hayvancılıkla geçinen ailelerde yaygın bir adet. yani tarım ya da hayvancılıkla uğraşan bir ailenin çok çocuk yapması, iddia edildiği gibi, “cehalet”ten değil, o işgücüne duyulan ihtiyaçtan.
  • kapitalizmin işgücüne yani hem çalışacak insana hem de işsizler ordusuna ihtiyacı var. işsizler ordusu önemli; eğer işgücüne dahil olan insan sayısıyla istihdam edilenlerin sayısı eşit olursa, hiç işsiz olmazsa bu kadar insan köle düzeninde çalışmaya neden razı olsun.
  • yoksulluk kürtler arasında yaygın ama ne çok çocuk ne de çocuk işçiliği onlara mahsus. çok çocuk sahibi kürtlerin hepsi pkk’li mi? içişleri bakanı, pkk’lilerin sayısını belirtirken üç haneli rakamlara başvurduğuna göre bu gerçekçi değil. 

AKP'li Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, her fırsatta Kürt düşmanlığını göstermeye devam ediyor. 19 Ekim 2022 tarihinde partisine katılan Mehmet Ali Çelebi'ye rozet takan Erdoğan bir kez daha Kürt düşmanlığını gösterdi. CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ne oradan da AKP’ye katıldığını açıklayan Mehmet Ali Çelebi’ye, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında rozet takarken, Çelebi’nin 1 çocuğu olduğunu öğrendi. Kürtler diyemeyen Erdoğan, PKK dedi ve “Sayımızın artması lazım, PKK’lıların 5 tane 10 tane 15 tane çocuğu var, Allah’tan isteyelim o zaman” sözleri ile daha çok çocuk istedi. Çelebi eşinin ‘doktora’ ve ‘kariyer’ yaptığını söyledi, Erdoğan buna da “Bu işin kariyeri çocuk doğurmak” diye cevap verdi. Tepki çeken bu ırkçı ve cinsiyetçi diyaloğa ilişkin feminist yazar Ayşe Düzkan, Özgür Politika için yazdı. 

ayşe düzkan

tarım ve hayvancılığın aile işletmelerinde yapıldığı yerlerde, ailenin her ferdi o işletmede çalışır, her fert, ücretsiz emek gücüdür. aile ne kadar kalabalık olursa, iş o kadar çabuk biter, verim de artar. tarım ve hayvancılık mı kaldı, diyeceksiniz. haklısınız, avrupa birliği’ne girmek için, dünya ticaret örgütü ile yapılan ve trakya’da, anadolu’da ve mezopotamya’da tarımın ve hayvancılığın köküne kibrit suyu eken tarım anlaşması’ndan çok daha önce dahi, kürt köylerinin boşaltılması ve yakılması, insani krizin yanı sıra tarım ve hayvancılığa da darbe vurmuştu. çocuk konusuna dönersek, çok çocuk sahibi olmak, türkiye’de, tarım ve hayvancılıkla geçinen ailelerde yaygın bir adet. yani tarım ya da hayvancılıkla uğraşan bir ailenin çok çocuk yapması, iddia edildiği gibi, “cehalet”ten değil, o işgücüne duyulan ihtiyaçtan. geçtiğimiz kuşakta bu işlerle uğraşan, bugün ücretle geçinen ailelerde bu geleneği sürdürenler var; özellikle çocukların iyi ücret sağlayacak meslek edinecekleri bir eğitime ulaşmasının imkânsız olduğu, küçük yaşta çalışmaya başladıkları gelir gruplarında. yani yoksullar için çocuk, masraf kapısı değil işgücü. yani çok çocuğumuz olsun, biz egemen olalım, gibi bir düşünce söz konusu değil. zaten egemenlik, nüfusla değil, servet ve güçle mümkün oluyor. 

her gün türkiye’nin başka bir bölgesine giden siyasetçilerin bu gerçekleri bilmemeleri mümkün değil. tamam, dinlemekten ziyade konuşuyorlar ama yine de…

kürt çocukları, kürt çocukları…

yoksulluk kürtler arasında yaygın ama ne çok çocuk ne de çocuk işçiliği onlara mahsus. çok çocuk sahibi kürtlerin hepsi pkk’li mi? içişleri bakanı, pkk’lilerin sayısını belirtirken üç haneli rakamlara başvurduğuna göre bu gerçekçi değil. ama bütün bu açıklamaları dikkate alanların kahir ekseriyeti, aralarında bir tutarlılık ya da uyum bulmaya ihtiyaç duymuyor. o yüzden, pkk ifadesinin kürt’le eşanlamlıymış gibi kullanılması, çocuk sayısından bağımsız olarak, kürtlerin pkk ile özdeş gösterilmesinin ilk akla gelen sonucu, her kürdün şeytanlaştırılıp saldırılara açık hale getirilmesi, onlara saldırmayı aklından geçiren ırkçıların cesaret bulması ki çoğu bahane arıyor, bahaneye ihtiyaç bile duymuyor!

ama tabii konu bundan ibaret değil. devam etmeden önce şunu hatırlatmak istiyorum; çocuk sahibi olmanın birden fazla yolu var; evlat edinme de bir seçenek mesela. ama şu kesin; çocuk yapılmaz, çocuk doğurulur. ama biyolojik ebeveyni ama bir başkası büyütsün, her çocuk bir kadın tarafından doğurulur ve genellikle o kadın ve/veya başka kadınlar tarafından büyütülür. dünyaya çocuk getirmenin kadınların hem bedeniyle hem de emeğiyle böyle bir ilgisi var, bu konuda kararı da onların vermesi gerektiğini bu yüzden savunuyoruz. ama tabii birçok kadın bu konuda partnerleriyle birlikte karar veriyor. ailelerine, arkadaşlarına danışanlar da vardır ama bunlar, insanların kendi özel alanlarında aldığı kararlar. hatta bayram ziyaretinde, yeni evlilere, “yok mu çocuk falan?” diye soran aile büyüklerine surat asmak da herkesin hakkı.

nüfus politikası olmaz mı, olur tabii

ikinci dünya savaşı’ndan önce nüfusu 168 milyondan fazla olan sscb, savaşta 27 milyon kayıp vermişti, bunların çoğu sivildi. sscb savaşın ardından nüfus artışı sağlamak için, öz veya üvey 10 çocuğu olan annelere kahraman annelik madalyası veriyor ve kamu hizmetlerinden gıda tedarikine kadar birçok konuda avantajlar sağlıyordu. çok tartışılan, eleştirilen bir politika oldu bu ama sizin de dikkatinizi çekmiştir; insanlık tarihinin en kanlı, en yıkıcı savaşlarından birinin sonucunda hayata geçirilen bu uygulama bile, emre değil teşvike dayanıyordu.

gezi’de medyaya seslenmiştik: en az üç penguen!

aslında bu çocuk sayısı konusunu ilk kez duymuyoruz. kapitalizmin işgücüne yani hem çalışacak insana hem de işsizler ordusuna ihtiyacı var. işsizler ordusu önemli; eğer işgücüne dahil olan insan sayısıyla istihdam edilenlerin sayısı eşit olursa, hiç işsiz olmazsa bu kadar insan köle düzeninde çalışmaya neden razı olsun. sadece patronlar da değil; savaş siyasetinin askere ihtiyacı var, patriarkanın da hizmet edecek kadınlara. o yüzden en az üç çocuk denmişti; iki çocuk anne ve babanın yerini doldurmak, üçüncü ve diğerleri nüfusu artırmak için. en az.

(bu öneriye kadın kurtuluş hareketi güzel cevaplar vermişti; hatırlarsınız.)

bu tabii halk için geçerli bir kural. kabinedeki birçok kadın -ve erkek-, iktidar yanlısı medyada çalışan, isimleri öne çıkmış çoğu kadın -ve erkek- iki çocuğu geçmemiş. çok haklılar, özellikle bir kadının, özellikle siyaset ya da medya gibi alanda öne çıkan bir kariyere sahip olup iki çocuğu bile büyütmesi kolay değil. ama işte, “bu işin kariyeri çocuk doğurmak,” deniyor. bu iş yani köşe yazarı, bakan, ekran yüzü, bürokrat olma şansı bulunmayan, kariyer bir yana, mesleği varsa kendisini şanslı sayan, evin bütçesine katkıda bulunmak için ancak harçlık sayılacak paralar karşılığında çalışabileceklerin işi; doğur, ona bak, kardeşlerine bak, babasına bak, babasının akrabalarına bak, kendi akrabalarına bak.

peki neden şimdi, neden orada?

ama konunun mehmet ali çelebi’nin akp’ye resmen katıldığı törende bu konunun gündeme gelmesi, muhafazakâr dünya görüşünün kadınlarla ilgili kabul edilmez öneri ve görüşleriyle ilgili değil, bence. 

bu rozet takma törenleri türkiye siyasetinin vazgeçilmezlerindendir, örneğin mehmet ali çelebi’nin yeni rozetine kavuşmasından kısa bir süre sonra, ahmet eşref fakıbaba, bir törenle iyiparti’ye katıldı ve eşi yanında mıydı bilemiyorum ama orada bulunduysa bile medyada yer almadı. bu törenlere eşlerin katılma adeti yok, hele kürsüye çıkmaları hiç vaki değil. acaba bu önceden planlanmış mıydı diye düşünmeden edemiyorum. ama kezban merey çelebi, neden aslında sadece halka layık görülen çocuk sayısı muamelesine maruz bırakıldı?

özel bir evlilik

mehmet ali çelebi, kezban merey çelebi ile, cezaevinde olduğu sırada evlenmiş. çift, onun ilk cezaevi sürecinde tanışmış, kezban merey çelebi o sırada bir yandan hemşirelik yaparken diğer yandan sağlık coğrafyası üzerine doktora yapıyormuş ve çok sevdiği mustafa balbay’ı mahkemelerini izlerken mehmet ali çelebi ile arkadaş olmuşlar. çelebi çıkınca yakınlıkları ilerlemiş, ceza alıp tekrar girdiği hapishanede nikâh kıymışlar. kezban merey çelebi’in şimdiki görüşleri nedir bilmek mümkün değil tabii ama tanışmaları dahi çelebi’nin o yıllarda durduğu pozisyon vesilesiyle olmuş. bugün görüşleri akp’ye uyum sağlamış olsa bile hayat tarzını uydurmak gibi bir çabaya girmediği görülüyor. işi, mesleği, kariyeri, ilgi alanları olan bir kadın olarak, orada bulunmasına, bu sözlere muhatap olmasına neden gerek olsun?

urfa’yı hatırladınız mı?

bu noktada bir parantez açıp mehmet ali çelebi’nin orada neden olduğunu anlamaya çalışalım. başarılı bir askeri okul öğrencisi, belagati güçlü bir teğmenden bugün bulunduğu noktaya gelmesi ilk bakışta kesintili ve sıçramalı gibi görünse de, bana demokratik siyaset alanının dışında seyreden bir tutarlılık söz konusu gibi geliyor. yerini bulmuş değil, şimdi burada bulunması gerekiyor. 

bu hattın içinde bir çıkıntı, bir pürüz var; urfa ziyareti. 

urfa’da, 14 haziran 2018’de, ucuzluk çarşısı’nda, şenyaşar ailesine ait dükkânda, akp milletvekili ibrahim halil yıldız’ın esnaf ziyareti sırasında çıkan tartışmada silahların çekilmesi üzerine yıldız’ın ağabeyi mehmet şah yıldız’la celal şenyaşar olay yerinde hayatını kaybetmişti. suruç devlet hastanesi’ne ağır yaralı çocuklarını görmek için giden baba hacı esvet şenyaşar ve yaralı adil şenyaşar burada öldürülmüştü. iki oğlunu ve eşini kaybeden emine şenyaşar’ın adalet nöbeti hâlâ sürüyor. hatırlarsınız, o günlerde gözler seçimde urfa’ya çevrilmişti. mehmet ali çelebi, gönüllü müşahitlerle oluşturduğu sandık gücü ile seçim günü urfa’ya gitmiş ve anlaşılan beklemediği bir durumla karşı karşıya kalmıştı. arkadaşlarıyla birlikte fiziksel olarak hırpalanmışlardı ve hazırladığı raporda sandık görevlilerinin can güvenliği bulunmadığını anlatmıştı. 

o raporda aktardığı hukuksuzlukları gerçekleştirenlerle birlikte şu an. uzun, etkili ve güzel konuşan bir insan, bu yeteneğiyle siyasi yolculuğunun tamamını açıklayabiliyor. ama bu raporu açıklamaya bile yeltenmiyor. bir fikir yakınlığı üzerine filizlenen bir ilişkinin, cezaevinde gerçekleşen evliliğin böyle hiç beklenmeyecek bir anda, böyle yakışıksız bir biçimde sorgulanmasıyla bunun ilgisi olduğunu düşünüyorum.

çelebi her nerede olursa olsun, doğru yerde olduğunu düşündü, savundu. ama belki eşi, yanlış bir yerde olduğunu hissetmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.