Çiftçilik de ölüyor

Toplum/Yaşam Haberleri —

foto: AFP

foto: AFP

  • İklim krizi hem tarımı vuruyor hem de gıda üretimini düşürüyor. Sadece kuraklık değil, aşırı yağış, don ve fırtına ile iktidarın sorunlu tarım politikaları da üretime ciddi zarar veriyor. 
  • Çiftçi Abdullah Aysu, “2021’de son 32 yılın en düşük üretimi gerçekleşti. 4 milyon 600 bin olan çiftçi sayısı 2 milyona geriledi. Üreticiler, çiftçiliği terk etti. 2022 geçen yılı aratabilir” dedi. 

MASİS HESKİF/ANKARA 

Kuraklık gün geçtikçe etkisini gösterirken gıdaya erişimde kriz haline gelmeye başladı. Kuraklığın gıda üretimini ciddi oranda azalttığını, TÜİK rakamlarına göre de üretim rakamlarında son 30 yılın en düşük üretiminin gerçekleştiğini belirten Çiftçi Abdullah Aysu, “Devletin tarım politikalarından kaynaklı çiftçiler mesleklerini bırakıyor” dedi. 

Küresel iklim krizi ve beraberindeki kuraklık dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini hızlı bir şekilde gösteriyor. Yağışların istenildiği seviyede olmaması birçok gölün kurumasına, tarım arazilerinden verim alınmaması neden olmakta. Bu durum canlıların yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalmasına ya da yaşamını yitirmesine neden oluyor. Geçtiğimiz aylarda Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de son 20 yılın en düşük yağış miktarının olduğu tespit edilirken yağışın en az tespit edildiği bölge ise Kürt coğrafyası olduğuna dikkat çekildi. Bu veriler iklim krizinin kapıda olmadığını eşiği çoktan aştığını da bizlere gösteriyor. İklim krizinin en çok etkilendiği alan olan tarım, devlet yanlış politikaları sonucu da çok ciddi gıda krizini gündeme getiriyor. Ekonomik krizle beraber bugün Türkiye’de her gün gıda ürünlerine zam gelmekte ve gıdaya erişim gittikçe zorlaşmakta. 

Paylaşımda adaletsizlik var

Kuraklık ve beraberindeki gıda krizini aynı zamanda çiftçilik de yapan yazar Abdullah Aysu ile konuştuk. Aysu, Türkiye’deki gıda krizine giden yolda tek sorumlunun iklim değişikliği/krizi olmadığını, iktidarın tarım politikalarının payının da olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Gıda krizinin ana nedeninin üretilen gıdanın paylaşımının adil olmaması olduğunu vurgulayan Aysu, “Şu an dünyada üretilen gıda ile gıdaya ihtiyacı kıyasladığımızda üretilen gıda yüzde 110'dur. Yani üretilen ürün miktarı ihtiyaçtan daha az değildir, fazladır. Paylaşımda adaletsizlik nedeniyle insanlar açlıktan ölmektedir” dedi. 

Abdullah Aysu

En çok etkileyen ve etkilenen tarım

Tarım sektörünün iklim krizinin hem önemli sebebi hem de en çok etkileneni olduğunun altını çizen Aysu, “Tarımda uygulanan endüstriyel (kimyasal) tarım modeli, gıdanın işlenmesindeki konvansiyonel yöntem ve gıdanın serbest piyasa yöntemiyle ticaretinin yapılması, küresel iklim krizinin yüzde 47-54 oranında sebebi-müsebbibi olmaktadır” ifadelerini kullandı.

Kuraklık gıdada üretimini azalttı

Tarımsal üretimin doğaya bağımlı olması nedeniyle iklim istikrarsızlığından olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Aysu, “Yani tarım, kuraklıktan, doludan, selden zarar görmektedir” diyerek şöyle devam etti: “Örneğin; Türkiye'de 2021 yılında kuraklık yaşandı, özellikle buğday, arpa, nohut, mercimek gibi hububat ve bakliyattaki üretimi ciddi oranda düştü. Tarımda ciddi tahribatlar oluştu. Tahribatlar aşırı sıcak, kuraklık, sel ve don şeklinde kendini gösterdi. Nisan ve Mayıs aylarında aşırı sıcak esen rüzgar, toprak yüzeyini kuruttu. Üretim döneminin başladığı 1 Ekim 2020–30 Nisan 2021 döneminde yağışlar normale göre yüzde 23,6, geçen yıla oranla ise yüzde 18,6 azaldı. Mayıs ayında da beklenen yağışlar gelmedi. Kuraklık oldu. Bu nedenle de çiftçiler zarar gördü. Yeni ekilen mısır, şekerpancarı, patates, nohut, yeşil mercimek, çeltik ve yem bitkileri gibi ürünler de kuraklıktan etkilendi.”

Son 32 yılın en düşük üretimi 

Mayıs ayında beklenen yağışların en fazla Kürt kentlerinde azaldığının altının çizen Aysu özellikle Amed, Batman, Urfa, Mardin, Kilis, Siirt, Şırnak, Antep illerinde üretilen buğday, arpa ve kırmızı mercimeğin kuraklıktan büyük zarar gördüğünü kaydetti. Aysu, “TÜİK verilerine göre buğdaydaki üretim 17,6 bin tona düştü. Oysa Türkiye’nin son 30 yıldan bu yana buğday ortalama üretimi 20 bin ton civarındaydı. Yine TÜİK rakamlarına göre arpada son 32 yılın en düşük üretimi gerçekleşti. Son yıllarda üretimini arttırdığımız nohut da kuraklık nedeniyle 2021’de yüzde 30, mercimekte yüzde 25 azalma yaşandı” şeklinde konuştu.

Don ve fırtına da olumsuz etkiledi

2021 yılında Türkiye tarımında iklim krizi kaynaklı sadece kuraklık yaşanmadığını don, aşırı yağışın ve fırtınanın da tarıma ciddi zarar verdiğini kaydeden Aysu, “Kuraklığın yanı sıra Nisan ve Mayıs aylarında don olayı yaşandı, hububata ve meyve ağaçları da zarar gördü. Ordu ve Giresun’da fındıkta, Aydın’da çilekte, Manisa’da bağlarda, Niğde’de elma, kiraz ve kayısıda, Elazığ ve Malatya’da kayısıda, Afyonkarahisar’da kiraz ve vişnede hasar meydana geldi. Ayrıca Kayseri, Kilis, Tokat, Denizli, Kahramanmaraş ve Sivas’ta meyve ağaçları da zarar oldu. Mayıs ayının son haftasında Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve İzmir’in bazı ilçelerinde aşırı yağış, fırtına ve sel balıkçı teknelerine ve pek çok ürüne zarar verdi” ifadelerini kullandı. 

Hem üretici hem tüketici mağdur

Türkiye’nin tarım ve iklim politikalarına da dikkat çeken Aysu, uzun yıllardan beri bu politikaların sorunlu yürütüldüğünü vurguladı. Aysu hem üreticiyi hem tüketiciyi mağdur eden bu çarkı şöyle özetledi: “1980'den bu yana tarımda serbest piyasa politikalarına geçişle birlikte tarımsal üretimde sorunlar yaşanmaya başladı. Hükümetler, çiftçilerin kredi faizlerini sübvanse etmeyi bıraktı. Piyasayı düzenleyen destekleme alımları ve üretim girdisi üreten kamu kurumları özelleştirildi. Meydan, üretim girdisi üreten ve üretilen ürünleri satın alan şirketlere kaldı. Bu şirketler de üretim girdilerinin fiyatını sürekli arttırarak üretim maliyetini arttırdı. Çiftçinin ürettiği ürünleri satın alan şirketler de ürün fiyatlarını baskılayarak çiftçilerden maliyetine ürünleri aldı, aldığı fiyatın beş altı katına satarak hem üretici hem tüketici gıda sömürü çarkını içine alındı, hapsedildi.”

4 milyondan 2 milyona düştü

Çiftçinin üretemez duruma sürüklendiğini kaydeden Aysu, “Bugün 3,5 milyon hektar arazi, hükümetlerin bu şirket yanlısı politikaları nedeniyle üretim dışı kaldı, ekilmemekte. Aynı politikalar nedeniyle 4 milyon 600 bin olan çiftçi sayısı şimdilerde 2 milyona kadar geriledi. Üreticiler çiftçilik mesleklerini terk etti” dedi.

Çiftçi yılı zararla kapattı

İklim krizine bağlı olarak en çok çiftçilerin zarar gördüğünü ve zarar gören çiftçilerin kayıplarının yeterince ve zamanında karşılanmadığını söyleyen Aysu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 651 bin 102 çiftçiye 2.547.039.453 TL destek vereceğini açıkladığını fakat desteğin zamanında verilmediği için kelin başına merhem olmadığını vurguladı. Aysu, “Zararlar zamanında karşılanmadığı için bu yılı zarar ile kapatan çiftçiler üretime devam edecek gücü kendinde göremediği için üretime devam edemedi” dedi. 

Panzehiri yerelleşme

Tarımda hem üretim modelinde hem gıda tedarik zincirinde hem de destekleme politikalarında şirketlerden yana değil, üretici ve tüketiciden yana bir politik makas değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyleyen Aysu, “Bu değişikliğin yapılması halinde bugün yaşanan gıda krizi sorunu çözülür. Aksi durumda krizler birbirini beslemeye devam eder, sorun kartopu misali büyür. Ayrıca sorun küreseldir, sebebi küresel tarım, gıda ve ecza şirketleridir. Küreselleşmenin panzehiri yerelleşmedir” diye belirtti. 

2022 yılı geçen yılı aratabilir

Aysu, 2022 yılı için öngörüde bulunmanın zor olduğunu kaydederken, Nisan ve Mayıs ayı yağmurlarının yeterli ve düzenli düşmemesi ve çiftçinin gübre atamaması durumunda 2022’nin geçen yılı aratabileceğini söyleyerek, “Gıda kıtlığı asıl o zaman daha şiddetli yaşanır” dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.