Cinayeti işleyen, zamanı da aştı

Musa Anter

Musa Anter

  •  Kürt gazeteci-yazar Musa Anter’i (Apê Musa) katletme kararını veren, Tayfun adını verdiği elemanı Orhan Miroğlu'nu da kullanarak infaz eden Türk devleti, cinayet davasını da aynı refleksle tüm mekanizmalarını işleterek zaman aşımıyla kapattı. 
  •  Sürecin başından itibaren 'cezasızlık' üzerine kurgulandığını söyleyen Dicle Anter, 'zaman aşımı' için de ayarlamanın yapıldığını; zaten önceden kararını veren mahkemenin, 5 dakikalık bir aradan sonra daha uzun süre okunan kararı açıkladığını söyledi. 

BİRCAN DEĞİRMENCİ/AMED

Musa Anter cinayeti dosyası zaman aşımından düşürüldü. Anter’in oğlu Dicle Anter, bu kararla birlikte babasının ikinci kez katledildiğini ifade etti. Zaman aşımının işletilmemesi gerektiğini söyleyen avukat Nuray Özdoğan ise tüm unsurlarıyla siyasi bir kararla siyasi bir cinayetin kapatıldığını vurguladı. 

Musa Anter cinayeti dosyasının son duruşması, 21 Eylül’de Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya avukatların yanı sıra aralarında HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, HDP’li vekiller, İHD yöneticileri, 20 avukat ve gazetecilerin olduğu çok sayıda kişi katıldı. Mahkeme heyeti, 30 yıllık zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle davayı düşürdü. Mahkeme, Ayten Öztürk cinayetinin de zamanaşımından düşürülmesine, suç tarihi 1996 olan JİTEM Ana Davası’nın ayrılmasına ve devam edilmesine karar verdi. Musa Anter'in oğlu Dicle Anter ve Av. Nuray Özdoğan, kararı gazetemize değerlendirdi. 

Karar daha önce alınmış

Dicle Anter, duruşma gününün 21 Eylül’e verilmesinin bile kararın daha önceden alınmış olduğunun göstergesi olduğuna dikkat çekerek, “Bir hafta önceki duruşmada da dediğim gibi zaman aşımının bir insanlık suçu olduğunu yineleyeceğim. Davanın akışına baktığımızda bu davanın seneler önce çözümü gerekiyordu. Başta Susurluk raporu olmak üzere, veriler, tanıkların konuştuklarına bakılırsa deliller ortada, katiller ortada, azmettirici ve tetikçi hepsi birbirine bağlı” dedi.

Dicle Anter

Rapor gelmedi

Bir önceki celsede Hamit Yıldırım’ın raporunu istediklerini ve imzaya gitmediğini söyleyen Anter, “9 Eylül’de tebligat yapılıyor, 15’inde mahkeme vardı. 6 gün içerisinde bir bilgi yok. Dünkü duruşmada avukatına sordum rapor nerede, diye. Rapor göndermedi, beyanda bulunuldu, dedi. Hamit Yıldırım’ın suçlu olduğu tespit edilmişken o bile düşürüldü. Demek ki süreç böyle işliyor” diye konuştu.

Kararın okunması 5 dakikadan fazlaydı

Mahkemenin karar için sadece beş dakika ara verdiğini aktaran Anter, şöyle devam etti: “Okudukları karar beş dakikadan fazlaydı. Döküman ellerinde hazırdı. Ne yaptılar gidip döküman üzerinde çay, kahve içtiler. Sonra da gelip bize okudular. Avukatımız bu itirazın kayda geçmesini istedi, çünkü tarihi bir olaydı. Nereden baksanız bu davayla birlikte adaletin, hukukun katledilişine tanık olduk. Babamı ikinci defa öldürdüler. Hem adalet öldü hem hukuk, hem demokrasi ve barış, her şeyi öldürdüler.”

Kürtlere adalet yok

Babasının bir Kürt aydını olduğu için bu duruşmanın sonucunda daha fazla bir Kürt düşmanlığı hissettiklerini söyleyen Anter, “Kürtlere hiçbir şekilde ne hak, ne hukuk, ne adalet ne de barış var. Onların süregelen anlayışına göre ‘milletin efendisi Türk'tür diğerleri onların kölesidir; tüm Kürtler, köledir onlara hizmet eder’ anlayışı bugünkü mahkemede de tescillenmiş oldu” dedi.

Bu bir adalet savaşı

Bu kararla birlikte diğer dosyaların da zaman aşımı tehlikesine girdiğini hatırlatan Anter, şunları söyledi: “Bizim derdimiz kin, öfke gütmek değil, esasında davaların çözümüyle adaletli bir kararla uygulanmasıydı. Diyorlardı ya ‘herkese bir gün adalet lazım olacak’ diye doğrudur, babamın davası da bir aynaydı aslında. Eğer olumlu bir karar çıksaydı hem geçmişteki faili belli cinayetler hem de önümüzdeki süreçte olası cinayetlerin önünü kesilebilirdi. Önümüzdeki süreçte 30 yılını dolduracak üç dava var. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu, 2 Temmuz’da Sivas Katliamı, 4 Eylül’de de Mehmet Sincar. Maalesef bu kararla birlikte hepsi zaman aşımına uğrayacak. Bu davadan zaman aşımının insanlık suçu olduğuna dair karar çıkmış olsaydı herhalde böyle bir sorun yaşamamış olacaktık. Her şey belli. Türkiye’de yargı sistemi bağımsız değil. Bu siyasi bir cinayetti, maalesef yargı da siyasi bir yargı olarak karşımıza çıktı.” 

Av. Nuray Özdoğan

Devletin cezasızlık politikası

Dosyanın zaman aşımının dolduğu gerekçesiyle düşürülmesi kararının, devletin genel cezasızlık politikasından bağımsız olmadığını söyleyen Av. Nuray Özdoğan ise şunları dile getirdi: “JİTEM’in işlediği suçların uluslararası hukuk ve TCK açısından da değerlendirildiğinde insanlığa karşı işlenen suçlar olduğu açık. Bunun ağır bir insan hakları ihlali olduğunu, ağır ihlal verilemeyeceğini hukuken de verilemeyeceği yönünde taleplerimizi sunduk. Zaman aşımı konusunda özel bir çaba harcandı. Ayten Öztürk işkence edilerek katledilen bir işçi kadındı. Ağır işkence izleri vardı. JİTEM’in işlediği cinayetlerde izlediği yöntemler. Anter cinayetinde de 13 adet kovan bulunmuştu ve tek bir silahtan çıkan mermiydi. Ayten Öztürk açısından da JİTEM’in uyguladığı işkencelerle öldürüldüğünü söyledik. Dosyanın zaman aşımına uğratılması başka bir suçun konusu oluyor.” 

Mahkeme: Devlet büyüktür

“Devletin bu cezasızlık politikasını mahkemenin sürdürmesine yönelik eleştirilerimizi beyan ettik” diyen Avukat Özdoğan, “Bu eleştirilere karşı mahkemenin cevabı, ‘Biz elimizden geleni yaptık. Mahkemenin eleştirileceği bir husus yok. Devlet büyüktür. Siz neden İsveç devletinin yaptığına bakmıyorsunuz’ şekinde oldu. İsveç’in iş birliğine yanaşmadığı için zaman aşımına uğramış gibi bir izlenim yarattı. Devletin büyük olduğunu söyledi. Böylece Adalet Bakanlığının bu konudaki kusurunu da görünmez kılmaya çalıştı. Mahkemenin bu kendine dair kurduğu savunma stratejisi aslında sürecin sonucunun çok zaman önce verildiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karar politik

Dava sonucunun Musa Anter ve Ayten Öztürk açısından da Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınamamasının ve yakalanamamasının bu dosyadaki zaman aşımının gerekçesi olduğunu anımsatan Av. Özdoğan, şunları söyledi: “Süreç dosyanın Diyarbakır’dan yetkisizlik kararıyla Ankara’ya gönderilerek, kontrol altına alınmasıyla başladı. Mahkeme istinabe yöntemiyle Aygan’ın ifadesinin alınmasından vazgeçti. Mahkeme bu kararın sınırını Adalet Bakanlığı’nın izin verdiği ölçüde çizdi. Yargıyla devletin diğer kurumları arasında hiyerarşik bir ilişkisinin olmadığını yargının bu işlemleri denetlemekle yükümlü olduğunu belirttik. Adalet Bakanlığının vereceği kararlarla sınırlandırılmayacağını, bağımsız davranmak zorunda olduğu gerektiğini söyledik. Mahkemenin devlet büyüktür demesi ve savcının da buna katılması aslında zaten bu kararın hiç de yargısal değil, politik bir karar olduğunu göstermekte.” 

Devletin politikası değişmiyor

Mahkemenin bir an önce dosyadan kurtulmaya çalıştığını kaydeden Av. Özdoğan, “Yakalanmayan sanık yüzünden davanın tamamı cezasızlıkla sonuçlandı. Beraat kararı verilemeyerek dosya zaman aşımına uğratıldı. Karar zaten hazırdı. Devlet politikası hala 90’lardaki gibi devam ederken bu yasa dışı eylemleri yapan, insanları tehdit eden, işkence eden, öldüren, yaşam hakkını ihlal eden kişilerin devlet içerisindeki konumu devam edecek. Devletin bu konudaki politikası değişmediği sürece bağımsızlığını yitirmiş olan yargının bu tarz dosyalarda adaletli bir karar vereceği çok mümkün görünmemekte” diye konuştu.

Miroğlu sanık olmalıydı

Mahkemede müşteki Orhan Miroğlu avukatı aracılığıyla bir politik manifesto niteliğine haiz bir evrakı okutturduğunu anlatan Av. Özdoğan, “Miroğlu öyle anlaşılıyor ki bu cinayeti kendisine siyasi bir kariyer basamağı haline getirmiş. Siyasi konumu, yazdığı kitaplar göz önüne alındığında çok acıdır ki kendisine bir siyasi prestij sağlamaya çalışıyor. Yıllardır Anter Ailesi'nin de ifade ettiği gibi sanık olarak yargılanması gereken bir dosyada müşteki sıfatıyla bulundu” dedi.

Mahkeme bizi oyaladı

Bu cinayetlerin el birliğiyle zaman aşımına sokulduğunu vurgulayan Av. Özdoğan, şunları ekledi: “Bu süreçte mahkeme önemli bir işlev gördü. Aşıma sebep olanlar hakkında hiçbir işlem yapmadı. Sadece her celse hiçbir zaman gerçekleşmeyen istinabe süreciyle ilgili ara karar vererek bizleri oyaladı. Aygan’ın iadesine ilişkin sadece bu yıl adını duyduk. Öncesinde ciddiye alınır hiçbir işlem yapmadı. İstenildiğinde birçok kişinin Türkiye’ye getirilmesini sağlayan devlet Anter, cinayetinde bunu yapmadı ve böyle bir durumla karşılaştık. Karara tabii ki itiraz edilecek. Faili meçhul dava dosyaları açısından yargı makamları, bağımsız davranarak, bu suçları ağır insan hakkı ihlali olarak görmediği sürece dosyaların çoğunun akıbeti bu yönde olacak.” 

 

JİTEM'i aklama iktidarı

Sivil anayasa ve temel hakların güvence altına alınması vaatleriyle iktidara gelen AKP, rahmet okuttuğu 90’lı yıllardaki suçları bir bir akladı. 

Musa Anter'in katledilmesi davasında olduğu gibi 1990’lı yıllarda JİTEM’in işlediği birçok suçla ilgili açılan dava da cezasızlıkla sonuçlandı. 

Görümlü davası

Şırnak’ın Görümlü köyünde 14 Haziran 1993’te 6 kişinin zorla kaybedildiği gerekçesiyle dönemin Türk ordu mensupları hakkında açılan dava, 2015'te Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından beraatla sonuçlandı. Yargıtay da 2018'de temyiz incelemesi tamamlayarak beraat kararını onadı.

Lice davası

Amed'in Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, bir asker ve 15 sivilin öldürülmesiyle ilgili dönemin Türk ordus mensupları hakkında 20 yıl sonra açılan dava, 7 Aralık 2018'de beraatle sonuçlandı. 

Dargeçit JİTEM davası

Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında biri uzman çavuş, üçü çocuk, 8 kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili davanın karar duruşması, 4 Temmuz 2022’de görüldü. Tüm sanıklar için beraat kararı verildi. 

Kızıltepe JİTEM davası

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin yasadışı keyfi infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesine ilişkin dönemin Türk ordusu mensupları hakkında 22 yıl sonra dava açıldı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Eylül 2019'daki karar duruşmasında, tüm sanıkları beraat etti. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi de kararı onayıp istinaf başvurusunu reddetti. 

Yüksekova JİTEM davası 

Çoban Nezir Tekçi’den 28 Nisan 1995’te Hakkari’nin Gever (Yüksekova) ilçesine bağlı Yukarı Ölçek mezrasında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadı. Bir askerin itirafı üzerine Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2010'da dava açıldı. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Eylül 2015'te sanıkların beraatine karar verdi.

Derik JİTEM davası

Mardin’in Derik ilçesinde 1992-1994 yılları arasında keyfi infaz edilen veya zorla kaybedilen 13 kişiyle ilgili dönemin askeri sorumluluları hakkında 20 yıl sonra 2012'de dava açıldı. Baş sorumlu Musa Çitil, 21 Mayıs 2014 tarihli karar duruşmasında beraat etti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi de onadı. Çitil terfi ede ede Jandarma Genel Komutan Yardımcılığına geldi ve geçen ay emekli oldu. 

Cizre davası

1993-1995 yılları arasında zorla kaybedilen 21 kişiyle ilgili dönemin Türk komutanları hakkında 2009'da dava açıldı. Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 5 Kasım 2015 tarihli karar duruşmasında, sanıkların tamamı beraat etti. Temyiz incelemesini tamamlayan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2021'de beraat kararlarını onadı.

Vedat Aydın cinayeti 

Amed'deki evinden 5 Temmuz 1991'de kaçırılarak katledilen ve cenazesi iki gün sonra Elazığ'ın Maden ilçesinde bir köprünün altında bulunan Halkın Emek Partisi (HEP) İl Başkanı Vedat Aydın'ın cinayeti, herhangi bir adım atılmaması nedeniyle davaya dönüşmeden 5 Temmuz 2021’de zaman aşımı nedeniyle düşürüldü. 

Ankara JİTEM davası

Ankara’da 1993-96 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu 19 kişiye ilişkin dava, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. 13 Aralık 2019‘da görülen karar duruşmasında, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararı üzerine yargılama devam ediyor. 

Mehmet Sincar cinayeti

Faili meçhul cinayetleri araştırmak için gittiği Batman’da 4 Eylül 1993’te katledilen Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili Mehmet Sincar ve DEP yöneticisi Metin Özdemir ile ilgili dava,  4 Eylül 2023’te zaman aşımı riskiyle karşı karşıya.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.