Çözüm için cesur olunmalı

Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu
- Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, Kürt sorununun çözümü noktasında ısrarcı ve cesur olunması çağrısı yaptı.
Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, sürecin siyasi kaygılardan uzak, evrensel insan haklarını esas alan bir perspektifle sürdürülmesi için tüm kesimlerin sorumlu davranması gerektiğini belirttİ.
Platform, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Şêx Seîd Meydanı’nda açıklama yaptı. Açıklamaya kentte bulunan çok sayıda siyasi parti ile sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. “Barış lütuf değil, insan hakkıdır” pankartının açıklama sırasında basın metnini Platform Eşsözcüsü Yıldız Ok Orak okudu. “Savaş, çatışma ve şiddetin yarattığı yıkımı ve acıyı fazlasıyla yaşamış bir toplum olarak, barışın önemini çok iyi bilmekteyiz” diyen Eşsözcü, on yıllardır güvenlikçi yaklaşımların Kürt meselesini çözmekten ziyade derinleştirdiğini vurguladı. Geçmiş çözüm süreçlerinde yaşanan başarısızlıklara dikkat çeken Yıldız Ok Orak, “Bugün atılacak adımların şeffaf, kapsayıcı ve kararlı olması hayati bir zorunluluktur. Aksi halde, süreci sabote eden ve provokatif eylemler içinde olanlar, tarih ve toplum önünde ağır bir sorumlulukla yüzleşecektir” dedi.
Kaygı verici durum
Mevcut medya düzeninin, barış sürecinin sağlıklı ilerlemesi açısından handikap haline geldiğini; Barış Anneleri’nin Kürtçe konuşmasına Meclis'te uygulanan ambargonun, kaygı verici durumda olduğunu kaydeden Eşsözcü, toplumun adalet, eşitlik, güven ve ortak bir gelecek tahayyülü etrafında inşa edilmiş yeni bir siyasi dile ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Yıldız Ok Orak, Meclis'te grubu bulunan siyasi partilere sundukları taleplerini şöyle sıraladı:
* Sürecin siyasi kaygılardan uzak, evrensel insan haklarını esas alan bir perspektif ile sürdürülmesi için tüm kesimlerin sorumlu davranması gerektiği,
* Süreç içerisinde olası tıkanıkların soğukkanlılık ile karşılanarak meselenin barışçıl bir şekilde çözümü konusunda ısrarcı ve cesur olunması gerektiği,
* Yurttaşların seçme seçilme hakkının ihlalini oluşturan kayyum atama yetkisini içeren yasa metninin iptal edilmesi,
* Ana dilin eğitim ve kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin ortadan kaldırılması için yasal düzenlemelerin yapılması,
* Sivil ve demokratik anayasa yapım sürecinin bir an önce başlatılması,
* Suriye’de Kürtlerin haklarını kabul eden yaklaşım ve söylemler geliştirişmesi,
* Anayasa Mahkemesi ve AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının yerel mahkemelerce uygulanması önündeki engellerin kalkması.
* * *
Sürece dair adım atın
Adli yıl açılışı dolayısıyla açıklama yapan Amed ve Mêrdin baroları, sürece dair adım atılması çağrısında bulundu.
Amed Barosu, yeni adli yıl açılışı dolayısıyla Diyarbakır Adliyesi önünde açıklama yaptı. Açıklamaya çok sayıda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi avukat katıldı. Basın metnini okuyan Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve temel hakların güvence altına alınması yönündeki beklentilerin karşılanmadığını belirtti.
Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı sonrası başlayan sürece dikkat çeken Güleç, “Kürt sorunun çözümü; toplumsal sözleşmeye dayalı, çoğulcu, kapsayıcı, demokratik ve herkesin eşit yurttaş olarak kabul edildiği yeni bir Anayasa ile mümkündür. Ne var ki, yeni siyasi sürecin başladığı günden bugüne kadar yaşanan bazı uygulamalar, atılması gereken bazı adımların henüz atılmamış olması, toplumda yeşeren çözüm umudunu zayıflatmaktadır” dedi.
Akamete uğrama ihtimali
Güleç, Kürt hukukçu ve siyasetçilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları uygulanmadığı için serbest bırakılmamalarının, “umut hakkı”nın gözetilmemesinin sürecin yeniden akamete uğrama ihtimalini güçlendirdiğine dikkat çekti.
Hukukun üstünlüğü yok
Birçok sorunu sıralayan Güleç, şöyle devam etti: “Bugün karşı karşıya olduğumuz en temel sorun, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanamaması, hukukun üstünlüğünün tesis edilememesidir. Ne yazık ki ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler sistematik olarak ihlal edilmektedir. AİHM’e yapılan yaklaşık 70 bin bireysel başvurunun yüzde 20’si Türkiye’den yapılan başvurulardır. İfade özgürlüğü ihlali bakımından en çok ihlal kararının Türkiye hakkında verilmiş olması, yargı pratiğimizin ne denli sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. AİHM kararlarının derhal uygulanması idare ve yargı organları bakımından bir tercih değil, hukukun üstünlüğünün zorunlu bir gereğidir. Yeni adli yılın; hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, insan haklarına saygının ve avukatlık mesleğinin güçlendirilmesinin bir başlangıcı olmasını diliyorum.”
Umut devam ediyor
Mêrdîn Barosu da adliye binası önünde açıklama yaptı. Çok sayıda avukatın katıldığı açıklamada basın metnini Baro Başkanı Ahmet Duyan okudu. Her şeye rağmen bu adli yıl içerisinde hukukun üstün tutulacağı, adaletin herkes için tecelli edeceği inancında olduklarını ifade eden Duyan, baroların, avukatların, hukukun, gazetecilerin, siyasetçilerin, kadınların, demokratik hakların, hayvanların, ormanların, çiftçilerin ve yurttaşların baskı altında olmasına rağmen umutlu olduklarını ifade etti. Barışı provoke etmeye çalışanlara rağmen umutlu olduklarını kaydeden Duyan, avukatlar olarak tüm sorunların çözümü için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. Duyan, yeni adli yılın bağımsız yargının, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ile yaşam hakkı ve ifade özgürlüğünün sağlandığı bir yıl olmasını dilediklerini belirterek, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü de kutladı.















