DEM Parti

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kürt siyasal hareketi, yandaşlarına avanta sağlayan Türk tipi parti değildir. Esir alınmış, diline, kültürüne pranga vurulmuş bir halkın büyülü hayallerinin kaynağıdır. Kürt davasının avukatı...

Kürtler ilk defa, Türk tarihinin başlangıcı olan 1920'de, Koçgiri'de kendi iradelerini beyan edip adaylarıyla onlara karşı siyaset sahnesine çıktılar. Türklerin parlamentosuna gidecek kendi temsilcilerini seçmek istediler.

Ancak, bu istekleri Kemalistler tarafından "isyan var" vayvelasıyla karşılık gördü. Koçgiri kuşatma altına alındı. Kürtlerin üstüne Topal Osman ve daha sonra "Gavur İzmir"i de ateşe verecek Sakallı Nurettin Paşa'yı gönderdiler. Haydutların hücumu ile Koçgiri’de kırım ve kan sesi birbirine karıştı.

Kürtler bundan sonra, uzun zaman kendi kimlikleriyle öne çıkmadılar. "Seçilmişliğin nimetleri" torbasına başını sokmak isteyenler, rejim partilerinde kendilerine yer aradılar. 

Ama 1990'larda ilk defa, barbarizme bedelini ödemek üzere, kendi renkleri, kimlikleri ve örgütlü güçleriyle siyaset sahnesinde yer aldılar. "Kürtlerin oyu, Kürtlerin büyülü hayalleri için" diyerek. 

Ancak insani olan her şeye dişlerini çak çak eden kurt soylu faşizm, derhal karşı atağa geçti. Kürtleri örs ile çekici arasına alındı. Terör devletinin seri cinayetleri ardı ardına dizildi. Kurdistan yangına verildi. Parti kapatma süreci birbiriyle halkalandı. 

Kürtler geriletilip teslim alınmak üzere vahşice öğütülüyorlardı.  

Ama Kürtler, "büyük davası" olan bir halktı. Pusuculuğu mertlik olarak bilenlerin karşısına, Kürt düelloculuğunun "çı dibe bila bibe" haykırışıyla dikildiler. Onur, şeref, haysiyet, kısacası özgürlük savaşçıları olarak, her türlü bedele razı, boyunlarına geçirilmiş esaret boyunduruğunu kırma savaşına giriştiler.

Ancak eşitsizlerin savaşıydı bu. Kürtlerin dili, kimliği, isimleri de kurşuna dizen barbarlıkla savaşımı...

Ayak altına alınmış insanlıklarını çekip almak ve sahip çıkmak için, evlerinden giderek köylerini, en değerli varlıkları olan evlatlarını gözden çıkarmaya hazır. Çünkü, "boyunlarına geçirilmiş mengeneden başka kaybedilecek bir şeyi olmayanlar"dı Kürtler...

Kurdistan yanıyor, canlar toprağa düşüyor, o arada gözlerine diken olan partileri durmadan kapatılıyordu. Ve Kürtler, kapananın yerine, açılan yeni kapıya akıyorlardı.  

Kürt cephesinde de işlenen hatalar, yapılan yanlışlar kaale alınmadan böyle gelindi, bu günlere.

DEM Parti, sonuncu kaledir.  Mücadele içinde çelik kadar kavileşmiş lider kadroları esir olan...

Elbette Kürt siyasal hareketi, yandaşlarına avanta sağlayan Türk tipi parti değildir. Esir alınmış, diline, kültürüne pranga vurulmuş bir halkın büyülü hayallerinin kaynağıdır. Kürt davasının avukatı...

Ancak yine kabul etmek gerekiyor ki, Kürt düşmanları, bunu kendilerine benzetmek, hatta bireysel çıkarların fokurdadığı kendileri gibi yapmak istiyorlar. Tıpkılaştırıp düzenin parçası haline getirmek ve kendilerine yamamak...

Adı üstünde, düşman işte. Kötülük onların işi. Entrikacılık onların yaşama biçimi.

En son, Selahattin Demirtaş ve eşini dillerine doladılar. Onlar üzerinden giderek nifak yaymaya, fitne, fesat ekmeye çalıştılar.

Ama unuttukları bir gerçek vardı: Selahattin Demirtaş, politikanın rantından beslenmek için etrafa bakınırken, Kürt hareketinin kapısından tesadüfen içeriye girip "benim için münhal yeriniz var mı, acaba?" diyenlerden değildi, değildir. 

Kürtler fedakarlıklarıyla tarih yazan halklardan biri. Selahattin de bu halk fedakarlığının ucundan tuttan oğullarından sadece biri...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.