Demokratik değerlere saldırıyı püskürtme yolları
Forum Haberleri —

Trump/foto:AFP
- Popülistlerin içeriden, eski müttefiklerin ise dışarıdan saldırdığı demokratik değerler karşısında basit çözümler yok.
*PAUL TAYLOR
Francis Fukuyama’nın 'Tarihin Sonu’nu ilan edip 'Batı tipi liberal demokrasinin insan yönetiminin nihai biçimi olarak evrenselleşmesi'ni müjdelemesinden 30 yıl sonra demokratik model, dünyanın pek çok yerinde –en çok da Avrupa’da– ağır bir saldırı altında. Hukukun üstünlüğünü zayıflatmaya, insan hakları korumalarını geri almaya, yargıyı sindirmeye ve bağımsız gazeteciliği korkutmaya kararlı popülistler, öfke ve kutuplaşmayı rasyonel tartışmanın önüne koyan her şey mübah sosyal medya algoritmalarıyla güçlendiriliyor.
Şimdi bu hareketler, Trump yönetiminin 'Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde AB’ye ve değerlerine fiilen medeniyet savaşı ilan etmesiyle açık bir yetki de almış durumda. Öte yandan, piyasa demokrasilerinin uygun fiyatlı konut, herkes için nitelikli eğitim ve sağlık hizmeti, iş güvencesi gibi temel ihtiyaçları karşılayamaması –ekonomist Joseph Stiglitz’in 'eşitsizlik acil durumu' dediği şey– özellikle gençleri ve işçi sınıfını demokrasiden soğutuyor; otoriterlik ve liberal olmayan akımların yükselişini körüklüyor.
Şikâyet temelli kimlik siyaseti ile bazılarının 'tekno-faşizm' diye adlandırdığı olgunun birleşimi, demokratik yönetim sistemini tehdit ediyor. Liberal politik dokuyu yırtıyor; kadın ve LGBT haklarını geriye sarıyor, Avrupa sosyal sözleşmesinin ayrılmaz parçası olan istihdam ve refah korumalarını gevşetiyor. Sadece son 12 ayda liberal demokrasinin düşmanları seçimlerin bütünlüğünü zedeledi, iklim değişikliği ve aşı gibi konularda kanıta dayalı politikalar üretme kabiliyetini baltaladı, mahkemeler, dijital düzenleyiciler ve yolsuzlukla mücadele kurumları gibi denetim mekanizmalarını zayıflattı.
Tarif ve analiz yetmiyor
Ne var ki sorunu tarif etmekte ve analiz etmekte –kötü niyetliler 'hayranlıkla izlemek' diyor– çok iyiyiz ama demokrasiyi yıkmaya çalışan güçlere karşı etkili stratejiler üretmekte aynı başarıyı gösteremiyoruz. Geçen hafta Brüksel’de düzenlenen Avrupa Politika Merkezi (EPC) yıllık konferansında geri püskürtme önerileri masaya yatırıldı, ancak her biri kendi içinde ciddi zorluklar barındırıyor. Birçok kişi, Avrupa Birliği’nin (AB) ve İrlanda’nın iletişim düzenleyicisi gibi ulusal otoritelerin mevcut AB dijital yasalarını daha hızlı uygulaması gerektiğini savundu. AB, ABD’li teknoloji devlerini yasa dışı içeriği denetlememek, algoritmalarını araştırmacı ve düzenleyicilere açmamak, Avrupalı kullanıcıların özel verilerini korumamaktan dolayı milyarlarca euro cezaya çarptırabiliyor.
Peki uygulama neden bu kadar yavaş? Çünkü hukukun üstünlüğü var. Avrupa Komisyonu İletişim Genel Müdür Yardımcısı Renate Nikolay, “Bu bir hukuki süreç sistemi” diyor. AB’nin mevzuatı basitleştirme adına standartları düşürdüğü ya da ABD’nin tehdit ettiği ticari misillemeden korktuğu için yavaş gittiği iddialarını reddediyor. Komisyon şimdiye dek Apple, Meta, Google ve TikTok gibi devlere 7 ön bulgu raporu gönderdi; platform verilerine araştırmacı erişimini engellemek, yasa dışı içeriği bildirme ve moderasyon kararlarına itiraz mekanizmasını işletmemekle suçladı. En son işlem, Elon Musk’ın X’ine (eski adıyla Twitter) mavi tik doğrulaması için kullanıcıdan para alıp etkili bir doğrulama yapmadığı gerekçesiyle 120 milyon euro ceza kesmek oldu.
Teknoloji, özellikle yapay zekâ, AB düzenlemelerinden çok daha hızlı ilerliyor. Birçok ABD teknoloji devinin Avrupa merkezini kurduğu düşük vergi ülkesi İrlanda’nın üç baş veri koruma düzenleyicisinden birini eski bir Meta lobicisi olarak ataması, büyük teknolojinin Avrupa demokrasi tarzını aşındırmasını önleme çabasını pek kolaylaştırmıyor.
Özellikle sol cenahtaki anlatı
Bazıları –özellikle sol cenahta– liberal demokrasiyi korumanın anahtarının halkın ekmek ve tereyağı ihtiyaçlarına (uygun fiyatlı konut, iyi ücretli iş, etkili kamu hizmetleri) cevap vermek olduğunu düşünüyor. Aşırı sağ ve radikal solun, özellikle gençler ile eski sanayi işçileri nezdinde yükselişinin temel sebebinin, onlarca yıldır iktidarda olan ana akım merkez-sol ve merkez-sağ partilerin bu konularda başarısız olması olduğunu savunuyorlar. Bu anlatıya göre neoliberalizm ve küreselleşmeden kaybedenler, liberal demokrasiden intikam alıyor. Sorun şu ki; konut krizinin çözümü ulusal ve yerel düzeyde; AB çatısı altında değil. Planlama yönetmelikleri, 'benim arka bahçeme dokunma' (nimby) direnci ve maliyet yüzünden hızlı çözüm üretmek çok zor. Birçok Avrupalı sosyal demokrat ve solcu, Zohran Mamdani’nin New York belediye başkanlığını ücretsiz toplu taşıma, kira kontrolü, yoksul mahallelerde kamu kar amacı gütmeyen marketler, ücretsiz çocuk bakımı ve daha fazla uygun fiyatlı konut vaatleriyle kazanmasından heyecan duyuyor. İspanya’nın sol hükümetinin sosyal yardımları yükseltip göçü kucaklarken Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisine başkanlık etmesini de örnek gösteriyorlar. Gelgelelim bu, aşırı sağ popülizmin yükselişini durdurmadı. İspanya’da göç karşıtı Vox partisinin desteği 2023 genel seçimlerindeki yüzde 12,4’ten bugün neredeyse yüzde 20’ye fırladı. Sosyal demokrat partiler Avrupa’nın büyük bölümünde kan kaybediyor.
Dramatize etmenin riskleri
Bazı demokrasi savunucuları ise dalgayı çevirmenin yolunu, popülistleri Avrupa yaşam tarzı ve refahı için tehlike olarak gösterip halkın korkularına seslenmekte görüyor. EPC Başkanı Fabian Zuleeg, liberal demokratların artık gerçekten varoluşsal bir mücadele içinde olduklarını kabul edip buna göre davranması gerektiğini belirterek, “Neden hiç hücuma kalkmıyoruz, karşı tarafın zayıflıklarını –halkı küçümsemelerini– neden vuruyoruz?” diye soruyor. Ne var ki Marine Le Pen’in sert sağ Ulusal Cephe’sine (RN) geçmişte Rusya’dan finansal destek sağlandığının ortaya çıkarılması ya da İngiltere’nin sağ popülist Reform partisinin üst düzey bir isminin Kremlin nüfuz ajanı olarak mahkûm edilmesi, bu hareketlerin popülaritesini gölgelemedi. Adaylarının eski ırkçı açıklamarını gündeme getirmek ya da ekonomik programlarının tutarsızlığını vurgulamak da geçici bir utançtan öteye gitmedi. Dramatik bir durumu, dramatize etmenin kendi riskleri var. Son ABD başkanlık seçimini demokrasi ile otoriterlik arasında varoluşsal bir savaş olarak çerçevelemek –sonradan ne kadar doğru çıktığı tartışılmaz– seçmeni Demokrat Kamala Harris’in arkasında toplayamadı. Donald Trump, hayat pahalılığı, göç ve aile değerleriyle erkekliğe yönelik algılanan tehditler üzerinden halkın öfkesini oynayarak kazandı. 2016 Brexit referandumunda “Project Fear” diye etiketlenen büyük ekonomik zarar uyarıları da David Cameron’ı yenilgiden kurtaramadı.
Kampanya tekniklerinden öğrenmek
Bazı demokrasi savunucularının önerdiği alternatif yol ise siyaseti daha iyi yapmak ve aşırıların kampanya tekniklerinden öğrenmek. Apolitical Better Politics Foundation’ın CEO’su Lisa Witter, “Taban siyasetine geri dönmeliyiz” diyor. Vakıf, genç siyasetçilere ve aktivistlere modern kampanya teknikleri öğretiyor. Popülist partiler TikTok, Instagram ve diğer sosyal medya platformlarında öncü oldu. Macaristan’da Viktor Orbán’ın Fidesz’i ücretli online influencerları çok etkili kullanıyor. Romanya’da aşırı sağ Romanyalıların Birliği İttifakı (AUR), genç aktivistleri çekmek ve ödüllendirmek için eğlenceli uygulamaları daha iyi kullanıyor; pazar yerlerine broşür dağıtma, kapı kapı dolaşma gibi geleneksel taban siyasetinde daha gayretli. Merkezci Emmanuel Macron, 2017’de taban aktivizmiyle geleneksel partileri ekarte ederek Fransa Cumhurbaşkanlığını kazanmıştı. Hollanda’da sol-liberal D66 lideri Rob Jetten de aynı teknikleri kullanarak kısa süre önce olumlu, AB yanlısı bir mesajla sürpriz bir zafer elde etti. Merkezci popülizm, özellikle uzun süredir koalisyon hükümetlerinde yer alan partiler için başarı garantisi değil.
Belki de bu dört yaklaşımın bir kombinasyonu Avrupa’nın liberal demokrasilerini kurtarabilir. Şimdilik ise akıntı güçlü bir şekilde ters yönde akıyor.
* Avrupa Politika Merkezi’nde kıdemli araştırmacı Paul Taylor'un The Guardian'da yayınlanan yazısı çevrilerek özetlendi.







