Demokratik zeminde eşitçe yaşam

Tuncer Bakırhan

Tuncer Bakırhan

  • Kürt Halk Önderi'nin “kardeşlik hukuku” mesajına dikkat çeken DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, şunun altını çizdi: “Kardeşlik hukuku, Sayın Öcalan’ın dediği gibi; eşitlik hukukudur. Demokratik bir zeminde eşitçe ortak yaşamdır.” 

Kürt meselesinin özünün, karşılıklı bir mutabakatın oluşmaması ve bunun yazılı bir hukuksal metin haline getirilmemesi olduğunu belirten DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, "Barış ve çözüm, sadece toplumsal değil, aynı zamanda hukukidir. Hukuki zemini Meclis sağlayacaktır. Sadece iyi niyet beyanlarıyla değil, yasalarla güvence altına alınırsa barış olur” dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 'Demokratik Yerel Yönetimler Ara Dönem Toplantısı'nı, bugün de Çand Amed Kongre Merkezi’nde sürdürdü. "Demokratik yerel yönetimlerle demokratik topluma" şiarıyla gerçekleştirilen toplantıya, DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Keskin Bayındır, il ve ilçe belediye eşbaşkanları katıldı. 

Umut da sorumluluk arttı

Saygı duruşuyla başlayan toplantıda ilk olarak konuşan Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Doğan Hatun, hem halka hizmette hem de barış noktasında umutlu olduklarını söyledi. İki günlük toplantıda bir yılı değerlendireceklerini ve yerel yönetimleri güçlendirecek tartışmalar yürüteceklerini söyleyen Eşbaşkan Serra Bucak da, “Yerelin üzerine düşen sorumluluğun daha da arttığı bir süreçteyiz” dedi. Daha sonra Kürt siyasetinin yerel yönetimler deneyimleri ve mücadelesinin yer aldığı sinevizyon gösterimi yapıldı. 

Sağlam temelin tarifi

Toplantı, Eşbaşkan Tuncer Bakırhan’ın konuşmasıyla sürdü. Tarihi Kürt-Türk ilişkilerini, yeni bir zeminde demokratik bir şekilde onarılmasını sağlamanın tüm Türkiye halklarının görevi olduğunu belirten Bakırhan, Kürt Halk Önderi'nin son görüşmesinde ‘kardeşlik hukuku ve yeni toplumsal sözleşme’ dediğine dikkat çekti. Bu iki kavramın, çatışmadan çıkışın ve birlikte yaşamın, ahlaki politik temelin sağlam olmasını tarif ettiğini vurgulayan Bakırhan, şöyle devam etti: "Kardeşlik hukuku, Sayın Öcalan’ın dediği gibi; eşitlik hukukudur. Demokratik bir zeminde, eşitçe ortak yaşamdır. Yeni toplumsal sözleşme, eşitlik ve kardeşlik hukukuna dayalı güçlü bir Türkiye demektir. İşte yerel yönetimler tam da bu kardeşlik hukuku ve yeni toplumsal sözleşmenin merkezinde bulunuyor. Yereldeki her adım, yereldeki sistemin her uygulaması, her yaklaşımı aslında Sayın Öcalan’ın dediği gibi yeni toplumsal sözleşmeye nasıl yaklaştığını önümüzdeki günlerde ortaya çıkaracaktır. Gerçek bir toplumsal uzlaşma, iradesi gasp edilen Mêrdîn, Wan ve Colemêrg’ten başlar. Bunları beraber izleyip göreceğiz. Kürt-Türk ilişkileri gerçekten de bu yerel zeminden ortaya çıkacak ve büyüyecektir. Yerel zemin, sistemin/iktidarın bu meseleye ne kadar samimi yaklaştığının en önemli göstergelerinden biri olacaktır."

Hukuksal metin eksikliği

Aslında Kürt meselesinin özünün, karşılıklı bir mutabakatın oluşmaması ve bunun yazılı bir hukuksal metin haline getirilmemesi olduğunu belirten Bakırhan, şunları söyledi: "Bu nedenle devletin adım atması ve hukuki süreci işletmesi hayati önemdedir. TBMM’yi biz işaret ederken; TBMM bu hukuki sürecin ana adreslerden birisidir. Bu kardeşlik hukuku, bu toplumsal sözleşme TBMM’de ortaya koyacağımız pratiklerde vücut bulacaktır. Barış ve çözüm, sadece toplumsal değil, aynı zamanda hukukidir. Hukuki zemini Meclis sağlayacaktır. Sadece iyi niyet beyanlarıyla değil yasalarla güvence altına alınırsa barış olur. Onun için Meclis diyoruz.”

Kayyumları geri çeksinler

Toplamda 13 belediyede kayyumların durduğunu, belediye eşbaşkanlarının tutuklu yargılandığını anımsatan Bakırhan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Halkın iradesinin yok sayıldığı, hapsedildiği bir yerde Sêrtliye kardeşlik hukukunu nasıl anlatacağız? Bu uygulamaları yapanlara soruyorum. Devleti yönetenlerin, kardeşlik hukukunu yerelden yeşertmeleri gerekiyor. Bu vesileyle kayyumlar bir an önce geri çekilmelidir. Ahmet Türk ve yönetimimiz tekrar Mêrdîn'i yönetmelidir. Belediyelerdeki kayyumları çekmeniz gerekiyor. Tutsak belediye eşbaşkanlarımızın, seçilmiş arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor.

Katı merkeziyetçilik olmaz

Yerel yönetimler, devletin demokratikleşmesi için bir ayna, köprü ve yol haritasıdır. Bu çağda milyonlarca insanın yaşamını katı merkeziyetçi bir anlayışla yönetmeyi düşünmek, bunu teklif etmek, böyle bir kanun üzerinde çalışmak çağdışıdır. Bu süreci sabote etmektir. Biz yerel demokrasi derken katı merkeziyetçi bir anlayışın tekrar bu topraklardaki halklara giydirilmesini asla kabul etmeyiz. Merkezi sağlam tutmak istiyor olabilirler. Kimi kaygılarını da anlarız ama bu ülkenin güvenliği, geleceği düşünülüyorsa o zaman bunun tek güvencesi yerel demokrasidir. Yerelde demokrasinin güçlendirilmesidir."

 

* * *

Danışmana 'danışman' deriz, Demirtaş'a da siyasi tutsak

Demokratik toplumun, ancak demokratik bir dil üzerinden inşa edilebileceğini belirterek, iktidar unsurları ve medyasında kullanılan dil ve söylemin rahatsız ediciliğine dikkat çeken Bakırhan, bu dilin toplumsal barışı dinamitlediğini vurguladı. En başta iktidarı ve ona yakın medya kuruluşlarını dil konusunda samimiyet ve ciddiyete davet eden Bakırhan, şunları dile getirdi: "Siz de izliyorsunuz karaktersiz, karakteri küçük kimi insanlar yüzeysel, düzeysiz, irite edici rahatsız edici bir dil kullanıyor. Bu dili reddediyoruz. Bu küçük karakterli insanlarla Türkiye’nin yüzyıllık toplumsal barışı konuşulup tartışılır mı? Neymiş siyasi tutsak demeyecekmişiz, ne diyeceğiz? Danışmana danışman diyoruz. Selahattin Demirtaş’a ve Figen Yüksekdağ’a da siyasi tutsak diyoruz. Sanki hukuk var, sanki insanlar düşüncelerinden, inançlarından dolayı içeride değil, sanki demokrasi var, siyasi tutsak demeyecekmişiz. Bu dilden bir an önce vazgeçilmelidir.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.