Derin bir çöküş yaşanıyor

Prof. İzzettin Önder

Prof. İzzettin Önder

  • Prof. İzzettin Önder, krize sadece ‘ekonomik daralmalar’ diye bakmamak gerektiğini belirterek, uluslararası spor faaliyetlerinden tutun uluslararası akademik ve politik faaliyetlere kadar Türkiye’nin alanının sadece dünya ekonomisinde değil, her alanıyla geriye kaydığını vurgulayarak, "O yüzden bunu derin bir çöküş olarak yorumluyorum” dedi.

Türkiye tarihindeki en büyük bütçe açığının yaşandığı bir süreçte seçime gidildiğini belirten Prof. İzzettin Önder, “iyileştirme” adı altında sunulan politikaların seçimlerle bağlantılı olarak “günü kurtarma politikaları” olduğunu söyledi. 

AKP-MHP iktidarının savaş politikaları nedeniyle ekonomik krizin derinleştiği bir süreçte seçime giiliyor. Ekonomist İzzettin Önder, ülkedeki ekonominin durumunu ve seçim sorası ekonomik tabloya dair MA'ya konuştu. Giderek derinleşen bir kriz olduğunu belirten Önder, bu krizin ekonomiyle birlikte toplumsal bir çöküşü de beraberinde getirdiğine dikkati çekti. Bu çöküşün tüm yaşam alanlarına sirayet ettiğine işaret eden Önder, şunları söyledi: “Kriz, sadece ekonomi alanıyla ilgili bir şey gibi algılanır ama aslında o kadar derin bir çöküş ki sosyal etkiler yaratıyor. Hatta ekonominin bu haşin yürüyüşünde doğa etkileri ortaya çıkıyor. Dolayısıyla insan psikolojisi üzerinde ciddi etkileri ortaya çıkıyor. İnsan faktörü, doğa faktörü, davranışlar, hatta bilim, hukuk, bütün toplumsal kurumlar çok fazla yıpranmaya başladı. O yüzden buna kriz derken sadece ‘ekonomik daralmalar’ diye bakmamak lazım. Uluslararası spor faaliyetlerinden tutun uluslararası akademik ve politik faaliyetlere kadar Türkiye’nin alanı sadece dünya ekonomisinde geri kaymıyor. Her alanıyla geriye kayıyor. O yüzden bunu derin bir çöküş olarak yorumluyorum.”

Tek adam sistemiyle doğrudan bağlantılı

Var olan krizin de kendi içerisinde birçok nedeni olduğunu söyleyen Önder, bu krizin giderek derinleşmesinin “başkanlık sistemi” ile doğrudan bağlantısına dikkat çekti. Mevcut durumu bir “sistem krizi” olarak nitelendiren Önder, şunları ifade etti: “İlk olarak dünyada gerçekten genel bir kriz var ve bu kriz, bize de yansıyor. Bu noktada hemfikiriz ve Türkiye kendisini koruyabilirdi bu krizden. Ancak Türkiye’nin son seçtiği bu başkanlık sistemi dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir sistem. Bu sistem, krizi derinleştirebiliyor, çünkü ekonomiden tutalım siyasete kadar birçok alandaki kararlar bir kişinin iradesine ve anlayışına bırakıldığı zaman mutlaka yanlışlar yapılıyor. Bu yanlışlar sonucunda da ekonomi ciddi şekilde çökebiliyor.”

Savaş harcamaları ekonomiyi yıprattı

Yine aynı şekilde “güvenlikçi politikalar" adı altında savaşa harcanan bütçenin ekonomiyi ciddi şekilde yıprattığına dikkat çeken Prof. Önder, bunun iktidarın Kürt sorununa karşı izlediği politikalarda görüldüğünü söyledi. Kürt sorunu noktasında iktidarın demokratik çözüm yollarının aksine çatışmacı siyasetten beslendiğini belirten Önder, şöyle devam etti: “Kürt sorunu çözülmeyecek, çünkü Kürt sorunu iktidarın işine yarıyor. İktidar bunu bir ‘kavga’ objesi olarak gösterip, ‘bakın orada bir düşman var, gelin bana sığının’ demek istiyor. Bu çok acı bir hikaye. Örneğin; 2015’teki seçimlerde hatırlarsanız Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüksek oy alarak Meclis’e girdi hemen ardından ne oldu? Ceylanpınar’da 2 polis vurulması örneğinde olduğu gibi devlet bir şeyleri ajite etti. Meclis’e giren bir parti olmuş sonuçta. Ne istiyorlar oturup bir konuşun. İstenilen şeyler anayasaya ne kadar uygun ya da toplumsal uzlaşma ile belki de çözülebilir ama ilk önce bir konuşalım. ‘Konuştuk ama olmadı’ başka bir şey, konuşmama cehaleti başka bir şey. Dağa çıkmayı da bu şekilde ele almak lazım. Niye birisi keyfi şekilde dağa gidip ailesinden uzakta yaşasın, niye böyle bir şey yapsın? Demek ki politik ifade özgürlüğü yok ve önüne bir bariyer konulmuş, o da onu aşmaya çalışıyor. O bariyerleri kaldırıp konuşmak gerekiyor ama iktidar bunu yapmıyor.”

Ekonomiyi yönlendirmede ağırlığı da kalmadı

İktidarın ekonomiyi yönlendirmede artık herhangi bir ağırlığının kalmadığının altını çizen Önder, uygulanan ekonomi politikalarının uzun vadede bir başarı sağlayamayacağını vurguladı. “İyileştirme” adı altında sunulan politikaların ise seçimlerle bağlantılı olarak “günü kurtarma politikaları” olduğunu belirten Önder, “AKP çaresizlikten günlük oynuyor. Örneğin; dövizi farklı yollarla sabit tutmaya çalışıyor. Eğer AKP bugün ilave bir para verdiyse ve bu para vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamasına daha çok hizmet ettiyse buna sevinmek lazım mı? O zamanda şöyle düşünmek lazım; bu para beni bugün sevindirdiyse niye seçime iki ay kala verdi ki? İki ay öncesinde verseydi bende daha çok sevinirdim. Demek ki bundan evvel düşündüğü bir sermaye varmış. O zaman bu benden oy satın alıyor demektir. Bu ahlaksız bir manevradır aslında. Vatandaşın değil ama siyasetin yaptığı ahlaksız bir manevra. Oysa oy, topluma verilen genel hizmet sonucunda verilir. Kapitalist sistem ahlakla değil, rüşvetle yürür ve bizde böyle yürüyor şu anda. Asgari ücretliye para verirken satın almış oluyor. O yüzden insanlar satılık olmadığını ve emeğinin de satılık olmadığını bilmesi, ona göre siyasi seçimini yapması lazım” şeklinde konuştu.  

Seçimlerle beraber bütçe açığı daha artacak

Türkiye tarihindeki en büyük bütçe açığının yaşandığını belirten Önder, yaklaşan seçimlerle beraber bu bütçe açığının daha da artacağına işaret etti. Prof. Önder, şunları ekledi: “Bu sürede seçimi kazanmak için daha birçok seçim hamlesi yapılacak. Çok fazla açıklamıyorlar ama Varlık Fonu da çok fazla açık vermiş olabilir. Şu süreçte iktidara hangi parti ya da ittifak gelirse gelsin işi çok zor. Kim gelirse gelsin ya derin bir kemer sıkma politikasını veya bu kemer sıkma politikasını İMF ile birlikte gündeme getirecek.” MA/İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.