Devlet terörü de direniş de büyüktü

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi’nin 2015'in ilk 9 ayını kapsayan “İnsan Hakları İhlalleri Raporu”na göre; kentte düzenlenen 74 toplumsal gösteriye saldırıldı, 88 yurttaş çeşitli şekillerde yaralandı. Bin 975 ev baskını sırasında kapıları kırılan yurttaşların kafalarına silah dayatıldı, darp edildi, işkence ve kötü muamelede bulunuldu. Çoğunluğu bu ev baskınlarında ve toplumsal gösterilerde olmak üzere 293’ü çocuk 3 bin 564 kişi gözaltına alınıp, 41’i çocuk 788 kişi tutuklandı. İnsanlar, gözaltında ve gözaltı yerleri dışında cinsel saldırıya varan insanlık dışı muamelelere ve işkenceye maruz kaldı. Bu tabloyla birlikte Temmuz'dan itibaren 'diyalog süreci'nin bitirilip yeniden savaşın başlatılması üzerine Sur Halk Meclisi,14 Ağustos’ta diğer merkezlerde olduğu gibi “kendimizi de kentimizi de biz yönetmek istiyoruz” diye öz yönetim talebini açıkladı. Açıklama katılan Sur Belediyesi’nin DBP’li Eşbaşkanları Seyid Narin ve Fatma Şık Barut, 19 Ağustos’ta gözaltına alınıp, “devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak” iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. İradeleri demir parmaklıklar arkası konulan gençler, özellikle işkence ve kötü muamelenin önünü kesebilmek için Eylül'de ilçenin kimi mahallelerinde savunma hatları oluşturdu. 

Sur’un 15 mahalle ve bir caddesinde 6 Eylül-30 Kasım 2015 tarihleri arasında toplamda dört kez olmak üzere 9 gün süreyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 4. yasak, 28 Kasım’da Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare’nin önünde katledilmesiyle ilan edildi ve iki gün sürdü.

 Cevatpaşa, Hasırlı, Dabanoğlu, Savaş, Cemal Yılmaz ve Fatih Paşa mahallelerini kapsayasan 5. yasak, 2 Aralık 2015'te ilan edildi. Bu mahallelerdeki sivillerin tahliyesi için 10 Aralık’ta ablukaya 17 saat süreyle ara verilmesinin akabinde 11 Aralık’ta başlayan 6. yasak, 29 Temmuz 2016'ya kadar devam edip 240 güne ulaştı. Türk devletinin, Sur’da “Bayrak-12 Operasyonu” adıyla sürdürdüğü saldırının başında daha sonraları devlet içi çatışma soruşturmasında tutuklanan 7. Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz ile Mardin’de 1993-1994 yıllarında 13 köylünün katledilmesini faili olarak yargılanan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Musa Çitil yer aldı. Tanklara varan askeri araç ve gereçlerin kullanıldığı saldırıda polis, asker, JÖH ve PÖH elemanlarının yanı sıra korucu kontralar da kullanıldı. Bir süre sonra çeteler ve 'bordo bereliler' olarak bilinen Özel Kuvvetler de dahil edildi. Devlet, resmi olarak saldırının 9 Mart 2016 günü sonlandırıldığı duyurdu. 

YPS ve YPS Jin üyelerinin de olduğu 73 kişinin cenazesine ulaşıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre; katledilenlerden 24’ü sivildi. YPS üyesi 57 kişinin cenazeleri, aileler tarafından aylar sonra teşhis edilebildi. Kimlikleri teşhis edilemeyen diğer 13 kişinin cenazeleri kimsesizler mezarlığına defnedildi.Aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların bulunduğu birçok kişi kurşunların hedefi oldu, yaralandı. Çatışmalardan 5 yıl sonra bile Sur’dan cenazeler çıkmaya devam etti. Türk Genelkurmay Başkanlığının paylaştığı verilere göre ise Sur’da aralarında 2 yüzbaşı ve teğmenin de bulunduğu 53 asker ile 17 polis ve 1 korucu olmak üzere toplam 71 devlet elemanı öldü; 392’si asker, 128’i polis, 3’ü korucu olmak üzere toplam 523'ü ise yaralandı. 

Resmi yasaktan sonra yıkım

Kentsel Sit Alanı ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Kültür Mirası listesinde yer almasına rağmen ilçede yürütülen savaş sonucu 6 mahallede yaşayan 22 bin 323 insan yerinden edildi. Yaşanan çatışmalarda ise tarihi yapılar yerle bir edilirken, binlerce ev ve işyeri yine zarar gördü. Çatışmalar 9 Mart 2016’de sona ermesine rağmen sokağa çıkma yasağının kaldırılmadığı Sur’un 6 mahallesi Bakanlar Kurulu kararıyla “riskli alan” ilan edilerek, ilçenin yüzde 70’ine tekabül eden 6 bin 300 parsel “acele kamulaştırma” kapsamına alındı. Bu adımla Sur halkına ait mülkler bir nevi gasp edilip yıkılmaya başlandı. Evleri yıkılan aileler için TOKİ tarafından kentin Üçkuyular ve Çölgüzeli bölgelerinde 5 bin 746 konut inşa edileceği vaadinde bulunulsa da yalnızca sadece 837 aileye borçlandırılarak ev tahsis edildi. Yapılan tüm itirazlara rağmen Anayasa Mahkemesi’nin de yapılan bu işleme onay vermesiyle Sur sakinlerinin bir kısmı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 

Yıkılan binlerce yapının yerine Sur’un ne tarihi ne mimarisi ne de kültürel dokusu ile uyuşan; cezaevini andıran 506 konut, 9 butik otel ve 150 işyeri inşa edildi. Bu evler ise metrekaresi 2 bin TL'den ihaleye çıkarıldı. Yoksul Sur sakinlerinin yıkılan evlerinin yerine dikilen bu yapıları alacak ekonomik güçten yoksun olması nedeniyle mülkiyetlerde yaşanan el değiştirmelerle devletin aslında uzun vadede ilçenin demografik yapısını değiştirmek, hafızayı silmek istediği artık bilinen bir gerçekti. Sur'daki kısmi yasak ve inşaat devam ediyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.