Devletin bakım evinde, otizmli çocuğa işkence

Dosya Haberleri —

Anne Ayfer Özdemir

Anne Ayfer Özdemir

  • Annesinin çaresiz kalıp devletin bakım evine gönderdiği Sinan Gündoğdu'ya bakım evinde işkence yapıldı. Sistematik işkence sonrası kaburgaları kırılan Gündoğdu'nun psikolojisi bozuldu ve artık kendi kendine zarar vermeye başladı. Anne Ayfer Özdemir, çocuğuna işkence yapanların cezalandırılması için mücadele ediyor.

ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL

Türkiye’deki Otizmli bireyler ve aileleri eğitimden sağlığa hayatın her alanında desteğe gereksinim duyuyor. En can yakıcı sorun ise çocuklarına bakamaz duruma gelen ailelerin, onları güvenle bırakabilecekleri bir kamu kurumunun olmaması.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünyada her 160 çocuktan birinin Otizm Spektrum Bozukluğu'na (ASD) sahip olduğunu söylüyor. Yine WHO’nun verilerine göre Türkiye'de 550 binden fazla otizmli çocuk olduğu belirtiliyor. 

Sinan Gündoğdu, yüz binlerce otizmliden sadece biri. Şimdi 28 yaşında olan Gündoğdu, daha 3 yaşındayken otizm teşhisi konulur. Gündoğdu, devletin verdiği eğitim ve bakım hizmetlerinden yaralanamaz, ailenin ekonomik durumu el vermediği için özel eğitim kurumlarına da gönderilemiyor. Gündoğdu, ilerleyen yaşından kaynaklı sağlık durumu kötüleşince 2019 yılında ilk önce İstanbul’da bulunan özel bir bakım evine alınır burada eğitim gördüğü süre içinde sosyal yaşama adapte olmaya başlarken 4 aylık eğitimin ardından devlet bakım evine alınır. 

Devlet ile şiddet başladı

2020 yılının Ocak ayında İstanbul Valiliğine bağlı İstanbul Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezine alınan Gündoğdu, burada uzun süre şiddete maruz kalır. Aile bireylerinin darp izlerini fark etmesiyle durumu bakım evi görevlileri ile konuşur ve kendilerine “Oğlunuz diğer çocuklarla uyum sağlayamıyor ve sürekli kavga ettiği ve kendine zarar verdiği için vücudunda morluklar oluşuyor” denir. İlerleyen süreçte Gündoğdu’nun kafa, kol ve bacaklarında hafif yaralanmalar ve kaburgaları kırılır. Aile çocuklarına işkence yapıldığını fark etmesiyle durumu Sağlık Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü'ne dilekçe yazarak bildirir.

Sinan Gündoğdu

Soruşturma açıldı

İl Müdürlüğü'ne yapılan başvurunun ardından soruşturma başlatılır. Gündoğdu’nun kurum çalışanları tarafından ağır bir şekilde darp edildiği ve kaburgalarının kırıldığı tespit edilir. Kurum yetkilileri ile görüşen aileye Gündoğdu’nun kurum çalışanları tarafından darp edildiğini ve darp sonucunda kaburgalarının kırıldığı söylenir. Kurum müdürü ayrıca olaya karışan görevlilerin kurumdan uzaklaştırıldığını ve haklarında İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldığını ifade eder. 

Psikologdan aileye hakaret

Kurum Psikoloğu ile görüşen aile, “Madem oğlunuzu bu kadar seviyorsunuz vermeseydiniz neden verdiniz. Alın buradan çocuğunuzu o zaman siz kimsiniz” hakarete maruz kalır.

Sadece bir kişi dava

Yaşanan sürecin ardından bakım evi görevleri hakkında İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı olaya karışan kamu görevlerinden sadece Hayri Bereket adlı çalışan hakkında “Kamu görevlisinin kendi savunmayacak durumda olan kişiye kasten basit yaralama” suçlaması ile iddianame hazırlar. İddianamede Bereket’in, bahsi geçen suçu işlediği ve buna uygun bir şekilde cezalandırılması istenir. İddianame İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek Bereket hakkında kamu davası açılır. Gündoğdu’nun ailesi davaya müdahil olurken dava ise hala sonuçlanmış değil.  

Şiddet kayıt altında

Yaşanan şiddet olayı bakım evinin güvenlik kameralarına da yansırken, kayıtlarda Gündoğdu’nun yerde olduğu ve bir bakım evi görevlisi tarafından darp edildiği görülüyor. Darp edilerek yerden kaldırılan Göndoğdu aynı görevli tarafından yaka paça kameranın olmadığı bir odaya götürülüyor. Kayıtlarda diğer görevliler yaşanan olaya müdahale etmediği ve Gündoğdu’nun fenalık geçirip yere yığıldığı görülüyor. Yaşanan şiddetten kaynaklı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Gündoğdu hakkında darp raporu düzenlenir.

Demir parmaklıklı odada yaşam

Olaydan sonra ailesi Sinan Gündoğdu’yu bakım evinden alarak İstanbul Sultangazi ilçesinde bulunan Gazi Mahallesi'ndeki evlerine götürür. Gündoğdu yaşadığı travmayı atlamazken, sürekli kendine zarar vermeye başlar. Bu durum karşısında aile çareyi evde bulunan bir odaya kapatmakta bulur. Odanın kapıları demir parmaklıklarla kapatılırken, kendine zarar vermesin diye aile bireyleri sırasıyla kapıda nöbet tutar. 

Bu duruma daha fazla dayanamayan anne Ayfer Özdemir, bakım evi görevlileri ile yakın zamanda tekrar görüşerek çocuğunu şiddet gördüğü bakım evine tekrar göndermek zorunda kalır. 

Bakım evi kabul etmedi

Maddi durumlarının olmamasından kaynaklı çocuğun devletin bakım evine göndermek zorunda kalan Özdemir, çocuğunun devlet bakım evinde işkence edildiğini söylüyor. 55 yaşında olan Özdemir, 16 yaşındayken Dersim’in Hozat ilçesinden İstanbul’a göç eder. Babasını 22 yıl önce kaybeden Özdemir, annesi ise 4 yıl önce vefat eder. 3 yaşında otizm teşhisi konulan çocuğunun bakımını 25 yıldır tek başına üstelenen Özdemir, oğluna otizm teşhisi konulduktan sonra eşinden hiçbir destek görmez ve resmi olarak 7 yıl önce boşanır. 

İşkence tüm yaşamını etkiledi

Hiç okumayan Özdemir, çocuğunun bakımını yapabilmek için 9 yıl boyunca tekstilde çalışmaya başlar. Özdemir, sırasıyla otelde kat görevlisi ve çeşitli yemek firmalarında bulaşıkçılık yapar. Çocuğunun durumu kötüleşince çalışamaz duruma gelen Özdemir, devletin verdiği bakım parası ve çocuğuna bağlanan engelli maaşı ile geçimini sağlamaya çalışır. Çocuğu devlet tarafından bakım evine alınınca bu maaşı kesilen Özdemir, geri dönüşüm maddeleri toplayarak yaşamını sürdürür. Bakım evinde yaşadığı şiddetten sonra çocuğunu buradan alan Özdemir, çocuğunun evde yaşam alanının cezaevi hücresine çevirmek zorunda kaldığını söylüyor. Gördüğü işkenceden dolayı sürekli kendine zarar verdiğini bu yüzden demir korkuluklu bir odada tutmak zorunda kaldığını anlatan Özdemir, “Benim elimden başka bir şey gelmiyor. Ben oğlumu daha iyi baksınlar diye devlete teslim ettim ancak devletin bakım evinde oğlum daha kötü oldu” diye isyan ediyor.

Söz verdiler inandım

Çocuğunu şiddet gördüğü bakım evine geri göndermek zorunda kalan Özdemir, “Başka çarem yoktu. Oğluma tek başıma bakmam mümkün değil. Özel bakım evine verecek param yok. O yüzden yeniden aynı bakım evine göndermek zorunda kaldım. Bakım evi yetkilileri oğluma daha iyi bakacakları yönünde bana söz verdi. Bende çaresiz bu sözün ardından oğlumu bakım evine yeniden gönderdim” diyor. Çocuğuna yaşatılanları asla unutmayacağını ifade eden Özdemir, “Hali hazırda dava devam ediyor. Ben hakkımı her yerde arayacağım davamın peşini bırakmayacağım ve sorumlu olanların cezalandırılmasını istiyorum” diye vurguluyor.

Murat Can Ayas yaşamını yitirdi

Sinan Gündoğdu’nun yaşadıkları Türkiye’de ne ilk neden son. Binlerce otizmli ve çeşitli engellere sahip binlerce kişi devlete ait bakım evlerinde şiddete maruz kalıyor. Bazı engelli bireyler gördüğü şiddetten yaşamını yitiriyor. Bu kişilerden biri de otizmli Murat Can Ayas. 2020 yılının Eylül ayında Elazığ'da koronavirüsten korunması için bakım merkezine yerleştirilen Ayas, 3 ay içinde 35 kilo kaybetti. Aynı yılın Aralık ayında çoklu organ yetmezliği ve kalp krizi şüphesiyle hastaneye kaldırılan Ayas, burada tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Baba Volkan Ayas yaptığı açıklamada çocuğunun ölümünün şüpheli olduğunu söylüyor. Baba Ayas, çocuğunun bileklerinde yaralanmalar olduğunu belirterek bakım merkezini CİMER'e şikayet eder ve savcılığa da suç duyurusunda bulunur.

* * * 

Destek söylemde kalıyor

Burcu İpek

Türkiye’de otizmlilere verilen desteğin sanal medya ile sınırlı kaldığını söyleyen aktivist Burcu İpek, “Farkındalık adı altında kendileri için çalışma yapan bazı kurumlar var. Onlar üzerinden ilerleyen ve sosyal medyada birkaç ünlünün 'ışık yak, renk göster' gibi kampanyalarla otizm biraz duyulur oldu. Ama hayatın gerçekliği kısmında biz çok sesimizi duyuramıyoruz” diyor. “Bir alışveriş merkezine girdiğimiz zaman orada çok da farkında olunan değil daha çok rahatsız olunan taraf oluyoruz” diyen İpek, "Çocuğun böyleyse niye dışarı çıkardın? diye soranlar bile var. Destekler sadece söylemde kalıyor. Bize somut çözüm lazım” diye belirtiyor. 

Kurumlar ticarethane gibi 

Otizm farkındalığında ilk olarak ailelere destek verilmesi gerektiğini söyleyen İpek, “Ailenin çocuğuna otizmli tanısı konulduğunda o aile sudan çıkmış balığa dönüyor. ‘Tek çaresi eğitim, gidin eğitim aldırın’ deyip bizi dışarı atıyorlar. Aileye doğru ve yeterli bilgi verildikten sonra çocuklar için uygun kurumların bulunması gerekir. Kurumlar çok iyi denetlenmeli çünkü şu an tamamen ticarethane mantığı ile işliyorlar, bunu da devletin denetlemesi lazım. Mesela kamera sistemi bile kaldırıldı, içerde ne oluyor bilmiyoruz” diyor.

Yetişkin otizmlilere yer yok 

Taleplerini sıralayan İpek, şöyle devam ediyor: "En büyük talebimiz özellikle spor okulları açılması ve çocuklarımızı bırakabileceğimiz tam gün bakım evleri. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir tane açmış, ama bir yaş sınırı koymuş ve 'öz bakım becerilerini kazanmış çocuklar' diye özellikle belirtmişler. Burada öz bakım becerisi olmayan ya da biraz daha yetişkin bir otistik bireye ‘o zaman yapacak bir şey yok, başınızın çaresine bakın’ deniyor." 

* * * 

Engelliler istismar ve şiddet sarmalında 

Süleyman Akbulut

Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) 2020 yılının verilerine göre, fiziksel-cinsel şiddet, kötü muamele ve istismar olaylarında toplam 84 vaka tespit edildi. Yaşanan olayların kategorilerine göre dağılımı ise şöyle: İşkence 3, insanlık dışı muamele 10, fiziksel şiddet 33, cinsel şiddet 12, cinsel istismar 15, duygusal şiddet 3, diğer istismar 2, çoklu ihlal 6 olarak belirlendi. 

Açıklanan verilere göre olay mağdurlarının engel guruplarına göre dağılımı ise şu şekilde: “Ortopedik engelli 2, görme engelli 6, işitme engelli 2, konuşma engelli 1, işitme, konuşma engelli 2, zihinsel engelli 42, psiko sosyal engelli 3, Otistik-Asperger Sendromlu 13, çoklu engelli 4, bilinmeyen 9.”

Faillerin çoğu yakındakiler

Yaşanan fiziksel, cinsel istismar olaylarının faillerinin yüzde 33, 33’ü aile ve akraba çevreleri olurken, yüzde 28,57 kamu görevlileri, yüzde 29,41 yabancı şahıslar ve yüzde 8,33 ise failleri bilinmiyor.  

En büyük sorun ayrımcılık

Engelli bireylerin kendilerine tanınan haklardan toplumun diğer kesimleri gibi eşit koşullarda yararlanamama gibi sorunlar yaşadığını belirten TOHAD Başkanı Süleyman Akbulut, önyargı ve ayrımcılık engellerin yaşadıkları sorunlar daha da katmerleştirdiğini ifade ediyor. Engellilerle ilgili 1997, 2005 ve 2014 yıllarında çeşitli düzenlemeler yapıldığını söyleyen Akbulut, “Yasal düzenlemeler yapıldı ama buna rağmen bu yasalar uygulanmıyor. Kamu kurum ve kuruluşları engelli sorunlarına karşı duyarlı değil. Yasalar kamu kuruluşlarının kurumsal kültürünün bir parçası haline getirilemedi. Çünkü yasaların uygulanması için etkin tedbirler, yaptırımlar yok” diye belirtiyor.

Mali kaygılar yasaların önünde

Devletin mali kaygıları yasaların uygulanmasının önüne geçtiğine işaret eden Akbulut, “Engelli bireyler rehabilitasyon hakkı ve sosyal güvenlik kurumunun kişisel hareketlilik hakkı kapsamında temin etmesi gereken medikal malzemeler gibi haklarından mali kaygılar yüzünden yararlanamıyor” diye vurguluyor.

Çözüm harekete geçmekte

Engelliler konusunda faaliyet gösteren sivil toplum  kuruluşlarının insan haklar temelli çalışma modeline dönmesi gerektiğini söyleyen Akbulut, şöyle devam ediyor: “STK'lerin çoğunluğu yardım temelli çalışıyorlar, acıma ve merhamet etme ekseni üzerinden toplumun karşısına çıkıyorlar. Oysa hak savunuculuğu temelli çalışılırsa devletin çıkarttığı yasayı uygulaması ya da bir konuda yasa çıkartması için kamuoyu baskısı yaratabilir. Bizde eksik olan bu. Kamuoyu engelli sorununu bir insan hakları sorunu olarak görmüyor ve kamuoyuna baskı yapmıyor. Çözümün diğer bir ayağı politika yapıcıların çıkardıkları yasaların hayata geçmesi için etkin tedbirler koyması. STK'ler çeşitli izleme mekanizmalarında yer alarak devleti yönlendirebilmeli. Ama gelin görün ki biz engelli STK'leri olarak bugün herhangi bir devlet kurumuna inceleme yapabilmek için giremiyoruz. Engellilerin kaldığı bakımevlerinde, özel eğitim okullarında neler oluyor, bilmiyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın engelli bakımevlerine giremiyoruz. Cezaevlerine girip oradaki engelli mahpusların durumunu öğrenemiyoruz."

* * * 

Piroğlu: Önce bakış açısı değişmeli

Musa Piroğlu

Devletin engellilere tıbbi bir sorun olarak yaklaştığını dile getiren HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, ilk önce toplumun ve devletin engellilere bakış açısının değişmesi gerektiğini söylüyor. Devletin engellilere dönük politikasının olmadığını sözlerine ekleyen Piroğlu, engelli bireylerin tümünün bakıma muhtaç bireyler olarak görüldüğünü, bunun çok yanlış bir bakış olduğunun altını çiziyor.

En büyük sorun yoksulluk

Engelli yurttaşların en büyük sorunun yoksulluk olduğunu sözlerine ekleyen Piroğlu, “Örneğin otizmli bireylerin yaşadığı sorunların bir boyutu yoksulluk. Bir çok aile maddi imkansızlıklardan kaynaklı çocuklarına gerekli eğitim kurumlarına gönderemiyor. Yetişkin otizmli bireylere dair nerdeyse hiçbir olanak yok. Özel bakım evleri bu bireylerin çoğunu kabul etmiyor. Devlet ise çözümü bu bireylere aylık 850 TL ile bin 250 TL arasında maaşa bağlamakta görüyor” diye belirtiyor.

Oy kullanma hakları bile yok

Türkiye’de otizmli bireylerin oy kullanma haklarının olmadığını belirten Piroğlu, “Türkiye’de engelliler eşit yurttaş değil. Örneğin ben 1984 yılında inşaatta düştüm ve ortopedik engelli sınıfına giriyorum. Bana sen memur olamazsın dediler ben öğretmen oldum ancak vali, kaymakam ve diğer üst düzey bürokrat olamam ama milletvekili hatta başbakan ve cumhurbaşkanı olabiliyorum. Bu anlamda ciddi bir çelişki söz konusu. Otizmli bireyler, dowm sendromlu bireyler ve zihinsel engelli bireyler oy kullanma hakkı yok. Görme engellilerin oy kullanma hakkı var ancak oy pusulaları buna uygun üretilmiyor. Ortopedik engelli bireyler oy kullana bilir ancak sandığa erişimde ciddi sorunlar yaşıyor” diyor.

Ölüme mahkum ediliyorlar

Türkiye’de engellilerin büyük kısmının sosyal ölüme mahkum edildiğini dile getiren Piroğlu, otizmli bireylerin durumu ise çok daha kötü olduğunu vurguluyor. Piroğlu, otizmli bireyler toplumdan tamamen dışlandığını ve izole edildiğini söylüyor. Engelli sorununa muhalefetin yaklaşımını eleştiren Piroğlu şöyle devam ediyor: “Engeliler konusunda muhalefette de sorunlar var. Örneğin hiçbir siyasi parti ve engelli STK’sinin binasında engelliler için yol ve asansör yok. Bir çok STK’nin yönetiminde engelli yok. Meclis'te ben dahil birkaç engelli vekil dışında vekil yok. Bu anlamda engelli örgütlerinin dişe dokunur yürüttüğü bir faaliyet yok. Daha çok minnet ve rica ile iş yapmaya çalışıyorlar.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.