Domatesin yolculuğu

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Agrobay tarım işletmesinin adını bilmemizin nedeni, işletmenin muazzam lezzetli domatesleri değil, sendikalaştığı için işten çıkardığı kadın işçilerinin direnişi.

Dünyanın her yerinde bir markete gittiğinizde, raflarda bir gıdanın en düşük fiyatlı ve en iyi görünenini seçebiliriz. Bu gıda dünyanın tarımsal üretim açısından uygun iklim ve toprak koşularına uygun yerlerinden gelir ve geldikleri yerlere göre tadı ve kullanım koşulları hakkında bir fikir verir.

Kabaca bir sınıflandırma yaparsak küresel Güney’de üretilen bu gıdalar küresel Kuzey’de alıcı bulur. İşte bu gıdalardan biri domates. Domatesin yolculuğu, çekirdekten konserveye dünyanın pek çok yerinde (genelde küresel Güney’de) seralarda veya tarlalardaki mevsimlik tarım işçilerinin muazzam ölçüde kötü koşullarda çalıştırılma yoluyla en ucuz ve esnek koşullarda kullanılan ellerinden çıkar, marketin kasiyerinin elinde sadece piyasa değerini belirleyen kilogram fiyatını hesaplayan ellerinde yolculuğunu tamamlar.

Domatesin yolculuğunda çok katman var: Küresel tohum kısıtlarından ve iklim değişiklikleri ile topraksızlaşmadan, uluslararası rekabete, işçi haklarına ve ücretlerine uzanan yol, aynı zamanda mesafeleri mümkün kılan teknolojik taşımacılık ve gıda saklama teknolojilerindeki dönüşümlere, ilkel sömürü biçimleri ile iç içe geçmiş ırkçı ve cinsiyetçi emek süreçlerine, göçmenlik ve yoksulluğun kadınlaşmasına da uzanıyor.

Küresel ölçekte gıda alanında sermaye birikimini mümkün kılan yapısal koşulların mimarları (mesela çok uluslu şirket yöneticilerinin yanı sıra sözleşme yaptıkları üretici ve perakendecilerin yöneticileri) giderek küreselleşen gıda sistemini cinsiyetçilik, ırkçılık ve sınıfçılığın tarihsel ve kültürel uygulamaları üzerine inşa ettikleri, yoksulları, beyaz olmayanları, yerli halkları ve kadınları gıda zincirinde en marjinal işlere iterek döngülerini sürdürür ve elbette karlarını arttırıp yoksulluğu ve açlığı büyüterek. Türkiye Bergama’da bir kapitalist büyük çiftliklerden biri olan Agrobay Seracılık bu sistemin küçük mimarlarından biri. Ucuzluk marketi olarak bilinen LIDL’a üretim yaparak bu sistemin hakları arasında yer alıyor. Agrobay tarım işletmesinin adını bilmemizin nedeni ise, işletmenin muazzam lezzetli domatesleri değil, sendikalaştığı için işten çıkardığı kadın işçilerinin direnişi. Agrobay, işçilerin sendikaya üye olduğunu fark eder etmez, 39 işçisinden 31’ini “Kod 46” olarak anılan yüz kızartıcı suç işlemek iddiasıyla, yani "işverenin güvenini kötüye kullanmak, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar" gerekçesiyle işten atmış. Bu madde aynı zamanda işten atılanların bir daha işe giremeyeceği şekilde sicillerine de işleniyor. İşverenin tavrının özeti ise kendisinin şu cümlesinde bulunabilir: "Burada birileri kahraman olmak, birileri de kolaydan para almak istiyor"

Halbuki işçilerin aktardıkları çok farklı. İşyerinde sistematik amir baskısına maruz kaldıklarını, ağır işlerde eksik ekipmanlarla çalıştıklarını, maaşların düzensiz ödendiğini, iş kazalarının gizlendiğini ve bunlar karşısında sendikalaştıkları için işten çıkarıldıklarını söylüyorlar. Bir kısmı sendikalı olmuş, bir kısmı sendikalı olduğu için işten atılan arkadaşlarına destek olmuş. İşyerlerinde ağır baskı ve hakaretlerle çalışmaları yetmiyormuş gibi işsizlik sopasını sıkça sırtlarında hissetmişler. Üstelik tarım üretimi için kullanılan kimyasalları gerekli iş güvenliği araçları olmaksızın uygulamışlar. Sera ortamının 50 dereceye varan korkunç sıcağında da işlerinin başından ayrılamamışlar. Üstelik sigortaları eksik ödenmiş, maaşlarını düzensiz almışlar. Bozuk işçi servislerinde her gün kaza geçirme endişesi ile işe gidip gelmişler. Dahası bugünlerde polis şiddetine ve gözaltı gibi baskılara maruz kalıyorlar ve hala mücadele ediyorlar. 

Agrobay işçilerinin mücadelesi bugün sadece yerel br sömürüyü işaret etmiyor, aynı zamanda kilometrelerce uzaktakileri de muazzam ölçüde ilgilendiriyor. Bu direniş bize mekansal uzaklığa rağmen esnek ve güvencesiz üretim sayesinde ucuzluk marketlerinin raflarında bulabildiğimiz iyi ürünlere dair bir sorumluluk yüklerken aynı zamanda küresel bağlantılar aracılığıyla ürünün kendi pazar çantamıza ulaşmasına kadarki tüm emek sürecinin de bir bütün olduğunu gösteriyor. Bu kadın işçilerin çoğu için gıda sistemindeki yarı veya tam zamanlı, mevsimsel veya sürekli çalışma, diğer ücretli işlerde veya kayıt dışı sektörde yarı zamanlı çalışmanın yanı sıra ailelerine bakmak için kadınların durmak bilmeyen ücretsiz ev işleriyle birleşmektedir. Esnek işgücü stratejileri bu kadınları, mevsimler başlayıp biterken ve vardiyalar genişleyip daralırken, zamanlarını ya da günler, haftalar ve aylar boyunca tüm emeklerini yeniden düzenlerken, kendilerine bağlı olanlar için ekmek getiren konuma getirirken, evlerde de sağlıklı beslenmenin aracısı kılar kadınların emeğini. 

Feministlerin bu mücadeleye destek olmasının nedeni de işte bu bağlar. Bu bağlar bizleri, geleceğe bağlar.

*Röportajlar için linkler: https://www.bbc.com/turkce/articles/cl7xwg72zgqo, https://www.evrensel.net/haber/500273/agrobay-iscileri-istanbuldan-seslendi-haksizliga-boyun-egmedik-isten-atildik

Başlığa esin veren çalışma: Barndt, D. (2001). On the Move for Food: Three Women Behind the Tomato’s Journey. Women’s Studies Quarterly, 29(1/2), 131–143. http://www.jstor.org/stable/40004613

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.