Hakkınızda şikayet var!

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Hukuksuzca ve rezilce ama hukuku araçsallaştıran bir pusu ile onca devlet gücü ancak yüzde 20 oy alabilen “ikinciye” verildi, adını tarihin utanç sayfasına yazdıran ikinciye.

Van’da siyasi iradenin AKP devleti tarafından gasp edilmesi, seçimlerin sonucuna dair neşemize kocaman bir yumruk attı. Abdullah Zeydan’ın hakkı olan mazbata, hukuksuzca ve rezilce ama hukuku araçsallaştıran bir pusu ile onca devlet gücü ancak yüzde 20 oy alabilen “ikinciye” verildi, adını tarihin utanç sayfasına yazdıran ikinciye. İkincinin konu-komşunun, eş dost akrabanın yüzüne nasıl bakacağı bizim sorunumuz değil elbette, ancak kayyım düzeninin binbir tonunu üreten AKP aklı ve onun hukuksuz mekanizmalarını yasaya dönüştüğü devlet rejimi bizim sorunumuz.

Uzunca bir süredir, 2015’ten beri daha da yoğun olmak üzere Türkiye’nin rejimini nasıl tanımlamak gerektiği konusunda tartışmalar sürüyor. Faşizmin kurumsallaşmasını sokaktan, eğlence merkezinden, maden alanı tahsisine, limanları işgal eden suç örgütü bağlantılarından anayasa mahkemesinin varlığı tartışmalarına, yerel idare düzenlemelerinden, bakanlıkların yetki dağılımlarına, cumhurbaşkana ve elbette, evlerimize gelen mahkeme celplerine kadar her düzeyde görüyoruz. Devletin işlevlerinin ne olup ne olmadığını en açık deprem döneminde görmüştük. Devletin düzenli maaşlı ve arkasına devletin şiddet tekeli bulunan 657’ye tabi memurlarının yurttaşa hizmet ilkelerine göre değil bazıları canı gönülden bazılarının içlerine sinmese bile partiye hizmet ettiklerini açıkça görmüştük. Kızılay’ın çadırları kimin hizmetine verdiğinden, deprem vergilerinin nasıl kullanıldığına kadar, organizasyonel şema içinde hayat kurtarmakla görevli olup bunun için maaş alanların yerine gönüllülerin binbir zorlukla enkazlarda ve çadır kentlerin kurulumunda nasıl çalıştığını gördük. Devlet olmasa hayatımızın kolayca devam edebileceğini de. 

Her adli vakada bir zamanların içişleri bakanı olan Soylu ile fotoğrafı ortaya çıkan çete üyeleri, sıkça işledikleri suçlardan sonra yargılanmalarının haksızlığına değinirken, devlet için çalıştıklarını söylüyorlardı. Dünyadaki tüm hukuk rejimlerinde açıkça suç olan cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, tecavüz, zorla el koyma (zamanın kelimeleriyle söylersek: çökme), zorla çalıştırma ve benzeri suçların aslında suç olmadığını veya devletin tepesindekilerle aynı tarafta olduklarını göstererek hafifletilmesi gerektiğini fotoğrafla ispat ediyorlardı. Kravat takmanın kadın cinayetlerinde indirim sebebi olması gibi. Üstelik suç çetelerinin önüne bir şekilde çıktığınızda her an terörist ilan edilebilirdiniz. İşini düzgün yapmaya çalışan memur, kamusal görevin, icra eden akademisyen, hukuka dayalı karar vermek isteyen hakim, çocukların sağlık ve güvenliğini önceleyen öğretmen, tarihi eser kaçaklığına göz yummayan arkeolog, koruma altındaki yerlerin korunmasını sağlayan memur veya riskli yerlerin riskli olduğunu belgeleyen uzman olmak zor bu memlekette. Hakkınızda olmadık yerden, gizli tanıkla şikayet gelebilir. Bu bir davaya dönüşmezse de oldu ki siyaseten temsilci olmaya karar verdiğinizde boynunuza bir zincir gibi bu davayı taşırsınız.

Güney Afrikalı yazar Achille Mbembe, "Brütalizm" kitabında “iktidarın kırma ve çatlatma yo­luyla kurulduğu, kendini gösterdiği, yeniden şekillendiği, hareket ettiği ve çoğaldığı süreçten” bahsederken hem insan hem de topyekün yeryüzüne iktidarların ve sermayenin yaptıklarını tanımlıyor. Ancak böylece yeni türlerin oluştuğuna da dikkat çekiyor. Dolayısıyla Mbembe’ye göre “bu da daha şiddetli bir bastırmayı gerektiriyor. Bedenlerin ve zihinlerin sondajı bunun parçası. İstisna hali norm olmuş, olağanüstü hal kalıcılaşmış olduğundan, mesele hukuksuz­luk hallerini çoğaltmak ve bütün direnişleri dağıtmak için hukuku sonuna kadar kullanmak oluyor.” Sömürgeci şiddet deneyiminden geçen bir yazarın muazzam dünya sezgisi yol gösterici. Dünya üzerindeki pek çok ülkede gözle görünür ve ölçülür hale gelen sağcılaşma ve otoriterleşmenin deneyimlediğimiz sonuçlarını hala şaşırarak yaşıyoruz ve korkunç geleceği öngörmek mümkün.

Ancak her şeyi değiştirebiliriz. Bugün AKP-MHP blokunu böyle sarmışken, Van’daki siyasi iradeye sahip çıkmak, iradesi gaspedilen halkın demokrasi talebine destek olmak, terörizm söylemine prim vermemek bir adım. Zira devlet AKP’nin oyun bahçesine dönüştükçe, devlet memurları parti görevlilerine dönüştükçe, anayasal hakların yokluğu normalleştikçe, tek adamın ağzında tüm insan haklarımız tarumar edildikçe, hukuk araçsallaştıkça, mahkemeler ve davalar hepimizin boynundaki zinciri ilmeğe dönüşüyor. İnsan hakları ve demokrasi olmadan yaşanan hayatın zorluğu, haysiyetimize ve onurumuza karşı bir savaş demek. Ekmek ile terbiye edilip insan olmaktan çıkmak, çıkarılmak demek. Bunu hak etmiyoruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.