Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa…

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Karşılıklı ve eşitlikçi bir bakım, eşit ve sömürü ilişkisini ortadan kaldırma potansiyelini içinde barındıran bir toplumun imkanını bize sunar. Bakımın bu örgütleyici potansiyelini ise sömürü yok eder. 

Siyasetin anlamı ve değeri gündelik ilişkilerimizde karşımıza çıkıyor. Ne kadar inanmış, adanmış ve fedakar olsak da, ve gelecekte hayal ettiğimiz zamana ve yere erişebilmek için bugün ne yaptığımız ve nasıl yaşadığımız, nasıl mücadele ettiğimiz çok şeyi belirleyecek. 

Sermayedarın kârının kaynağı olan sömürüye karşı çıkmak ve bu sömürü düzenini yıkmak, ve ayrıştırılamaz bir şekilde sömürünün varlık koşullarını sürekli kılan koşul olarak egemenlerin şiddet biçimlerine karşı mücadele etmek, bugün kendisini yaşamın değerini savunanlar arasında görev, herkesin tasavvuru olacağı açık. 

Ancak tuhaf olan şu ki, bugün sömürünün ortadan kalktığı bir hayatı hayal etmek, dünyanın sonunu hayal etmekten daha az gerçekçi geliyor insanlara.

Sömürünün olmadığı bir dünyayı hayal edememenin bir yanı böyle bir deneyimi neredeyse hiçbir zaman yaşamamış olmamızdan ileri geldiği açık; diğer yanı ise kişisel görüşüm, bakım işinin içinde gizli. 

Başkalarına bakmak, özen göstermek ve yaşamın sürdürülmesine yönelik karşılıklı ama piyasa değerinin dışında sürekli olarak harcanan tüm emek türlerini içeriyor aslında. Tanıdık bir tabirle yeniden üretim, yeryüzüne, insan dışı varlıklara, insanlara ve sevgi bağıyla bir arada olduklarımıza yönelik bir emek türü bu. 

Yeryüzüne ve insan dışı varlıklara yönelik bakım emeğinde yaşamınızın fiziksel koşullarını üretmeniz açısında bir karşılıklılık var. Toprağa domates ektiğinizde mevsime bağlı olarak yemeğinizi gelirinizden parasal bir meblağ harcamadan karşılayabilirsiniz. Patates dünyanın her yerinde kıtlık ve kuraklık karşısında insanlığın devamını sağlayan muazzam bir ürün olmuş örneğin. Hayvanlarınız ve toprağınız varsa, ve elbette bunlara imkan veren bir küçük bahçe, yoksulluk gündemi sizin için açlık ile denk düşmeyebilir. Elbette yağmur suyuna ve tohuma yasak getiren korkunç bir sermaye devleti altında bunun sadece olasılık olduğunu söylemek gerekli. Ancak insanlara verilen bakım konusu, karşılıklılığı itibariyle sömürünün ve şiddetin de farklı biçimlerde içinde barındığı bir üretim ilişkisine dönüşüyor. Sevgi bağının tahakküm ve sömürüyü örten şekilde araçsallaşması bir yanda, sevginin imkanının asla konuşulamayacağı şiddet biçimleri diğer yanda bu bakım işlerinin zemininde yer alıyor. 

Bu bakım işlerinin cinsiyeti de var ırkı da var, hatta sınıfları kesen bir boyutu da var. Kadınlar, doğuştan gelen nitelikleri nedeniyle değil, tabi kılınmanın bir sonucu olarak, bakım işi ile anılır. Elbette aynı kaynak, kadınların gereksinimleri gözetmek, zayıflığı görebilmek ve ihtiyaç sahiplerine bakım sağlamak için özenle içselleştirmek zorunda kaldıkları ve sonucunda çemkiren bir iç sese bile dönüşen ödevleri neden yüklendiğini de açıklıyor. Dolayısıyla kadınlar mesleklerinin olup olmadığından, kendilerine ait gelirleri olup olmadığından bağımsız olarak bakım işlerine daha fazla zaman ayırıp ve bu işleri merkeze alacakları bir hayatı sürmek zorunda kalırlar. 

Bakım değerlerinin ağırlıklı olarak kadınlar tarafından yerine getirildiği kabul edilmekle birlikte, bakım değerlerindeki cinsiyet ayrımı hafife alınmamalıdır. Bunun yerine, kadınların görünmeyen emeğini kabul etmek, toplumda bakım sorumluluklarının daha eşitlikçi bir şekilde dağıtılmasını sağlamaya yönelik sadece ilk adımdır. 

Toplumsal normlar açısından kadınlığın tanımlanması da kadının hayatının merkezine bu işleri koyup koymamasından gelir. Koymayanlar ise pek çok farklı şekilde dışlanır, aşağılanır, kadınlıktan atılır ve daha ağır cezalarla karşılaşır. Kadın olmak ile bakım işleri arasında hep bir paralellik görürüz. Bu yüzden bakım işini kadının yüklenmesinde süreklilik sağlamak, aynı burjuvazinin mülksüzleştirdiği ve borçlandırdığı işçi sınıfını, kendisi için artı-değerin de kaynağı olan angarya hizmetlere koşması gibi pek çok baskı biçimlerine maruz bırakarak kadınları da “ailelerinin içinde” ve dışında bu sömürüye mahkum eder. Ancak bu çok katmanlıdır: Örneğin, göçmen bir geçmişe sahip olmak, siyah olmak, baskı gören bir kimlik içinde doğmuş ve sosyalleşmiş olmak bu şiddetin dozunu ve faillerini genişletecektir. 

Bakım işi hem hayatı hem de insanları örgütler. Karşılıklı ve eşitlikçi bir bakım, eşit ve sömürü ilişkisini ortadan kaldırma potansiyelini içinde barındıran bir toplumun imkanını bize sunar. Bakımın bu örgütleyici potansiyelini ise sömürü yok eder. 

Çok uzaklara gitmenize gerek yok, sömürüyü aramak için evinize ve ailenize, topraklara ve şirketinize bakmanız yeterli. Sınıfın sınıfa karşı savaşını ciddiyetle verenler arasında bile kadın katillerinin çıkması bu yüzden şaşırtıcı değil. Zira sınıfa karşı sınıfın savaşı, aynı zamanda tüm sömürü biçimlerine karşı savaşı içermedikçe dinsel bir cennetten daha uzak bir ihtimal olacak. Bu yüzden dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.