Her başarısızlıkta göçmen kartı

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Göçmen karşıtlığı, Almanya politik hattının içinde uzun zamandır bir yarılma ve manipülasyon aracı olarak işlev görüyor. Politikacılar sorumlulukları altındaki her başarısızlık için göçmenleri hedef gösteriyor. Bu durum sokakta göçmenlere yönelen saldırılarda artışla bizleri karşı karşıya bırakıyor.

Eğitim kalitesi ve modern demokrasisi ile övünen Almanya, PISA eğitim araştırması* verilerinin açıklanmasından sonra hayal kırıklığı yaşamış görünüyor. Zira Almanya eğitim konusunda üst düzey yetkililerden gelen açıklamalar hemen bilindik iki noktada toplandı: Pandemi ve göçmenler sorunu. Ancak, araştırma sonuçları “yabancı öğrenciler” konusunun sadece suyu bulandırmak ve yükselen ırkçı temayüllere zemin yaratmaktan daha fazla bir anlamı olmadığını gösteriyor. Pandemi sırasında alınan kararlar da, göklerden inmedi, doğru adımların atılıp atılmadığı hala tartışmalı.

Almanya’da yaşayanlar bilir, kamusal bir hizmet için mektup beklemek ve mektupları saklamak, fax göndermek ve “termin” alıp direkt görüşmek yaygın bir metot. Elektronik posta ve başka ülkelerde dijital işlemlerle kolaylıkla yapabileceğiniz pek çok iş için yukarıdaki yöntemlerin kullanılması, pek çok yeni göç etmiş kişi için zorlayıcı ve çoğu kez komik. Ancak pandemi sırasında söz konusu dijital altyapı olmaksızın, okullar kapandığı için, yüksek eğitim dışındaki tüm eğitim katmanlarında kayıp yıllar yaşandı. Sadece Almanya’da değil, pek çok ülkede. Elbette bu durumun sadece “gelişen teknolojiye uyum sağlayamamak” mı, “kişisel verileri koruma konusunda tarihi temelleri de olan endişelerden” oluşan bariyerlerin varlığından mı, yoksa eğitime yönelik kamusal harcamaların piyasalaşma ve metalaşma eğilimlerine uygun şekilde normalleşen mali kısıtlarından mı kaynaklandığı sorusu politik duruşunuzun da bir göstergesi.

Ancak ortada tuhaf bir durum var. Almanya eğitim, sağlık ve bakım gibi temel alanlarda nitelikli işgücü yetersizliği çeken bir ülke. Dolayısıyla ülkeye nitelikli işgücünü çekmek için sürekli vize ve iş bulma koşullarını yeniden düzenliyor. Yurt dışında eğitim almış kişilerin bilgi ve deneyimlerini ne ölçüde içerebildiği ayrı bir tartışma konusu, ancak muazzam miktarda insan iş bularak veya iş bulma umuduyla Almanya'da yeni yaşam kurmaya ve bu emek gücü açığını doldurmaya çalışıyor. İronik olan ise, böyle bir durumda bile her sorunda göçmen kartının ileri sürülmesi.

Almanya’da 15 yaşındaki öğrenciler arasındaki göçmen oranı on yılda iki katına çıkmış ve yüzde 38'e yükselmiş.** Almanya'ya göç edenlerin sayısı arttıkça, eğitimlerine devam eden çocuklu hanelerin de göç ettiğini varsayarsak, bu doğal bir süreç. Zira göçmenlik sıfatının ne zaman sona erdiğine dair bir bilgimiz de olmadığını ekleyelim. Anadili Almanca haline gelmiş pek çok çocuk ataları başka ülkeden geldiği için ve görünüşleri dolayısıyla Alman kabul edilmeyebilir elbette. Bunun yanı sıra, göç altyapılarına eğitim gibi yatırım yapılmadığında, yani dil programı ve eğitim sisteminin farklılığını ve çocukların (ebeveynlerinin) hangi kararları ne için, nasıl ve ne zaman vermeleri gerektiğine dair kapsamlı (ırkçılıktan arındırılmış) bir rehberlik olmadığı sürece doğal olarak göçmenlerin çocuklarına dönük başarısız ve yetersiz algısını oluşturmak da kolaylaşıyor karar vericiler için, politik sorumluluklarını ve mali kararlarını bulanıklaştıran bir tabloya dönüşüyor.

Handelsblatt gazetesinden bir yorumcu** ise, göçmen sayısındaki artışın Almanya'nın aldığı kötü sonuçlara mazeret olamayacağını söylüyor: “İtalya, Türkiye ve Portekiz gibi ülkeler, siyasi ve ekonomik nedenlerle dünya genelinde göç patlaması yaşanmasına rağmen PISA sonuçlarını sürekli olarak iyileştirmeyi başardı. Bizde ise durum böyle değil. Bunun nedenleri arasında dil teşviki eksikliği, göçmenler ve aynı zamanda zayıf Alman öğrenciler için hedefe yönelik destek eksikliği ve yetersiz kreş sayısı yer alıyor. Sistemimiz, yeterince iyi okuma yazma becerisine sahip olmayan, hesap yapamayan yüzde 20 oranında başarısız öğrenci 'üretti'. Göçmenlerin oranı ise yalnızca yüzde on.”***

Elbette yorumcunun Türkiye ile karşılaştırma yaparken görmediği bazı gerçekler var: Örneğin son dönemde Türkiye’den gelen göçün özellikle çocukların daha iyi eğitim alması ve dinsel bir eğitime maruz kalmaması için olduğu gibi. Zira Türkiye başarı notunu yükseltmiş olabilir ancak, Türkiye'de iyi bir eğitim için her ay en az bir kira parasını çocuğunuzun eğitimi için gözden çıkarmanız gerekli. Çocukların eğitim gördükleri liseler imam hatip liselerine çevriliyor, çocuğu anaokuluna göndermek ise gelire ve yakında bakım verecek bir akrabanın olup olmamasına bağlı bir tercihe dönüşüyor.

Göçmen karşıtlığı, Almanya politik hattının içinde uzun zamandır bir yarılma ve manipülasyon aracı olarak işlev görüyor. Politikacılar sorumlulukları altındaki her başarısızlık için göçmenleri hedef gösteriyor. Bu durum sokakta göçmenlere yönelen saldırılarda artışla bizleri karşı karşıya bırakıyor. Ancak politikacıların böyle rahatça bu kartı kullanmalarının nedeni, anti ırkçı mücadeleyi sınıf mücadelesinden ve feminist mücadele dinamiklerinden koparma girişimleri. Irkçılık sınıf, cinsiyetçilik, piyasacılık ve yabancı düşmanlığı ile kesişen pek çok yüzle karşımıza çıkarken, entegrasyon kavramı da komik olmayan bir şakaya dönüşüyor.

*https://www.oecd.org/publication/pisa-2022-results/

**https://www.handelsblatt.com/meinung/kommentare/kommentar-nach-pisa-desaster-nur-schlechte-ausreden-statt-guter-konzepte/100002260.html

***https://www.eurotopics.net/tr/311859/pisa-arastirmasi-avrupa-da-egitim-hangi-noktalarda-zayif?zitat=311856#

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.