Erkekler öldürüyor, hayatı korumak kadınlara kaldı
Dosya Haberleri —

Afganistanlı kadınlar/foto:AFP-Kabil
- Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’nın “Devrimimiz: Yaşamı Özgürleştirmek” şiarıyla düzenlediği 2. Uluslararası Kadın Konferansı'nda konuşan Afganistanlı Devrimci Kadınlar Derneği Sözcüsü Mariam Rawi, "ABD ve NATO Afganistan'ı Taliban'a teslim ederek Afgan halkına ihanet etti" dedi.
- Kürt kadınlarının mücadelesine vurgu yapan Mariam Rawi: "İranlı kız kardeşlerimizin görkemli ayaklanmasına sempati duyuyoruz; Kürt kız kardeşlerimizin Rojava'daki mücadelesinden ilham alıyoruz; devrimci şehit kadınların kanı üzerine yemin ediyoruz, onların yolunda mücadeleye devam edeceğiz."
- Kadınların bu yüzyılda kadın devriminin tarihini yazacağını kanıtladığını dile getiren Mariam Rawi, "Kadınların şehit yoldaşlarının mücadelesini sürdürerek geleceği örmeye kararlıyız. Kadınlar, tüm dünyada, “Jin, Jiyan, Azadi” sloganını her zamankinden daha yüksek sesle yükseltecek" diye vurguladı.
Çeviri: SERAP GÜNEŞ
Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’nın “Devrimimiz: Yaşamı Özgürleştirmek” şiarıyla düzenlediği 2. Uluslararası Kadın Konferansı Almanya’nın Berlin kentinde 41 ülkeden 800 kadının katılımıyla yapılan 2 günlük tartışmaların ardından sona erdi. 5 Ekim'de başlayan ve 7 Ekim'de biten iki günlük tartışmaların ardından konferans bileşenleri tarafından sonuç bildirgesi açıklandı. Kadınlar, ortak mücadele alanları ve dayanışmalarını kalıcı hale getirmek için 'Jin Jiyan Azadî' sloganı etrafında yeni bir yol haritası yaratmanın temel amaç olduğuna vurgu yaparak, 'Jin, Jiyan, Azadî: Kadınlar Geleceğini Örüyor Ağı' ilan etti. Onlardan biri de Afganistanlı Devrimci Kadınlar Derneği (RAWA) Sözcüsü Mariam Rawi idi. Rojava direnişinin verdiği güçle kadınların Taliban’a karşı sokağa çıktığını söyleyen RAWA Sözcüsü Mariam Rawi'nin, konferanstaki konuşmasına yer veriyoruz.
Sevgili kız kardeşler...
Afganistan’dan, en acımasız ve bağnaz dindar faşist grubun egemenliği altındaki bir ülkeden geliyorum. Ülkemiz, modern dünya tarihinde eşit benzeri olmayan iğrençlikte eylemler ve insan hakları ihlalleri gerçekleştiren ortaçağ vahşilerinin pençesinde. Trajedinin ve istismarın derinliğinin sadece Afgan kadınlarının gözlerinin, kulaklarının, ağızlarının ve dillerinin İslami Hicap kisvesi altında dikilmesi ya da iş sahibi olmalarının veya yalnız dışarı çıkmalarının engellenmesi olmakla kalmadığı, genç kızların okula gitmesine veya eğitim almasına da izin verilmeyen bir ülkeden geliyorum. Bu rezil baskıların ana kurbanlarının kadınlar olduğu ülkemde, bu ortaçağ fikirli aşırılık yanlıları insan onuruna, özgürlük ve demokrasiye dair her bir simgeye saldırıyor ve yok ediyor.
Kadın düşmanları!
Ortadoğu’da son on yılda en önemli değişikliklerden biri siyasi İslam’ın, İslamcılığın ve İslami köktendinciliğin yükselişi oldu. Müslüman Kardeşler, kurulduğu andan itibaren, dünya üzerindeki en gerici, en antidemokratik ve kadın düşmanı güçlerle yakın bir ilişki içinde oldu ve bugün hala bu bağlarını koruyor. İslami köktendinci yaratıkların karakteristik bir özelliği, kadınlara karşı insanlık dışı tutumları ve kadın düşmanlıklarıdır. Kadınlara yönelik zulmü ile Taliban, muhtemelen İran ve Suudi Arabistan rejimlerini bile imrendirecek koşullar yaratmıştır. Taliban'ın zihniyeti ve ideolojisi, kadınların insan olarak sayılmadığı ataerkil-feodal sistemi temsil ediyor, onlar için kadınlar, dünyaya erkek -kız bile değil- çocuklar getirmekten ve ev işlerini yapmaktan sorumlu makineleri temsil ediyor.
Savaş ağaları ve gerici ülkeler...
İslami köktendinci güçlerin bir diğer önemli özelliği ise kapitalizmin, emperyalist hegemonyanın ve emperyalist savaşların yarattığı sonuçlardan faydalanmaktır. Yerle bir edilen ülkemizde yaşananlar, CIA gibi kurumlar ve İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerle bağlantılı birkaç ultra gerici, faşist dini partinin varlığından kaynaklanmaktadır. Rabbani, Mesud, Gülbuddin, Halili, Mazari, Sayyaf ve Dostum gibi kan banyosunda, hayatların yağmalanmasında, halkımızın onurunun ve servetinin talan edilmesinde usta olan köktendinci cihatçı savaş ağaları, Sovyet işgalcilere ve onların kukla rejimine karşı savaşmak ama aynı zamanda da 70'lerde tüm Afgan demokratik, ilerici ve solcu hareketleri ortadan kaldırmak için CIA’nın fonları ve silahları ile donatılmıştı.
Her şey planlı
Amerika ve Pakistan ve müttefikleri istikrarlı bir dini diktatörlük kuramadıklarında, Taliban, El Kaide ve DAİŞ gibi yeni 'güçler' ortaya çıktı. 11 Eylül'den sonra ABD/NATO, askeri işgallerini haklı çıkarmak için aldatıcı “demokrasi”, “kadın hakları” ve “teröre karşı savaş” sloganları altında Afganistan'ı işgal etti. Bugün ABD ve NATO, yirmi yıllık savaştan ve on binlerce masum Afgan’ın katledilmesinden ve Afganistan'ı 85 milyar dolarlık silah ve askeri teçhizatla Taliban yardakçılarına teslim ettikten sonra Afganistan'daki “stratejik başarısızlıktan” bahsediyor. ABD’li yetkililerin her biri Kabil’deki kukla hükümetlerinin böyle kolay düşüşüne “şaşırdıklarını” söylüyor, ancak gerçek şu ki her şey planlanan şekilde ilerledi. ABD emperyalizmi, yirmi yıl boyunca, olağan politikasına uygun olarak, Karzai ve Ghani'nin çürümüş ve yozlaşmış rejimini destekledi, cihatçı uyuşturucu lordlarını ve savaş ağalarını güçlendirdi ve onları “modern” ve “entelektüeller” olarak pazarladı. Bir taraftan da, Taliban teröristleri ile dümen çevirmekten de kaçınmadı, ileride kullanılmak üzere onları korudu ve güçlendirdi. Guantanamo Körfezi'nden birkaç Taliban liderinin serbest bırakılması, bazılarının BM kara listesinden çıkarılması, Taliban ile güvenlik anlaşmasının imzalanması, Doha, Katar'da resmi bir ofisin açılması ve oradaki liderlerinin geri dönmesi, en vahşi katillerin 5 binden fazlasının cezaevlerinden serbest bırakılması, Kabil'i onlara teslim etmeden önce bile anlaşmaların işlemeye başladığının göstergesiydi.
İnsan hayatı çöktü
15 Ağustos 2021'den bu yana Afganistan sadece insan hakları felaketiyle değil, insan hayatının tamamen çöküşüyle de karşı karşıya. ABD ve NATO'nun Afganistan'ı Taliban'a teslim ederek Afgan halkına ihanetinden sonra, beklendiği gibi 20 yıllık sözde “başarılar” 20 dakika içinde çöktü ve halkımızı daha derin bir krizle karşı karşıya getirdi. Taliban muhalefeti kandırmak için bir “genel af” ilan etti, ancak pratikte ülke çapında yüzlerce kişiyi kaçırdı, öldürdü ve sakat bıraktı. Şeriat yasalarına göre halk önünde recm, kırbaçlama ve asarak idam gibi cezalara ek olarak, diğer tüm işkence ve barbarlık türleri de gerçekleştiriliyor ve dünya medyasının çoğu bunlara gözlerini kapamış durumda. Taliban, küresel mali ve diplomatik destek, tanınma ve yaptırımların kaldırılması için “değişmiş” gibi davranmaya çalışıyor. Ancak tüm hayatı kan dökmek, intihar, patlamalar ve insan hakları ihlali olan gerici ve yabancı bir paralı asker grubundan nasıl “değişim” beklenebilir?
CIA, DAİŞ'i destekliyor
Bugün bütün ülke çöktü ve kaotik bir durumda. Aşırı açlık ve tarihteki en yüksek işsizlik oranı söz konusu. Devlet daireleri, STK'ler, okullar, küçük ve büyük özel şirketler/işletmeler finansal çöküşün etkileri nedeniyle kapalı. Nüfusun yüzde 95'inden fazlası gıda güvencesizliği içinde ve yüzde 50’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Afganistan'ın son 40 yıldır yaşadığı deneyim, Batılı güçlerin ve Afgan meselesine dahil olan bölgesel ülkelerin her birinin, kendi çıkarları için Afgan halkının en büyük katilleri ve istismarcılarıyla çalışmaya istekli olduklarını göstermiştir. Onlar için, Afgan erkek ve kadınların başına ne geldiğinin hiçbir önemi yoktur. Afganistan, bir yıldan fazla bir süredir, çeşitli hükümetlerin ve istihbaratların hedefleri için bir savaş alanı haline gelmiştir; CIA, çoğunlukla kuzeyde DAİŞ gibi teröristleri desteklemeye devam ediyor, Çin ve Rusya, Taliban ile daha güçlü bağlar kurmaya çalışıyor; komşu İran ve Pakistan istihbaratları kendi tercih ettikleri çeteler üzerinden müdahale ediyor. Batı hükümetlerinin çoğu, Taliban rejimi ile “kapsayıcı bir hükümet” kurması karşılığında resmen tanıma pazarlığı yapıyor. Göstermelik olarak hükümete alınacak farklı etnisiteler, birkaç kadın bakan, onların Taliban ile masaya oturmasına yetecek.
Batı, Taliban ile anlaşma için can atıyor
Batı hükümetleri için, stratejik çıkarlarını korumak çok daha önemli ve barbar Taliban veya cihatçılarla utanç verici bir anlaşma yapmaya can atıyorlar. Örneğin Fransa, Ahmed Mesoud’u “ulusal direniş” kisvesi altında destekliyor, Ahmed Şah Mesoud’un oğlu, Taliban yönetiminde kendine de pay istemek dışında bir kaygısı olmayan ve şimdi de CIA’den mali ve askeri yardım almak isteyen Ahmed Mesoud’u. Bu sözde “muhalefet” veya “direniş”in ABD’nin ve Avrupa’nın desteğine bağlı olduğu ve ülke içinde asla güven ve destek alamayacağı açıktır. Bu arada Faozia Kofi, Shukria Barikzai, Habiba Sorabi ve Shahrzad Akabr gibi bazı kadın figürler de Taliban karşıtıymış gibi davranıyorlar ama maalesef, ya batı medyası ve CIA’nın vitrin süsleri ya da cihatçı savaş ağalarını ve mafyasını temsil ediyorlar.
Kadınları teslim alamayacaklar
Rosa Luxemburg, “Kadınların Oy Hakkı ve Sınıf Mücadelesi” makalesinde şöyle yazıyor: “Burjuvazinin hanımefendilerine kalsaydı, kapitalist devlet onlardan ancak gericiliğine güçlü bir destek bulurdu. ‘Erkeklerin ayrıcalıklarına’ karşı mücadelede dişi aslan gibi davranan çoğu burjuva kadın, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu zaman mütedeyyin kuzular gibi muhafazakâr ve dinci gericiliğin trenine binerlerdi. Gerçekten de onlar kesinlikle sınıflarının erkeklerinden çok daha gerici olabilirler.”
Afganistan halkı tarihten, özellikle bu son yirmi yıldan, adalet, özgürlük, insan hakları ve laik demokrasinin yabancı güçler tarafından bahşedilmeyeceğini öğrendi. Bu insani değerler ancak yoksun ve ezilen kitlelerin mücadelesi ve çabaları yoluyla toplumda kurumsallaştırılabilir, ancak bu durumda hiçbir güç kazanımlarımızı tehdit edemez ve geri alamaz. Taliban’ın yönetimi teslim almasının ilk günlerinde Kabil’deki ve diğer bazı illerdeki kadınların çok cesur protestoları ve görkemli direnişleri oldu ve bunlar, bağnaz Taliban’ın Afgan kadınlarını önceki yönetim dönemlerinde yaptığı gibi zalim zincirlerinde asla esir tutamayacağını kanıtladı.
Direniş büyüdü
Zorlukları ve izlediğimiz son derece tehlikeli yolu anlamak, her zaman olduğu gibi köktendinciliğe ve emperyalizme karşı tavizsiz mücadeleye bağlı, hainleri ve kuklaları ifşa etmeyi ihmal etmeyeceğiz. Toplumun kasvetli ve boğucu atmosferine rağmen, kurtuluş mücadelesi dışında mevcut sefil durumdan çıkış yolu yoktur.
Bugün gerçek mücadele ve direniş Afganistan'ın içinde. İlerici ve demokratik güçlerin güçlendirilmesi gerekiyor, bu şekilde mücadeleye yön verecek militanların az bir kısmını bile eğitebilsek ve harekete geçirebilsek bunlar Afganistan’ın ücra bölgelerindeki en fakir ve en çok ezilen kadınları harekete geçirebilecektir. Kadınların görkemli protestoları ve ayaklanmaları Afganistan’ın her yerinde gerçekleşiyor ve şimdi grup büyüdü, birçok küçük grup bir örgüt oluşturmak için birleşti, bu protestocular kendilerine “Afgan kadınlarının kendiliğinden ayaklanması” diyorlar ve umuyoruz ki dünyanın her yerinden kadınlar onlara katılacak,
Sakine Cansız ödülü dayanışma işaretiydi
RAWA bağımsızlık, laik demokrasi ve sosyal adalet için savaşan tek anti-köktendinci ve kadın hakları örgütüdür. RAWA, 1977 yılında Şehit Meena ve bir grup arkadaşı tarafından ilk kadın siyasi örgütü olarak kuruldu. En başından beri RAWA korkusuzca adaletsizlikleri ortaya çıkarmak ve emperyalizmi, faşizmi ve ataerkilliği ifşa etmek için mücadelenin ön saflarında yer aldı. RAWA, gösteriler ve toplantılar dışında, kadınları harekete geçirmek ve örgütlemek için gizli veya yarı gizli eğitim çalışmalarına devam ediyor. Okuma-yazma kurslarımız ve evlerde yapılan kurslarımız, kadınları güçlendirmek için bir araç. Gıda dağıtımı gibi insani yardım projeleri, mobil sağlık ekipleri ve gelir yaratan projeler yürütmek, ağ kurmanın ve kadın kitlelere ulaşmanın yolları. Bu programları Afganistan'daki en kritik güvenlik durumları sırasında bile yürütüyoruz. Bizi destekleyen farklı ilerici organizasyonlar ve hareketlerle temas kurmaktan onur duyuyoruz. RAWA'nın bu yıl Sakine Cansız ödülünü aldığını belirtmek isterim ki bu bizim için değerli bir dayanışma işaretiydi. RAWA, Afgan halkının ülkeler, örgütler, örgütçüler veya bireyler arasında gerçek dostlarının, tüm kriminal köktendinci çetelere açıktan, sağlam ve kesintisiz bir şekilde karşı çıkanlar ve Afgan halkının hakları için verdiği mücadelenin yanında duranlar olduğuna inanıyor.
İran'daki direnişe sempati duyuyoruz
RAWA sadece Afganistan'daki tüm demokrasi yanlısı kadın bireyler ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve işbirliği için çabalamakla kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki tüm köktendincilik karşıtı/anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-faşist örgütler arasında da dayanışma çağrısında bulunuyor. İranlı kız kardeşlerimizin görkemli ayaklanmasına sempati duyuyoruz; Kürt kız kardeşlerimizin Rojava'daki mücadelesinden derinden ilham alıyoruz; dünyanın her yerinden devrimci şehit kadınların kanı üzerine yemin ediyoruz, onların yolunda mücadeleye devam edeceğiz. RAWA, dünyada adalet, laik demokrasi, barış ve istikrar inşa etmek için harekete geçen herkesle büyük, pratik ve etkili bir birliğin temellerini oluşturmak için her türlü fırsatı değerlendirmektedir. Nedeni basit, çünkü, 'erkekler öldürdüğünde, hayatın korunması için savaşmak biz kadınlara kalmış.'
Kadınların şehit yoldaşlarının mücadelesini sürdürerek geleceği örmeye kararlıyız. Kadınlar bu yüzyılda devrimlerin tarihini yazacaklarını kanıtladı. Kadınlar, tüm dünyada, “Jin, Jiyan, Azadî” sloganını her zamankinden daha yüksek sesle yükseltecek!















