Evrim, Dörtlerin izindeydi
Kadın Haberleri —
- Evrim Demir, 13 yıl önce Kürt soykırımına karşı bedenini ateşe verdiğinde şu notu bıraktı ardından: “Bizim sınırımızı, kültürümüz çizecektir; tarihimiz ve dilimizdir. Kürtçe söyleyip oynamak değil, statü istiyoruz. Kendi kendimizi yönetme hakkını istiyoruz. Bu eylemle barışın sesi olmak istiyorum.”
- Evrim’in son nefesini verinceye kadar ‘Bîjî Serok Apo, ben kendimi halkım için yaktım’ diye bağırdığını hatırlatan anne Süheyla Demir, “Cenazesini binlerce insan omuzunda taşıdı. Kızım, devletin zulmünü kabul etmedi. İşte bu nedenle bedenini ateşe verdi” dedi.
“Kızım, şu an da elimde bulunan fotoğrafta giydiği gömleği ile kendisini yaktı. Tek dileği, Kürt halkının taleplerinin yerine getirilmesi ve bu zulmün son bulmasıydı” diyor Evrim Demir’in annesi Süheyla Demir.
Evrim Demir, 14 Temmuz 2011’de Mûş'un Kop (Bulanık) ilçesinde, Diyarbakır 5 No.'lu Cezaevi'nde 14 Temmuz 1982'de başlatılan ölüm orucunun yıl dönümünde, bedenini ateşe vererek yaşamına son verdi.
Kop’ta yurtsever bir aileden doğan Demir, ilkokul ve ortaokulu burada tamamladıktan sonra lise eğitimi için Wan’a gitti. Ardından Dêrsim’de kısa süre eğitimine devam ettikten sonra ailesinin isteği üzerine okul kaydını Kop’a aldı ve birincilikle mezun oldu. Yaşı küçük olmasına rağmen Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım ve inkâr politikalarının bilincindeydi.
O gün hayat durdu
14 Temmuz gecesi, henüz 18 yaşında gece saat 01:30’da evinin bahçesinde bedenini ateşe verdi. Şehadeti üzerine Kop’ta hayat durdu; esnaf kepenk kapattı, Kürt halkı yas ilan etti. Otopsi işlemleri için Meletî’ye götürülen cenazesine tüm Kop halkı eşlik etti. Cenazesi kitlesel şekilde Xarpêt’te karşılandı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rehin alındığı 15 Şubat komplosunun yıl dönümünde kendisini yakan Mustafa Malçok'un yanına gömülmek istediğini vasiyet etti. Ailesi kızının vasiyetini yerine getirerek Demir’i Amed’de Mustafa Malçok'un yanında toprağa verdi.
Statü istiyoruz!
Demir, eyleminden önce bıraktığı mektubunda şunları yazmıştı: “Tüm Türkiye halklarına, savaşın esaretinden kurtulmuş, kan olmayan bir dünya diliyorum. Biz kardeşiz ama 'Haklarınız yok, Kürt sorunu yoktur' denilirse, biz de tüm gücümüzle bu hakları savunuruz ve isteriz. Bütün zorluklara rağmen 36 milletvekili seçildi, fakat bir milletvekilimiz düşürüldü. Benim sesim hukuk adı altında susturuluyor. Böyle bir hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz. Hatip Dicle ve diğer tutuklu vekillerimiz onurumuzdur. Kan, kanla temizlenmez; kan, kanı getirir. Bu MHP anlayışı, Kemalistlerin anlayışından hiçbir farkı yoktur. Kürt halkı, sınırları önemsemiyor, devleti önemsemiyor. Çünkü bir devlet, bir toplum var. Bir toplum, dili, kültürü ve tarihi ile var olur. Bizim sınırımızı, kültürümüz çizecektir; tarihimiz ve dilimizdir. Biz, Kürtçe söyleyip oynamak değil, statü istiyoruz. Kendi kendimizi yönetme hakkını istiyoruz. Bu eylemle barışın sesi olmak istiyorum.”
“Evrim çok küçüktü. Kürt özgürlük hareketiyle çok erken tanıştı. Tanıştıktan sonra olayların farkına vardı" diyen Süheyla Demir, kızı Evrim’in eylem gerçekleştiği günü Jinnews’e şöyle anlattı:
O gömlekle yaktı kendini
"Kızımın böyle bir eylem yapacağını bilmiyorduk. O gün, mahallede arkadaşlarıyla buluşmuş ve 'Yarın bir olay yaşanacak' demiş. Arkadaşları bunu bizimle paylaştı. Ama ne olacağı konusunda bir fikrimiz yoktu. O gün bahçede bostanı suluyordum. Yanıma geldi ve bize çay getirdi. O kadar mutlu, o kadar sevinçliydi ki. Bir şeyler yapacağına dair hiçbir şey aklımıza gelmedi. Şu an da elimde bulunan fotoğrafta giydiği gömleği ile kendisini yaktı.
‘Bîjî Serok Apo’ diye bağırıyordu
Akşam oldu yatacaktık. Evrim’e odama gideceğimi söyledim, o da kendi odasına çıktı. Gece saat 01.30’du, arka bahçede ağacın altında kendisini yakmıştı. Biz fark edene kadar saat 03.00 oldu. Bilmiyorduk sesler geliyordu arka bahçede. Odaya geldim baktım kızım yoktu. Yatağına hiç dokunmamıştı bile. Eşimi uyandırdım ve arka bahçede ağlama seslerinin geldiğini söyledim. Çıktım dışarı gittim baktım kızım kendini yakmış. Ardımdan gelen eşim olayı görünce orada bayıldı. Kaldırdım baktım tüm vücudu yanmıştı. Hemen kızımı kaldırdım hastaneye götürene kadar sürekli bağırıyordu. Sürekli ‘Bîjî Serok Apo, ben kendimi halkım için yaktım. Yoksul ve esir altında olan Kürt halkı için bunu yaktım’ diyordu. Sürekli bu sözcükleri tekrarladı. Doktor, ‘Seni uçağa götüreceğiz’ deyince kızım da ‘Teşekkür ederim’ dedi. Sürekli ‘anne’ diye bağırıyordu. Ondan sonra da başka bir şekilde konuşmadı. Gördüğüm tek şey buydu.”
Amed’de binlerin omzunda
Bulanık Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Demir, orada hayatını kaybetti. Cenazesi otopsi işlemleri için Meletî'ye götürüldü. Otopsinin ardından vasiyeti üzerine 17 Temmuz 2011’de Amed’e götürüldü.
Süheyla Demir, binlerin kızını karşılamasını, "Kızım, 'Cenazemi Diyarbakır'a götürün ve Mustafa Malçok'un yanına gömün' diye vasiyet etmişti. Cenazesini binlerce insan omuzunda taşıdı. Kürt halkının davasının izindeydi. Tek dileği, Kürt halkının taleplerinin yerine getirilmesi ve bu zulmün son bulmasıydı. İşte bu nedenle bedenini ateşe verdi” şeklinde anlattı.
Evrim Demir’in eyleminin ardından, babası tutuklanarak cezaevine gönderildi ve üç yıl boyunca tutuklu kaldı. Devletin aile üzerindeki baskısı hala devam ediyor ve babaya açılan soruşturma hala sürüyor.
Çocuklarımız zulmü kabul etmiyor
Demir, son olarak cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine dikkat çekti: "Benim canım yandı, başkasının yanmasını istemiyorum. Bu hakaret ve zulüm artık son bulmalı. Kızım da bunun için bedenini ateşe verdi. Devletin zulmünü kabul etmedi. Bu zulmü gören çocuklar da kabul etmiyor. İşte bu yüzden kalkıp bedenlerini ateşe veriyorlar. Ben, cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını istemiyorum. Kimse yaşamasın bu acıyı. Kimse ölmesin” MÛŞ