Faşizmin zaptiyesi: Fırıldak Meral

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türklerin karanlık geleceğine bakın siz! Faşizmin alternatifi yine faşizm. Zaptiye Meral, Recep Tayyip’ten terör hükmünü (iktidar) teslim almaya hazırlanıyor, bu aralar... 
  • Hey, faşizmin zaptiyesi biraz onurlu, az da olsa namuslu ol be! Bari, kanına girdiğin o insanların kapısına, boynu bükük dilenci olarak gitme, fırıldak!..

Başlıktaki “fırıldak” deyimini, Meral Akşener’i küçümseyip aşağılamak için kullanmadım. Sazan balığı gibi kaygan, ele gelmeyen, sık sık yol ve yön, gömlek değiştirir misali fikir, konum değiştiren, çıkarına uygun her kapıdan içeriye dalan, aradığını bulamayınca çekip gidene “fırıldak” deniyor.  

Türk siyasetinin “lümpen” (siz maganda çağı da diyebilirsiniz) evresinde, pek çok fırıldak görüldü. Ama kimse, kısaca “Kubi” denilen Afyonlu Kubilay Uygun kadar, hızlı fırıldak olamadı.

O, Özal’ın ANAP’ında siyaset kapısından içeriye girdi.  Demirel’in DYP’sinden sonra, tam zıttı olan CHP’ye geçti. Üç partide de değişik kademelerde yer aldı. Belediye Meclisi üyeliği yaptı. 1995 yılında ise Ecevit’in DSP’sinden Afyon milletvekili seçildi. Fırıldaklık şanı, her yana yayıldı.

Kubi, dört yılda, tam altı kez parti değiştirerek, kendi rekorunu kırdı. Böylece, fırıldak sözü, Türk siyasi literatüründe yerini aldı. Yıllar sonra, Ergenekoncu Teğmen Mehmet Ali Çelebi, CHP’den seçildikten sonra yolunu değiştirip Muharrem İnce’nin Memleket Partisi’ne katıldı. Oradan AKP’ye geçerken, boynuna “fırıldak” yaftası asıldı ve orada durdu.

Bence, fırıldaklığın ona verilmesi haksızlıktı. İkinciliği hak eden, şimdilik İyi Parti liderliğinde demirlemiş olan ve orada “en birinci Kürt düşmanlığı” ile iştigal eden Bulgar Meral Akşener’dir. Akşener, DYP ile siyasete girdi. MHP’ye geçti. Kısa zamanda, üçüncü partide durakladı. O nedenle Akşener, Kubi’nin  “fırıldaklık” mirasını, anasının sütü gibi hak ediyor.

Ha, kim mi Akşener? Her Türk ırkçısı gibi o da bir göçmen çocuğudur. Aile bir zamanlar Yunalıydı. Sonra ekmek peşinden giderek Bulgar oldu. Üçüncü durağı olan TC’de de Türk ırkçısı...

Her neyse, Meral denilen kız, çocukluğunda bir yerlerde bekçi durmaya ve yanaşanı taşlamaya pek hevesliydi. Ailesinin köydeki bahçesinde yer alan erik ağacının meyvesine bekçi durdu. Hırsız çocuk görünce bağırdı. Gücü yettiyse taşladı.  Ama asıl tutkusu koyun, kuzuya bekçilikti. Gelgelelim, talihi kördü. Ailesinin hiç koyunu, kuzusu olmadı. O da, büyünce tutkusunun peşinden giderek, Türklere karşı Türk ırkçılığına gönüllü zaptiye oldu.

Hayatında hiç görmediği Kürtlerin sesini duyup, onları tanıyınca aradığı düşmanı buldu. O gün bugündür Kürt düşmanlığıyla iştigal ediyor. Geliri de fena değil, yani...

O arada okullara gitti. Kürtlerin verdiği vergiden geçinerek, yatılı okudu. Sonra üniversiteyi bitirdi. İt, köpek, kurt gibi uluyan ırkçılar safında yer aldı. Genç yaşında Tansu Çiller’in partisine geçti. ‘Kahrolsun düşman’ naralarıyla göz doldurdu. Milletvekili seçildi.
O arada Türk devleti, polisi ve askerinin mafya ile ortaklığı, ünlü Susurluk kazası ile kamyona çarptı. Mafya cinayetlerinin kanı, uyuşturucu tacirliği ortalığa saçıldı. (Kürt kanı serbest olduğu için, hesaba dahil edilmedi) İçişleri Bakanı Mehmet Ağar bu ortaklıktaki başat rolü nedeniyle ayrılmak zorunda kaldı. Ağar’ın hakkını teslim edip boşluğunu doldurmak üzere, yerine bula bula Nihal Adsız’ın bir romanından fırlama, Türk ırkçılığının sembolu dişi kurt Asena lakaplı Akşener’i buldular.  

İlk demecinde, “Ağar’a layık olmaya çalışacağım” dedi.

Ve sözünü tuttu, Asena Meral. Kürt düşmanlığı ve çetelerle işbirliğinde Ağar’dan fazlasını yaptı. Asla, ondan geri kalmadı.  Kiralık katil taburları, hırsızlar, ölü soyucuları, mafyanın uyuşturucu çeteleri, korucular, polis ve askeri çeteler Kürdistan’da özgürce can alıp ganimet derdiler. Akşener bir muktedir olarak etekleriyle terör yelleri estiriyordu. Kürtlerin de vergi katkısıyla satın alınmış Toros marka arabalarla Kürt kaçırılıp öldürülüyor, ölüleri asit kuyularına atılıyordu. Kiralık Kürtlerden kurulu Hizbullah (bugünün Hüda Par’ı) çetesi, kaçırdıkları insanları, domuz teliyle boğup mezar evlere gömüyor, şehir sokaklarında satırla boyun vuran katiller karakollarda izlerini kaybediyorlardı. Öte yandan, Türk’ün zafer nişanesi tertibenden köyler, Kürdistan dağları yanıyordu.
Ve kimlikten kimliğe koşan fırıldak Meral, faşizmin zaptiye nazırıydı...

“Nezarete” bağlı korucular, suç makinası gibi işliyorlardı. Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın, “korucuların tecavüzcülük dahil, 23 bin suç dosyası var” hatırlatması üzerine, Akşener, “iyi ama” diyordu. “Korucular iyi iş çıkarıyorlar.”

İyi iş, cinayetlerdi. Tecavüzcülük, hırsızlık, talandı. Onların kişiliğinde devlet olgusunun haydutlaşması...

Zaptiye Akşener, Yılmaz Güney’in Kürtçe düşünüp Türkçe söylemiyle, keyfini getirmek için, Ankara Gölbaşı’nda eğitilen “Kontra”nın talimlerini seyre gidiyordu. Deney aracı olarak kullandıkları eşeklerin, ıskarta atların başına, yakın mesafeden ateş ederken, faşizmin zaptiyesi Akşener, Franco’nun faşistleri gibi “yaşasın ölüm” diye çığlıklar atmıyor, ama yüzlere fışkıran kanı zevklenerek seyrediyordu.

Böyle bir kadın ve annedir o. Bebeklerin mamasını, çocukların ekmeğini elinde alan, onları yersiz, yurtsuzlaştıran zulmün kol başlarındandı.

Bugünkü açlığın suç ortaklarındadır artık. Erdoğan rejimi, insanlara ekmek yedirmesi gerekirken, toplanan vergileri Kürt öldürmeye harcıyordu. Öldüremediklerini yurtsuzlaştırmak için...

Parlamentoda Kürdistan’a sefer kararı alınırken, Akşener’in adamları iki elllerini birden kaldırıyordu. Kendisi de sınıra gidip askerlerin ardından el sallıyordu.

Ama günün birinde o askerlerin cenazeleri gelince, ortalıktan yok oluyordu.

Türklerin karanlık geleceğine bakın siz! Faşizmin alternatifi yine faşizm. Zaptiye Meral, Recep Tayyip’ten terör hükmünü (iktidar) teslim almaya hazırlanıyor, bu aralar...

Kandırılıp dolandırılmış kalabalığın sırtında, Sultan’ı hayatlar devam edecek yani.  

Ve Zaptiye Meral, ağzını eğerek Kürtleri dolandırıp oylarını almak için, utanmadan kapılarına dilinmeye gidiyordu. 

Bir Kürt yiğidi, ağzının orta yerine yumruk indirir misali, “Burası Kürdistan” cevabını verinde, dönüşte histeri nöbetine tutulmuş gibi

“Kürtlerin olduğu yerde, ben olmam” diye çığlıklanıyor, gidip kiralık bir Kürdün kapısına sığınıyordu.

Hey, faşizmin zaptiyesi biraz onurlu, az da olsa namuslu ol be! Bari, kanına girdiğin o insanların kapısına, boynu bükük dilenci olarak gitme, fırıldak!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.