‘Fırat’ın Salı hatırlatmak için var’
Kültür/Sanat Haberleri —

'Fırat’ın Salı'
- Dêrsim’de evrenselleşen bir paylaşım alanı oluşturmayı hedefleyen “Fırat’ın Salı” etkinlikleri; şiir, müzik, muhabbet gibi etkinliklerle kültürel-sanatsal paylaşımı çoğaltıyor. Fırat’ın Salı, düzenleyecekleri bir dizi etkinlikle kültürel belleğin korunmasını, kültürü, tarihi, acıları unutmamayı, unutturmamayı hedefliyor.
Dêrsim’de evrenselleşen bir paylaşım alanı oluşturmayı hedefleyen “Fırat’ın Salı” etkinlikleri; şiir, müzik, muhabbet gibi etkinliklerle kültürel-sanatsal paylaşımı çoğaltıyor. Bu kapsamda ilk etkinliğini 24 Temmuz’da Dêrsim’in Pilemûriye (Pülümür) ilçesinde Pir Sultan Abdal Dergahı’nda gerçekleştirdi. Fırat’ın Salı, düzenleyecekleri bir dizi etkinlikle kültürel belleğin korunmasını, kültürü, tarihi, acıları unutmamayı, unutturmamayı hedefliyor. Etkinlik dizisinin ikincisi, 22-23 Ağustos’ta yine Pilemûriye ilçesinde Kardeş Türküler Atölyesi’yle devam edecek. Atölyeye katılanlar iki gün boyunca Kardeş Türküler repertuarından şarkılar üzerine çalışacak, Bal Festivali kapsamında sahne alacak. Atölyenin ilk gününde yerel sanatçılar ve sözlü tarih aktarıcılarının katılımıyla müzikli bir muhabbet programı da yapılacak. Fırat’ın Salı’nın Genel Sanat Yönetmenliğini üstlenen Ümit Altaş, yaptıkları etkinliklere ve amaçlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
Sanat okyanusu
Ümit Altaş, Fırat'ın Salı ifadesinin Ülkü Tamer'in Cemal Süreya’yı anlatmak için kullandığı bir tanımlamadan esinlenerek bulunduğunu kaydetti. Altaş, “Yani değiştirdiğimiz kısmı sadece Atlas Okyanusu yerine sanat okyanusu. Ülkü Tamer Cemal Süreyya için şöyle demişti; ‘Ben Cemal'i şöyle tanıdım: O Atlas Okyanusu'nda Fırat'ın Salıdır.’ Yani bu evrensellik içerisinde yerelliğini kaybetmemiş, yaşadığı coğrafyanın kokusunu, anlamını mısralarına işlediği ama aynı zamanda da o evrenselliği yani Atlas Okyanusundaki o okyanusun evrenselliğine de ulaşmaya çalışan bir sanatçı, bir şair olarak tanımlamıştı. Bu bize çok denk düştü” dedi.
Sanat yolculuğu
Fırat’ın Salı ifadesinin coğrafyanın yerelliğini, dilini, inancını, manasını, Mezopotamya'dan beri gelen o sıcaklığını kaybetmeden bir yolculuğa çıkmanın tanımlaması olarak kullandıklarını dile getiren Altaş, “Çoğu insanımız Mezopotamya coğrafyası içerisindeki hikayeyi unutmuş gibi gözüküyordu. Onun için de biz de güneşin daha erken doğduğu bu coğrafyada, bir sanat yolculuğuna çıkmak için Fırat'ın Salı ifadesini kullandık. Fırat'ın Salı aslında çok yeni değil. Daha önce de Pilemûriye ilçesinde Cemal Süreyya Kültür Bellekevi adı altında çeşitli etkinlikler yaptık. Burada dil, inanç gibi kavramları da öne çıkararak muhabbetler gerçekleştirdik. Şimdi artık Fırat'ın Salı ile beraber bir yolculuğa çıkıyoruz. Bizim en önemsediğimiz kavram biraz da Aleviliğin yaşandığı coğrafyalardan da gelen ‘muhabbetti.’ Yani yüz yüzelikti. Konser organizasyonu yapmıyoruz. Eline enstrümanları alan, sanat icra eden insanların bir hikayesi olduğunu, o hikayeyi de onu takip eden dinleyicileriyle paylaştığı sadece muhabbetler gerçekleştirdik. Şimdi bu muhabbetleri özellikle Mezopotamya coğrafyasının farklı illerine de taşımak istiyoruz. Tabii ki konser önemli bir alan ama bizimkiler muhabbet” dedi.
Nameler evi
Amed’de, Êlih’te, Şirnex’te, Colemêrg’te ve diğer illerde de daha çok buluşmalar organize etme hedefinde olduklarını kaydeden Altaş, “Daha sonra belki namelerevi kurarız. Neden Amed’in, Dêrsim’in bir namelerevi olmasın ki? O namelerevinin duvarlarında neden o klamlar, deyişler, sazlar olmasın. Neden bir köşesinde dengbêjler dinlenmesin. Bu farklılıklar, bu alanlar birbirini besleyecek alanlardır” diye konuştu: RUKİYE PAYİZ ADIGÜZEL/MA















