Fransa senatosundan bir fotoğraf

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Rojavalılar insani değerlere kasteden haydutlara karşı, verdikleri destansı direnişle, evrenin saygın savaşçılarıydı. Saygınlıkları nedeniyle kıtalar boyutunda kabul gördüler, ağırlandılar ve ağırlanıyorlar.

Türk ırkçılığının “Ermeni cinayeti“, biraz da Ermenilerin Rusya’ya yakınlığı yüzünden, dünyanın gözünden kaçtı. Daha sonra, Yahudi kırımınının davacısı olacak dünyalılar, onlara olanları yansıdılar, insani ilgiden yoksun bıraktılar.

Ancak 1980’lerde, öyle sanıldığı gibi binlerce kişiden değil, bir avuç genç adamdan oluşan ASALA yapılanması, ortaya çıkıp katilin yüzüne ışık tutunca, dünyalılar birden bire cinayetten haberdar olmuş davranışına girdiler. Televizyonlar soykırım sahnelerini, filmler, gazeteler tefrikalar yayınlamaya başladılar. Felaketi haber veren çanlar evren boyutunda yankılanınca, uyuyan evrensel vicdan da uyandı. “Türk ırkçılığının kanlı düğünü“, insan oğlunun alnında kara bir leke olarak ışıldamaya başladı. Bunun üzerine, bazı ülkeler, soykırımı onaylayıp “katil ayağa kalk“ demeye başladılar.

Türk devleti de, işte o zaman ateş koruna basmış, ayağı yanmış pişmiş pancara dönmüş gibi ordan buraya seğirterek “katile katil“ diyen ülkeleri, “skandal“ haykırışıyla karşıladılar.  Elçilerini çağırıp ellerine birer protesto notası verdiler. Bununla, “ben bir şey yapmadım, kendim bir meleğim“ demeye getirdiler. Ama bir şey değişmedi. Katil, dünya nezdinde yalın gerçekçilikle katildi...

Türk devleti şimdilerde, yüz seneden beri kırıp Vandalca işkencelerden geçirdiği Kürtlere karşı, aynı döngünün çarkını çeviriyor. Kürt’ün hatırını sorana, anında nota veriyor. Onlara kapı açan, el uzatanın elçisi protesto notasını teslim almaya çağrılıyor.

Ama şimdiye dek hiç bir yalancının mumu, zamana dayanıp sabaha çıkmadı. Bir zaman sonra tükendi, söndü. Bunların Kürtlere karşı yaktıkları mum da sönüp tükeniyor. Ulusal kurtuluş savaşı veren Kürtlerin kıtalar boyutunda kabul görmeleri, onların tükenmişliklerinin kanıtıdır.

En son dün, bir kısım Türk medyasının ana sayfasında, Fransa Senatosu’nda bir fotoğraf yayımlandı. Senato’nun bir salonunda asker kıyafetli kadın ve erkek savaşçılar ve siviller bir arada...

Fotoğrafın üsteki başlıkta deve dişi harflerle “Skandal“,  onun altında “Teröristlere onur nişanı“ sözü...

Olay şu: Rojavalı Kürtler, 2012 yılında Suriye’yi işgal atağına geçen Türk-IŞİD (İslamo Faşist) koalisyonuna karşı yurtları ve onurlarını savunmak üzere öne çıktılar. O arada öteki parça Kürtleri, Türklerle İslamcı haydutların dayanışmasına karşı, ulusal ruhla kardeşlerinin yanına koştular. Çok kanlı bir savaştan sonra düşmanlarını yendiler.

Türkler bundan sonra, İslamcı haydutları da komutaları altına aldılar. Kürtleri terörist ilan ettiler. O günden beri, intikam histerisiyle ataklar sürdürüyorlar. Haydutça vuruşlarla kan döküyorlar.  

Oysa Kürtlere “terörist“ diyenlerin elinde, beş ayrı halkın kanı vardı. Üstüne çöktükleri topraklar da gasbedilmiş mülktü.

Rojavalılar ise insani değerlere kasteden haydutlara karşı, verdikleri destansı direnişle, evrenin saygın savaşçılarıydı. Saygınlıkları nedeniyle kıtalar boyutunda kabul gördüler, ağırlandılar ve ağırlanıyorlar.

Düşmanları ise Kurdistan’ın üç parçasında işgalci. Özgürlük gaspçısı. Kürtlerin varlığını, Türk soyu için tehlike ilan etmiş ırkçı...

Ve ırkçı histeriyle, “Bekaa“ diye diye Kürtlere saldırıyorlar. Teksasın  eski “kelle avcıları“ nın hayaleti kesilip, Kurdistan’da bölge bölge masum ve mazlum insan avındalar. Yolunda yürüyen, evinde, iş yerinde oturan insanları gökten bomba yağdırarak avlıyorlar. Haydutluk, bölge boyunca teröristliktir bu.

Ama adama bakın siz, bunlar mağdur ve masum Kürtlere dönüp “terörist“ diyebiliyorlar.  Soykırımcılıktan gelenler işte, ne diyeyim ben...

Oysa, Kürtlere terörist diyenleri, gününün suç sicili, sabıka kaydı evrenin insan hakları kurumlarının dosyalarında saklıdır. Kendi yurttaşına esir muamelesi yaptığını yazıyor o dosyalar. Mafya rejiminin ortağı olduğu kayıtlıdır. Eşkıya devletin yedek gücü olarak, kiralık Kürtler’den kurulu bir Hizbullah vardı 1990’larda. Telle insan boğarak, insanları diri diri satırla doğrayarak, yolda yürüyeni arkadan tek kurşunla devirerek Türk adaletini temsil eden...

O Hizbullah, şimdi Hüda (Allah) Partisi adıyla İslamo Faşist rejimin emrinde. Geçen seçimde, IŞİD eliyle terör ekip oy dermişti. Anlaşılan şimdi, Allah’ın adını da kirleten, kiralık Kürt katiller bu görevi üstlenecek...

Ve bunlar, Rojavalı savaşçılarını temsilen Fransa Senatosu’nda kabul edilip, Onur Madalyası ile onurlandırılan Komutan Rüksan Muhammed ve Nuri Mahmud’a terörist diyebiliyorlardı.  

Ama nafile. Gerçek terörist yüzü, güneş altında ışıldıyor.

ÖZÜR VE DÜZELTME

Cumartesi günü yayımlanan „“Recep Suriye’de tükürdüğünü yerden yalıyor“ başlıklı yazımda, sehven Azizoğlu ailesinin Bismilli olduğunu yazmışım. Özür diliyor ve düzeltiyorum: Azizoğlu ailesi Silvan’lıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.