Gabi kafalı, galiz sözlü, münkir kişilik

Forum Haberleri —

  • Son dönemlerde sokak ortasında saldırıya uğrayan siyasetçi ve gazetecilerin yediği dayak iyi anlaşılması gereken bir mesajdır. Devletin sokaktaki yüzü Kürdistan’da işlenen binlerce cinayette açığa çıkmıştı. Bu tanıdık yüz şimdi İstanbul sokaklarında insan avına çıkmıştır. 

ŞÜRKÜ GEDİK

Türkiye’de olup bitenleri tarif etmek için bazen sözcük bulmak bile zorlaşıyor. Öyle ki, mevcut yönetim anlayışını, yönetme şeklini hangi kavramlarla tarif etmeye kalkışsak, tam tarif etmekte eksik kalınmaktadır. Ne yazık ki Türkiye’yi gabi kafalı, galiz sözlü, münkir kişilikler yönetiyor. Bu yönetimle Türkiye en karanlık dönemini yaşamaktadır. Yönetim değişikliği olmadığı müddetçe karanlık dönem daha da koyu bir karanlığa dönüşecektir. Kamuoyu araştırmaları anketler yayınlamakta ve göstergeler sunmaktadır. Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, sosyal yaşamda, hayatın her alanında Türkiye’nin içinde yer aldığı dünya sıralamasına bakıldığında hep gerilere doğru bir gidişatın olduğu görülmektedir.

İktidarda bulunan faşist AKP-MHP bloğunun iktidarda kalmak için başvurmak istedikleri bazı senaryolar kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Muhalefet partilerini parçalamak için suikast hazırlığı içinde oldukları, sansasyonel eylemler, siyasi cinayetler, hatta toplu katliamlar yapabileceklerine dair tartışmaların yapıldığı bir süreçten geçilmektedir. Zaten Kürt siyasi hareketi namlunun ucundadır. Hemen her gün siyasi soykırım operasyonlarına maruz kalmaktadır. Tutuklama furyasının ardı arkası kesilmiyor. HDP’yi kapatma tartışmaları en fazla tartışılan konu başlığıdır. Hiçbir kuralın, ilkenin, kanunun geçerli olmadığı bir iktidarın varlığı söz konusudur. Hukuka sığınmak, adalete güvenmek beyhude çabalardan öte anlam ifade etmiyor. Sokak ortasında, çetelerin meydan dayağı ile insanlar hizaya getirilmeye çalışılıyor. Denenmemiş yöntemlerin devreye gireceği bir süreç beklenmelidir. Olağanüstü hâl yöntemleriyle yönetilen Kürt coğrafyasından sonra sıra Türkiye’nin geneline yayılacağını beklemek gerekir. Bütün bu anti demokratik uygulamalardan, hukuksuzluklardan çıkarılacak tek bir sonuç vardır. O da adım adım inşa edilen İstibdat rejimine hoş geldiniz demektir.

Siyasi İslam olarak tarif edilen gelenek sorunlu bir gelenektir. Tarihi arka planı da kötü bir mirasa sahiptir. İslam’ın siyasallaşmasıyla başlayan ilk çıkışlara, Emevi, Abbasi, Endülüs ve ardından kurulan tüm İslam devletlerine, ardı sıra iktidara gelen bütün halifelere, kurulan sistemlere bakıldığında yaşanan kötü mirası görmek rahatlıkla mümkündür. Anlamak için göz ucuyla siyasi İslam tarihine bakmak yeterli olacaktır. Bu topraklara haddinden fazla kin ve nefret tohumları ekilmiştir. Düşmanlıklarda sınır tanımamışlardır. İntikam duyguları sürekli canlı tutulmuştur. Fitne, komplo ve entrika gündelik yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline getirilmiştir. Zihniyette derin bir parçalanmışlık yaratmıştır. Uygulanan vahşetin boyutları akıllara durgunluk vermektedir. Ve bütün bunlar İslam adına, İslam uğruna yapılmıştır. Biat etmeyen mutlaka ortadan kaldırılmıştır. Faşist diktatör Erdoğan’ın münkir kişiliği bu sorunlu siyasi İslam’ın geçmiş tarihinden alabildiğince beslendiği anlaşılmaktadır. Çünkü siyasi İslam’ın geçmiş kötü mirasını güncelleyerek uygulamaktadır.

Diktatör Erdoğan, bütün yol arkadaşlarını neredeyse tasfiye etti. İktidarı için her türlü suçu işlemekte her türlü yalanı söylemektedir. Kendisinin bile inanmadığı değerlere toplumu inandırmaya çalışıyor. Bir makaleye, bir twitte tahammül etmezken hedef gösterip mahkeme kapılarında cumhurbaşkanına hakaretten süründürürken, yeni reformlardan, yeni anayasadan bahsetmekte ve kim bilir daha nelerden bahsedecektir. AKP-MHP faşist bloğuna destek verenler, münkirin Müminleri durumunda olduklarının farkında bile değillerdir. Cahiliye devrine dönüşün zemini olduklarından bihaberdirler.

İslam’da halifelere biat etme, kabul etme, bağlılık gösterme bir zorunluluktur. Ya biat edilir ya tasfiye edilir. Bunun orta yolu yoktur. Diktatör Erdoğan’da kendisini aynı mertebede görmekte ve herkesin kendisine biat etmesini istemektedir. Türkiye halkları bu gerçeğin farkına çok geçte olsa varmıştır. Biat etmeyen toplumsal kesimlerin hepsi saldırıların hedefindedir. Öğrencisinden akademisyenine, aydınından demokratına, kadınından çocuğuna, gazeteci, siyasetçi, sendikacı akılınıza kim gelirse ve hangi meslek gurubunda olursa olsun biat etmeyen her kes tehlikededir. Direnilmediği taktirde ve bu faşist soykırımcı iktidardan kurtulmadığı müddetçe halkların başına gelecekler, pişmiş tavuğun başına gelenden daha beteri olacaktır.

Son dönemlerde sokak ortasında saldırıya uğrayan siyasetçi ve gazetecilerin yediği dayak iyi anlaşılması gereken bir mesajdır. Devletin sokaktaki yüzü Kürdistan’da işlenen binlerce cinayette açığa çıkmıştı. Bu tanıdık yüz şimdi İstanbul sokaklarında insan avına çıkmıştır. Diktatör Erdoğan ve ortağı faşist Devlet Bahçeli mafyayı sokağa salarak korku yaymaktadır. Devleti nasıl yöneteceklerini bu saldırılarla ortaya koymuşlardır. Bunlar devleti de dini de paravana olarak kullanmaktadırlar.

Devleti yöneten gabi kafalı, galiz sözlü münkir kişiliğe karşı toplumun uyanması, uyanık laması ve mücadele etmesi gerekir. Tek çare direnişi yükseltmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.