Gazeteci kadınlar medyadaki tek sesliliğe direniyor
Kadın Haberleri —
- İranlı kadın gazeteciler yaşadıkları zorlukları anlattı. Medyada ucuz iş gücü olarak kullanılmaktan, devlet-erkek şiddetine varan toplumsal sorunlarla boğuştuklarını kaydeden kadın gazeteciler, "Kadının olmadığı bir basının çıkaracağı ses eksiktir” diyerek işlerine sarılıyorlar.
GÖZDE ÇAĞRI / MA
Haber ve yazıları kontrole tabi tutan gazeteciler için hala dünyanın en baskıcı ülkelerinden biri olan İran’da, 1979’dan bu yana resmi rakamlara göre en az 860 gazeteci yargılandı, tutuklandı, hapsedildi ve bazı durumlarda idam edildi. Ülkedeki sansür ve otosansür, son iki yıldır ise hükümet karşıtı gösteriler, doğal afetler, yolsuzluk ve ekonomik krizle beraber daha arttı. Bu durum İran'da, ucuz iş gücü olarak görülen, çalışırken baskı, şiddet ve tacize varan uygulamalara maruz kalan kadın gazeteciler için daha yakıcı bir hal aldı. Konuya ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan İranlı kadın gazetecilerden Lale Miri, maruz kaldıkları baskı ve haksızlıkları anlattı.
Gazeteci olmak üzücü çatışmalar silsilesi
İran'da bir kadın gazeteci olmanın erkek gazetecilere oranla farkına değinen Miri, "İran'da kadın gazeteci olmak, içinde bulunduğumuz sosyal durum nedeniyle üzücü bir çatışmalar silsilesi” dedi. Bir kadın gazetecinin yaşadığı sıkıntıların başında maaşın geldiğini belirten Miri, bir kadının “maaşının ajansın meyve sıkacağına verdiği paradan daha az” diye kaydetti. Yaşamın maliyeti bize biçilen ücretten çok daha yüksek" diyen Miri, dört kişinin işini yapmasına rağmen maaşının bir portakal sıkacağına yetmediğini kaydetti.
Miri, “Haberleri üç farklı dilde okuyor, tercüme ediyorum. Üç farklı dilde röportajlar yapıyorum. Bazen günde 16 saat çalışıyorum. İzin günüm yok. Sigortam yok. Hiçbir erkek gazeteci bu şartlar altında çalışmıyor” dedi.
Bir hatamıza bakıyorlar
Gazetelerde üst yöneticilerin genelde erkekler oluştuğunu belirten Miri, “Bir yazım hatası yapmamı bekliyorlar ki beni azarlayabilsinler. Bir gün hastalanıp işe gidemezsem ertesi gün iki katı çalışmam gerekiyor” dedi. İşini sürekli gergin ve endişe ile yaptığını söyleyen Miri, “Adet olduğum ve şiddetli ağrılarımın olduğu günlerde de çalışmak zorundayım çünkü bunu söyleyemem. İran'da çalışan kadın gazeteciler, erkek patronlarımıza regl olduğumuzu, ağrımız olduğunu, dinlenmeye ihtiyacımız olduğunu söyleyemeyiz” diye belirtti.
Kadın gazetecilere kırbaç cezası
İran’da tutuklu kadın gazeteci sayısının Türkiye’den az olduğunu dile getiren Miri, Marzieh Amiri’nin durumuna dikkat çekti. Kadın gazetecilerin kırbaç cezasına çarptırıldığını aktaran biri Miri, “Bu yüzyılda hala kırbaçlanıyor olmamız çok üzücü” diye ifade etti.
Kızgın ve kırgınım
Miri şunları kaydetti: Bir kadın hakları aktivisti, cinsel şiddet konusunda bir araştırmacı ve kadın haklarına yönelik çalışan bir gazeteci olarak yıllarca çalışmam, Ortadoğu’da hiçbir kadının cinsel taciz ve şiddetten korunamadığını gösterdi. Ortadoğu'da yaşayan bizlerin, hayatımızın bir döneminde, şiddetin ya da cinsel tacizin bir türüne muhakkak maruz kaldığına inanıyorum. Çalışmalarım, kaynaklarımla yaptığım görüşmeler ve araştırmalarım da bu genellemeyi teyit ediyor. Okulda hocalarımız, iş yerinde patronlarımız tarafından taciz edildik. Sokaklarda tedirgin yürüdük. Bunların hepsini bizzat yaşadım. Hem Türkiye'de hem İran'da gazetecilik yaparken yaşadım. Kızgın ve kırgınım. İçimdeki öfke bazen tüm varlığımı teslim alıyor. Bu nedenle bu işi yapıyorum belki de. Böyle karşılık veriyorum bu baskıya. Şu an kadın gazeteciler olarak, bu mücadelenin hayatımızda anlık değişimlere neden olmadığını, bunun bir süreç olduğunu biliyorum.
İşin mutfağında kadınlar var
İran'da 13 yıldır gazetecilik yapan Mehnaz Kolivend da kadın ve erkek gazeteciler arasındaki farkın ilk olarak ekonomik yansıması olduğunu vurguladı. "Kadının olmadığı bir basının çıkaracağı ses eksiktir” diyen Kolivend, İran’daki televizyon, gazetelerin mutfağında hep kadınların olduğun dile getirdi. Buna rağmende kadın gazetecilere ikinci sınıf muamele yapıldığını belirten Kolivend, kadınların görünmez hale getirilmeye çalışıldığını kaydetti.
Eşit işe eşit ücret talebinde bulunduklarını söyleyen Kolivend, kendilerine verilen cevabın, ‘Çünkü onlar erkek” olduğunu belirtti. Kolivend ayrıca, kadın gazeteciler olarak bir varlık mücadelesi verdiklerini ifade etti.
Medyanın ucuz işçileri kadınlar
İki çocuğuna bakabilmek için birden fazla işte çalışmak zorunda olan gazeteci Nesim Mahi ise şöyle dedi: Uzun süre toplumsal olayları takip ettim. 5 yıldır çocuklarımın güvenliği için ekonomi muhabiri olarak çalışıyorum çünkü toplumsal olayları takip eden gazeteciler İran'da her zaman tehlike altındadır. Kadın gazeteciler, erkek meslektaşlarımız rahat etsin diye işe alınıyor. Onlar otururken, haberi kadın muhabir toplar, yazar, hazırlar ama erkek meslektaşlar sunar. Bu arada sokakta haber toplarken, başımıza bir şey gelirse de bundan biz sorumluyuz. Bizler medyanın ucuz işçileriyiz. Ama kadınsız bir medya tek sesli olacaktır. Bu nedenle işimizi yapmayı sürdürüyor, meslekten kopmayı reddediyoruz.
Kadınların talepleri görmezden geliniyor
Kadına yönelik şiddetin giderek yaygınlaştığını söyleyen Mahi, kanıksanan ve yerleşen şiddet nedeniyle kadın gazetecilerin taleplerinin de görünmez hale geldiğini ifade etti. Mahi, devamında şunları dile getirdi: "Kadınlara yönelik asit saldırıları, aile içi şiddet, tecavüz gibi akıl almaz saldırılara karşı İran'da kadını koruyan bir yasa yok. Kadınların talebi ne olursa olsun, bu talep için sokağa çıkması da devlet şiddetiyle karşılanacaktır. Bütün dünyanın hayranlıkla izlediği o başörtüsü eylemlerini bir de bize sorun. Sokağa çıkıp gösteri hakkını kullanan her kadın, ciddi fiziksel şiddetle karşılaştı. Bu eylemleri takip eden gazeteciler de öyle. Hükümet, bunu sembolik olarak yaptı. Sokağa çıkarsanız sonucu bu olur demek için yaptı."