Gazze’de melek, Kurdistan’da dişleri kanlı kurt
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Kesintisiz, yüzyıldan beri de Kürtlerin kanına giriyorlar. Ve maganda Türk, Filistinliyi “kazancına katık“ etmek için insanlık havarisi kesiliyor.
Henüz yok, yani hayali üniversiteden mezuniyet diplomasını uzaktan göstererek kaplar geçe geçe, “köle ruhluların başefendiliğine” yükselen “çakma Türk“ için Kasımpaşalı “raconu kesme“ günü, açlıktan mide sancıları çeken Türk’ü ırkçılıkla afyonlayıp insanlıktan çıkarma anıydı. Bugünün menüsü ise Filistin’di.
O kürsüsünde, halkın parasıyla kiralanmış nutukçusu tarafından yazılıp eline verilmiş metni okurken, yalnızca ayakları değil, ciğeri de yanmış gibi acı çekiyorcasına kıvrana kıvrana, “Filistinli kardeşlerim Gazze’de ölüyor, soykırıma uğruyorlar“ diye haykırıyordu.
Bir yandan da çektiği acıların nişanesi olarak dinleyenlerine ağladığını göstermek üzere iki damla yaş dökmek için uğraşıyor, göz kapaklarını üst üste sıkıyordu. Gelgelelim o meret yaşlarına zıkkım, Kürtlerin bedduasıyla “kuzılkurt“ gelmiş gibi, bir türlü yaş akmıyordu. Büyüklerin büyüğü bu “asil kan Türk merdi“ fiyakalı yapay Türk, biraz da gözyaşlarının ihanetine olan kızgınlığından, sesini perde perde yükselterek İsrail’i kahrediyor, ikinci hamlede “kafir dünya“ya saldırıyordu:
“İsrail terörist ve katildir kardeşlerim. İşgalcidir. Filistinlileri ayıklayıp sürerek Gazze’de etnik (ırkçı) temizlik yapıyor, camileri yıkıyor. ‘Uygar Batı dünya, ‘demokrat batı dünya‘ bu olanları uzaktan seyrediyor. Bunlar iki yüzlüdür, suç ortağıdır.”
Gürcistan dağlarından kopup gelmiş ve yattığı yerden bir sabah “en gaddar Türk ırkçısı“ olarak uyanmış bu zat, eline tutuşturulmuş nutuk metni okurken, Gazze için safi insandı.”Orada çocuklar ölüyor” derken, askeri karakoldan tetiklenen füzeyle paramparça edilmiş güzeller güzeli çocuk Ceylan’ı, sırtına 13 kurşun sıkılan 12 yaşındaki Uğur Kaymaz, keskin nişancılarca vurulan 10 yaşındaki güzel Cemile Çağırga’nı unutuyor, ama Filistinli çocuklar için derinden ah çekiyordu.
Oysa kimse bilmezse bile Kürtler, insanlığının rolden ibaret olduğunu ezbere biliyorlardı. Çünkü, onu Kürdistan’ın yakılıp yıkılması, beden üstünde baş bırakılmaması için emir verirken görmüşlerdi.
Ve yeri gelmişken, sakın düşmanlık etmeyin ama, yeryüzünün en zararlısı kurttur. Koyun sürüsüne daldığında, yiyebildiği değil öldürebildiği kadar can almakla ünlüyor, onun gaddarlığı.
Bunlar başka hayvan kalmamış gibi, kurdu soy edinenlerdir. Kurda tapanlar.
Kurtla gaddarlıkta yarışırcasına, kendilerinden olmayan halkların hayatına kıyıp mallarına mülklerine çökerek “var“ oldu bunlar. Kesintisiz, yüzyıldan beri de Kürtlerin kanına giriyorlar.
Biz bunları en son Kürdistan’da seyrettiğimizde, orduları üniforma içinde ama JİTEM çetesi, Hizbullah haydutlarıydı. Geçip gittiklerinde, arkalarında ölü insan tarlalarını, Kürdün yanan evini, köyünü, ateşler sarmış Kürdistan’ı bırakıyorlardı.
Yazdım ve yazıyorum. Tek bir okurum bile varsa eğer, ona tekrar tekrar bunların insanlıktan çıkmış ırkçı yanlarını yazacağım. Kalem namusunun, vicdanıma yüklediği görevdir bu...
Her neyse İsrail, Filistinli diye insan öldürmüyor. O öldürüyorsa, soyu ve kültürünün var olup kök saldığı topraklarda tutunmak içindir. Onlar Babil Kralınca sürülmüş, sonra İspanya’dan kovulmuş, bulundukları her yerde ötekileştirilmiş, Almanya’da soykırımdan geçmiş bir halktır. Gördük, görmeyenler için tarih yazıyor. 1967’de tüm Araplar bir olup onları yok etmek üzere, üstlerine yürüdüler. Aslında ta, 1948 yılından beri bu döngü böyle. Daha geçenlerde (7 Ekim’de) Filistinli dinciler (Hamas) durup dururken saldırdı. Sınırın dibinde müzik festivalinde eğlenen yüzlerce genci katlederek etrafa yayıldılar. Sonra karşılık gördüler.
Ama Kürtler durup dururken katlediliyor, Kürt oldukları için öldürülüyor, malları, mülkleri talan ediliyor, çalınıyor...
Her Kürt doğarken düşmandır. Adliyede, polis ve bürokraside düşman olarak görülüyor. Seçilmiş ise eğer makamı, titri gasp edilecek, yerine kayyum atanacak düşmandır. Okumuşluk, hayatın ve dünyanın kaç bucak olduğunu bilmek de Kürt düşmanlığı için, ayrı nedendir. Mardin’in Derik’in kızı Pervin Çakar, dünya elitine Kürdün ağıdını, yürek kaldıran kılamlarını söyleyen bir Opera yıldızı olduğu için, düşman oldular. Bir Kürt’ün üstün yetenekleriyle dünyada ışıl ışıl ışıldaması onurlarını kırdı onların.
Yılmaz Güney Kürt olduğu için çembere alındı. Sonunda, yemek masasında tacize uğrayan eşinin onuru için, hayatının sonunu göze alarak bir magandayı devirmek zorunda kaldı. Ahmet Kaya, ana diliyle müzik yapacağını söyleyince topyekün taarruza uğradı. Kahrından öldü...
Bugün dünya, sürgün Kürt yazar, sanatçı ve aydınlarla dolu...
Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Adnan Selçuk Mızraklı, Ayla Akat ve isimleri bu sütuna sığmayacak kadar çok olan arkadaşları, aydın olmanın gereğini yerine getirip adalet ve özgürlük arayışına çıktıkları için esir alındılar. İsrail, silaha bulaşmamış Filistinli’ye bunu yapmadı.
Türkler gibi girdikleri yerlerde yatak odası duvarlarına “ben geldim, yoktun“ diye yazmadılar. Gençleri, bunlar gibi topluca yakmadılar.
Ve maganda Türk, Filistinliyi “kazancına katık“ etmek için insanlık havarisi kesiliyor.
Oysa, Filistinliler Kürtler gibi esir değildir. Orada bir devletleri bile var. İsrail, biri Filistinlilerin olmak üzere iki resmi dillidir. Filistinli çocuklar ana okuldan itibaren, üniversite de dahil kendi dilleriyle eğitim görüyorlar. Seçilmiş Filistinli yerine kayyum atanmıyor. Yolda kendi diliyle şarkı mırıldanan Filistinli öldürülmüyor. Hapishanede kendi dilini konuştu diye, Filistinlinin çekilmiş cezası yakılmıyor.
Kuşatılmış Kürdistan’da şehirlerinden çıkışına izin verilmeyen insanlar, kaç bin kişiydi hala bilinmiyor. Ama katledildiler. İsrail ise çıkış için ateşkes ilan ediyordu.
İşgalci diye İsraile sövenler, Rojava’da Kürt kanına ekmek doğrayan yamyamdı. Efrîn’i, Serêkaniyê ve Girê Spî insanlarını evlerinden çıkarıp yerlerine yerleştiler.
Ve bunlar, Gazze’de barış meleği. Hadi katil, hırsız, gaspçı ve tecavüzcü sen de...