‘Gördün mü, devlet bizi yaktı!’

Dosya Haberleri —

SIVAS KATLIAMI

SIVAS KATLIAMI

  • Bugün Türk-İslam faşizminin Alevi aydınlara yönelik  kırımının, Sivas Katliamı’nın 28. yıldönümü. Katliam  ardından failler ve avukatları, önce Refah Partisi’nden,  ardından AKP’den  milletvekili, Adalet Bakanı, Devlet Bakanı oldu. Devlet, katillerini korudu, kolladı, sırtlarını sıvazladı.  Dava da düşürüldü. 

FİRAZ BARAN

Gülay Bayrak, geçtiğimiz günlerde Öz-Ge Yayınevi’nden çıkan “Anılar” kitabında önemli tanıklıklarını anlattı. Bayrak, 1980’deki askeri darbe öncesinde Türkiye’deki polislerin üçte birinin üye olduğu demokratik örgüt Pol-Der’in genel sekreterliğini yaptı. 12 Eylül sonrasında ise SHP Parti Meclisi üyeliği görevini üstlendi ve partinin ünlü “Kürt Sorunu” raporlarından birini kaleme aldı. Ankara’da 15 yıl belediye meclis üyeliği ve partisinin grup başkanlığını yapan Bayrak’ın hatıraları arasında bugün yıldönümü olan Sivas Katliamı’yla ilgili anekdotlar da bulunuyor.

“Katliamla ölen, yanan ve kurtulanlar bizim yakın arkadaşlarımızdı. Cenazeleri Mürted Askeri Havaalanı’nda, sağ kalanları ise Esenboğa Havaalanı’nda karşıladık” diyen Bayrak, devam etti: “Çok üzüntülü bir gündü ve acısı halen devam ediyor.”

 

Cenaze töreni

Bu sırada özellikle Ali Balkız’ın eşi Mehmet Bayrak’a söylediği, “Mehmet gördün mü, devlet bizi yaktı” sözlerini unutamadığını belirten Bayrak, ekledi: “Hepimiz büyük bir acı içindeydik. Bir iki gün sonra cenazeler bizim de ilk üyelerinden olduğumuz Dikmen’deki Pir Sultan Abdal Derneği’ne getirildi ve orada araçlara konuldu. Cenazeler önde, kitle arkada Karşıyaka Mezarlığı’na yürüdük. O yürüyüşe on binlerce insan katıldı ve cenazeler orada sırlandı.”

 

İnönü’ye küfürler, yuhalamalar

Arif Sağ ve Aziz Nesin’in katliam sırasında dönemin SHP Genel Başkanı, koalisyon ortağı ve başbakan yardımcısı olan Erdal İnönü’yü aradıklarını, İnönü’nün de onlara “Gerekli kuvvet gelip müdahale edecek” sözü verdiğini hatırlatan Bayrak, “İnönü de o cenazeye gelmişti ama insanlar İnönü’nün önünden geçerken ağladılar, hayıflandılar, küfürler ettiler ve yere tükürdüler; İnönü’yü yuhaladılar” dedi.

O günlerin ardından katliamda yaşamını yitirenler için anıt mezar yapma çalışmalarına başladıklarını ifade eden Gülay Bayrak, kendisinin de Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde SHP’nin grup başkanı olarak bu süreçleri hızlandırmaya çalıştığını aktardı.

 

Katledilenlerden kalanlar…

Gülay Bayrak, katliamda yaşamını yitiren bazı isimlere ilişkin tanıklıklarını ise şu cümlelerle paylaştı:

Asım Bezirci: Çok değerli, çok sevdiğimiz bir insandı. Biz 1972 yılında iki yıllığına İstanbul’a taşındık ve Asım Bezirci ile de o zaman tanıştık. Fatih Mahallesi’nde, karşılıklı apartmanlarda oturuyorduk. O evi bize bulan da Asım Bezirci’ydi. Eşi Refika Taner de çok hanımefendi bir kadındı ve Asım Bezirci’nin çalışmalarına çok yardımcı olurdu; kitapların daktilo edilmesine katkı sunardı. Yine birlikte yazdıkları kitapları da var. Mesela ‘Seçme Romanlar’ kitabını birlikte çıkardılar. Hatırladığım kadarıyla Bezirci’nin kitaplığı Emek Partisi’ne bağışlandı.

Eşim Mehmet, Asım Bezirci ile sürekli edebiyat sohbetleri yapardı. Sivas’ta katledildiğinde çok acı çektik, çok üzüldük ve halen de onun anılarıyla yaşıyoruz.

Asaf Koçak: Asaf Koçak da aile dostumuzdu; Yozgat/Ortaköylü idi. İlkokul öğretmenliğinden ayrılmış bir arkadaştı. Karikatürist ve ressamdı. Mehmet, 1988-89 yıllarında Kürtleri anlatan Özgür Gelecek dergisini çıkardı; derginin teknik danışmanı da Asaf’tı, kapak resimlerini hep o çizerdi. Annesi, Asaf’a “dîno” yani “deli” diyormuş, desenlerinde o yüzden bu ismi de kullanıyordu. Özgür Gelecek’e yönelik baskılar artınca da geri çekilmedi, çalışmaları bırakmadı.

Asaf, Sivas’ta o felaketle karşı karşıya kaldı. Ailemizden biriydi. Halen içimizde bir acıdır.

Hasret Gültekin: Hasret çok genç bir arkadaştı. Ankara’ya gelince sıkça bizi ziyarete gelirdi. Bizim çocuklarımızla da yaşıttı. Kızım Devrim’le yaşıt, oğlum Özgür’le samimiydi. Çok şendi, yetenekliydi. Her geldiğinde sazı yanında olurdu. Çok duyarlıydı ve belli bir bilinç düzeyi de vardı. Çok iyi müzik yapıyordu. Koçgiriliydi.

Hasret hem bizim hem de çocuklarımızın arkadaşıydı. O geldiği zaman biz, dostlarımızı da çağırırdık ve evimizde müzikli sohbetler olurdu.

Hasret’le Sivas’a gideceği zaman da görüştük. Gitmeden önce Mehmet’e, ‘Abi sen gelmeyecek misin’ demiş; Mehmet, ‘Davet edilmedim’ deyince, ‘Nasıl olur, Pir Sultan kitabının ilk yazarı sensin!’ diye hayıflanmıştı.

 

Yüzleşmeden sonu gelmez 

MASİS HESKİF

Sivas Katliamı’nı gelişini, sonuçlarını, Alevilerin taleplerini ve devletin Alevi politikasını Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ile konuştuk.

İlk olarak Madımak Katliamı’na giden süreci anlatan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Genel Başkanı Ercan Geçmez, “Pir Sultan Abdal anma etkinlikleri o sene ilk defa Sivas’ta yapılıyordu. Bu etkinlikleri Alevi Dernekleri ve Kültür Bakanlığı ortaklaşa gerçekleştiriyordu. Etkinlik öncesi yerel gazetelerin neredeyse tamamı etkinliği hedefe alan manşetler yayınlıyorlardı. Hatta bazı gazetelerden cihat ilan ediliyordu. Etkinlik süresince Sivas Kültür Merkezi’ndeki panelistlere, semahlara, sanatçı arkadaşlara saldırılar gerçekleşmişti. Yine katliamın olduğu tarih olan 2 Temmuz’da sokaklarda insanların cihat telkiniyle gezmeleri, cihada davet etmeleri, ‘kafirlere ölüm’ diyerek sokaklara dökülmeleri gibi gelişmeler yaşandı. Her şey planlı ve programlı ilerlemişti” dedi.

 

‘Çok bilinçli, programlı’

Tüm bu olaylar yaşanırken ne devlet yetkililerinin ne de Sivas’taki yerel güçlerin hiçbir tanesi yaşananları önlemediğini hatırlatan Geçmez, “Tüm bu olaylar sonrasında Madımak Oteli’nde yaşananları bütün Türkiye canlı bir şekilde izledi. Herkes hiçbir şey olmamış gibi sadece izledi. Acı olan durum ise, olayların yaşandığı gün Sivas merkeze destek amacıyla gelmek isteyen özellikle Alevilerin yoğun yaşadığı Zara, İmranlı, Divriği ilçelerinin tamamında giriş çıkışlar yasaklandı. Kısacası çok bilinçli, programlı bir katliam gerçekleştirdiler” şeklinde konuştu.

 

Engellemediler

Dönemin iktidarının katliamı önleyecek hiçbir şey yapmadığını kaydeden Geçmez, o gün Aziz Nesin’in Erdal İnönü’yü, otelin içerisinde bulunan aydın ve sanatçıların ise dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ı aradığını ancak katliamın önlenmediğini kaydetti. Geçmez, “Devlet yetkililerini arayan aydınlara ‘Bir şey olmaz rahat olun’ deniliyor oysa dışarda kıyamet koptuğu, otelin ateşe verildiği ortadaydı. Otelin olduğu yerin yaklaşık 1 kilometre ötesinde Türkiye’nin en büyük askeri gücün olduğu kışla var. Olayı önlemek için o kışladan da kimse gelmiyor.  O dönem, asker, polis yoksunluğundan bahsediyorlar ama hiç de öyle değil. Sivas’ta çok büyük bir kolluk kuvvetinin olduğunu herkes biliyor ama ne olaylar ne de ateş söndürülemiyor” diye konuştu.

Geçmez, insanların otelde diri diri yakılmasından sonra, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemişti” sözünü de hatırlattı.

 

‘Böyle sonu gelmez’

Sadece Sivas’ta değil, Türkiye’nin farklı yerlerinde Alevilere dönük katliamlar yapıldığını ve bu katliamların cezasız kaldığını söyleyen Geçmez, “Katliamların ardından geçen onlarca yıldan sonra katliamlarının nasıl bilinçli bir şekilde olduğu ortaya çıktı. Biz zaten bu süreçleri biliyorduk, kendileri de belli bir zamandan sonra itiraf etti. Dava süreçlerine baktığımızda da hep aynı şeyleri görüyoruz. Karanlık elleri koruyan karanlık güçler var. Gazi, Maraş, Çorum davaları… Birçok katil devlet tarafından korundu, yurt dışına kaçırıldı. Üstelik bu katliamda ismi geçenlerin çoğu çeşitli dönemlerde milletvekili, belediye başkanı, ülke siyasetinde söz sahibi oldu. Böyle olunca da ne yazık ki bu topraklarda katliamların sonu gelmeyeceğini gösteriyor” diye belirtti.

 

‘Toplumsal yüzleşme gerekli’

Geçmez, sözlerine şunları ekledi: “Sivas Davası’nın öncesinde de sonrasında da hep şunu söyledik: Bu davanın vicdanlarda ses bulabilmesi için toplumsal yüzleşme gerekir. Her yıl Sivas’a gidip ‘Biz yüzleşmek istiyoruz’ diyoruz ama buna cevap veren yok. Bugün bu katliamda parmağı olan insanlar siyaset yapabiliyorsa, toplumda kabul görüyorsa bu toplumsal yüzleşmenin bir türlü gerçekleştirilmemesinden kaynaklıdır. Çünkü destek görüyorlar. Sivas Davası da göstermelik bir dava zaman aşımı yapılıyor. Bu, suça ortak olmaktır. İnsanlık suçunun zaman aşımının olmaması gerekiyor.”

Geçmez, Sivas’taki anma törenlerine adalet ve eşitlik talepleriyle gideceklerini belirtti ve “Sivas Bilim ve Kültür Merkezi” yapılan Madımak Oteli’nin “Utanç Müzesi” yapılması talebini de dile getirmeyi sürdürdüklerini kaydetti.

 

AKP, Altıok’un memleketinde şenlik düzenliyor

Sivas Katliamı’nın 28’nci yıldönümünde, her yıl olduğu gibi bu yıl da anma etkinlikleri düzenleniyor.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, yaptığı açıklama ile başta İstanbul ve Sivas olmak üzere birçok kentte yapılacak anma etkinliklerinin motivasyonunu şöyle özetledi: “Ülkemizin bu karanlıktan çıkması için geçmişle yüzleşmesi ve bu katliamların azmettiricilerinden ve katillerden hesap sorması gerekmektedir. Başka çıkış yolu yoktur. Ülkemizin her yurttaşını kapsayan eşit yurttaşlık ilkeleriyle yeniden kurulması ve eşitsizliklerin, adaletsizliklerin artık ortadan kaldırılması gerekmektedir.”

Sivas’ta katledilen şair Metin Altıok’un memleketi İzmir’in Bergama ilçesinde ise AKP’li belediye, katliamın yıldönümünde anma etkinliği yerine “yaz konseri” adı ile şenlik düzenlemeyi tercih etti.

 

Devletin katliamı, devletin yargısı

Sivas Katliamı ardından açılan dava ile ilgili gelişmelerden birkaçı, Türk devletinin katliama yaklaşımını gözler önüne seriyor.

  •  Sivas Katliamı ile ilgili açılan dava, 2013 yılında zaman aşımı gerekçesiyle kapatılmış; dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bu kararı, “Milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olsun” sözleriyle kutlamıştı.
  • Müebbet hapis ile cezalandırılan katliam faillerinden Ahmet Turan Kılıç’ın cezası ise 2020 yılında Erdoğan tarafından affedildi.
  • Dava sırasında serbest bırakılan, tahliye edilen veya hiç gözaltına alınmayan çok sayıda fail firar etti. Faillerden 7’sinin Almanya’ya, 2’sinin ise Suudi Arabistan’a iltica ettikleri ortaya çıktı.
  • Ana davası 2012’de zaman aşımına uğratılan Sivas Katliamı’nın firari sanıkları Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş yönünden Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Firari sanıklar yönünden devam eden dava da 2023 yılında zamanaşımından düşecek. Davanın bir sonraki duruşması 6 Ekim’de görülecek.
  • Bir yandan firari sanıklar yönünden yargılama sürerken, dava avukatları ve katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları 2014 yılında “yargısal sürecin etkisiz olduğu” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM, başvurudan 7 yıl sonra, 29 Haziran’da başvuru üzerine toplandı ancak başvuruyu değerlendirmek için tarih vermeden toplantıyı erteledi.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.