Hafızaya yolculuk: Tişrîn Barajı
Forum Haberleri —

Nazım ve Cihan'ın vurulduğu yer
- Direnişin birinci yılında, Nazım ve Cihan’ın şehadet yıl dönümünde Tişrîn’de çatışmaların yoğun yaşandığı Mesakên (Yurtlar) bölgesine doğru yola çıkıyoruz. SİHA’ların hala havada olduğu, saldırıların sürdüğü bir zamanda baraja ulaştım…
ZANA DENİZ
Bu yazı bir hafızaya yolculuk. Yüzlerce yıllık acılara yalnızca bir yıl içinde tanıklık eden bir halkın belleğine yolculuk… “Suyu ve toprağı savunmanın bedeli” denildiğinde neyin kastedildiğini anlayacaksınız: Tişrîn Barajı.
Tarihin anlattığı destanlarda ortak bir gerçek vardır: Bir halkı yok etmek isteyenler önce onun suyuna ve toprağına yönelir. 8 Aralık’ta HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesini fırsat bilen Türk devleti ve ona bağlı silahlı gruplar da Kuzey ve Doğu Suriye’ye, halkın suyuna ve toprağına, Tişrîn Barajı’na yöneldi. O günden sonra Tişrîn, Kuzey ve Doğu Suriye halkları için bir “Dimdim Kalesi’ne” dönüştü.
Küçük bir grup Tişrîn’i savundu
Suriye açısından stratejik öneme sahip Tişrîn Barajı, Halep ve Kobanê’nin elektrik ihtiyacını karşılıyor. Halep’e 70, Kobanê’ye 54, Türkiye sınırına ise 45 kilometre mesafede bulunan baraj aynı zamanda önemli bir geçiş güzergahı. Türk devleti bu noktayı ele geçirerek bir yandan Halep üzerinde enerji pazarlığında koz elde etmek, diğer yandan Kobanê’yi elektriksiz ve susuz bırakmak istiyordu.
Yüksek teknolojili askeri ekipmanlarla başlatılan saldırıya karşı barajda yalnızca bir grup QSD savaşçısı vardı. Savaş tecrübeleri azdı, ancak inançları sarsılmazdı. Bu küçük grup, Tişrîn’i savunarak tarihsel bir direnişin başlangıcını yaptı.
Çetelerin imdadına yetişti
8 Aralık günü, QSD’ye bağlı Şehit Çavreş Tugayı’ndan bir grup savaşçı baraj çevresindeki savaş tünellerinde hazırlık yapıyordu. Aynı saatlerde Türk devletine bağlı silahlı grupların bir kısmı baraja girerek suya kadar ulaştı. İlk anda taraflar neredeyse iç içe geçti, savaşçılar durumu fark ettiğinde çatışma çoktan başlamıştı.
Şehit Amara ve Şehit Arjin komutasındaki savaşçılar, tünellerde silahlı grupları fark ederek karşı saldırıya geçiyor. Ardından düşmanı arkadan çembere alıyorlar. İlk aşamada çok sayıda tank ve ağır silah QSD’nin eline geçince Türk devleti çetelerinin imdadına yetişerek hava saldırıları gerçekleştiriyor. Bu saldırılarda birçok savaşçı şehit düşüyor; çatışmalar baraj çevresinde göğüs göğüse devam ediyor.
‘Kursaklarında kaldı’
Silahlı grupların barajda çektikleri fotoğraflara ilişkin konuştuğum bir savaşçının sözlerini hatırlıyorum:
“Burayı gördüler ama kursaklarında kaldı. Neye uğradıklarını şaşırdılar.” Türk medyasında “Tişrîn ele geçirildi” haberleri yalnızca bir saat sürdü. Çünkü QSD savaşçıları kısa sürede, çetelere ağır kayıplar verdirerek kontrolü yeniden sağladı.
Bu süreci dünyaya duyuranlar, 19 Aralık’ta katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin oldu. Tişrîn Barajı’nda yaşananları ve savaşçıların direnişini onların yaptıkları haberlerden öğrendik.
Em ji mirinê mezintir in!
Direnişin birinci yılında, Nazım ve Cihan’ın şehadet yıl dönümünde Tişrîn’de çatışmaların yoğun yaşandığı Mesakên (Yurtlar) bölgesine doğru yola çıkıyoruz. SİHA’ların hala havada olduğu, saldırıların sürdüğü bir zamanda baraja ulaştım. Yol boyunca vurulan evleri, hedef alınan noktaları ve iki gazetecinin şehit düştüğü Til Banat köyünü gördüm. Til Banat köyü, çoğunluğu BASS döneminde Arap kemeri politikası ile Kobanê’yi çevrelemek için yerleştirilen Arap halkının yaşadığı bir köy. Arkadaşlarımızı anarak yola devam ediyoruz. Yol boyu Tişrîn direnişi sırasında yola çıkan konvoyun hedef alınması sonrası Kobanêli direnişçi Adle’nin sesi kulaklarımdaydı: “Em ji mirinê mezintir in” (Biz ölümden büyüğüz).
Bir halkın ölümün üzerine yürüyüşünü dünya burada gördü. Bavê Teyar’ın da dediği gibi “ölümün kefenini yırttık” sözleriyle ölüme yürüdüler. Bu halk, onuru ve özgürlüğü için bu kadar bedeli göze alarak direndi. Tişrîn Barajı, bu onur ve özgürlük direnişinin yaşandığı yerdi.
Baraj tamir edilemiyor
Saldırılardan kaynaklı durma noktasına gelen barajda, o süreçte halkın direnişinden ve saldırılardan izler görmek mümkün. Şu anda Kobanê ve Halep’e elektrik veren barajda 12 mühendis dönüşümlü çalışıyor; çalışanların sorumluluğunu Özerk Yönetim Elektrik Konseyi üstlenmiş durumda. Öte yandan barajda oluşan teknik hasarlar, parçaların bulunamaması ve bu konuda ambargo uygulanması nedeniyle tamir edilemiyor. Saldırıdan kaynaklı hasar alan 1’inci ve 9’uncu turnikelerin parçalarının Avrupa’dan getirilmesi gerekiyor fakat buna ilişkin uluslararası güçlerin sessizliği devam ediyor.
Anı köşesi korumaya alındı
İlk sivil grubun Tişrîn Barajı’na gelerek oluşturduğu kolektif ve komünal yaşamdan kalan izlere rastlıyoruz. Pankartlar ve şehit düşenler için oluşturulan “Tişrîn Direnişi” anı köşesi, orada çalışan mühendisler tarafından zarar görmemesi ve korunması için cam çerçeve içine alınmış. Anı köşesinde, o günkü koşullarda halkın direnişini ve bu direnişte şehit düşenlerin unutulmadığını ifade eden yazıları görmek mümkün. Aynı zamanda direnişin ilk dönemlerinde hedef alınan yaralıları kurtarmaya giden ambulansların da içinde olduğu araçlar bir başka köşe olarak düzenlenmiş. Mühendisler bu araçların etrafını çevirerek meydanın bir köşesine yerleştirmiş ve alanı bir müzeye dönüştürmüş.
Türk devleti ve ona bağlı grupların saldırı tehditleri devam ettiği için, baraj içinde yaralılara ilk müdahalenin yapıldığı sağlık kabini de kısıtlı imkanlarla da olsa çalışmalarını sürdürüyor.
Şehit Ronahî’nin 17 günlük direnişi
Şehit düşen Ronahî, Arjîn ve Amara’nın direndikleri yere doğru ilerliyoruz. Bizi ilk olarak yanmış bir araç karşılıyor. Bazı bölgelerde hala silahlı grupların döşediği mayınlar olduğu için dikkatli davranmaya çalışıyoruz. Yanımdaki QSD basınından arkadaş, “En ufak bir hata birçok şeyi değiştirir” diye uyarıyor. Ben de çok fazla iç kısımlara girmeden, o direnişten geriye kalan bir şeyler bulabilir miyim diye bakınırken, adının Zekeriya olduğunu öğrendiğim bir savaşçı bizi yanına çağırıyor.
Zekeriya, Şehit Ronahî’nin 17 gün boyunca nasıl direndiğini anlatıyor: Ronahî’nin direnişi sırasında silahlı gruplar, o tünelde çok kişi olduğunu sanıyor; bu yüzden tünelin üzerine gidemiyorlar. Daha sonra Türk devleti silahlı grupların yardımına geliyor ve YPJ savaşçısı Ronahi’nin bulunduğu tüneli bombalıyor. 17 günlük tarihi direnişin ardından YPJ savaşçısı Ronahi orada şehit düşüyor.
Halk da ölüme meydan okudu
Zekeriya, gözleri dolarak şunları söylüyor: “Halk direnişinin önemini çok iyi anladık. Halk gelene kadar suyumuz ve yemeğimiz yoktu. Halk ölüme meydan okuyarak bize su ve yemek getirdi. Bunun verdiği güçle daha fazla savaştık.”
Zekeriya bize YPJ komutanlarından Ronahi’nin direndiği binayı gösteriyor. Ancak bina paramparça…
Yurtlar bölgesinde dolaşmaya devam ediyoruz, mayınların yanı sıra patlamamış mühimmatlarla dolu bir alan. Aklıma Nazım ve Cihan’ın haberlerinde gördüğüm tank geliyor. Soruyorum, “Silahlı gruplardan ele geçirilen, savaşın boyutunu ortaya koyan o tanka ne oldu?” Zekeriya, tankın savaşçılar tarafından tamir edilmek üzere götürüldüğünü söylüyor.
Anlatılanlar film sahnesi gibi
Alanda dolaşmaya devam ederken “keşif hareketliliği” uyarısı geliyor. Orada bulunmanın, hala direnen savaşçıları da tehlikeye sokacağını düşünerek bölgeden ayrılmaya karar veriyoruz. Tam ayrılırken Zekeriya, bir yoldaşıyla birlikte yaşadığı anısını gülerek anlatıyor: “Saat üç gibi haber izliyorum. Şu ileride duran, gri ve beyaz karışımı parçalanmış binadaydım. Kapı çalmaya başladı, şaşırdık. Kimseyi beklemiyorduk. Kapıyı yanımda duran arkadaş açmaya gitti. Kapı deliğinden bakınca uzun sakallı ve uzun saçlı birini gördü. Arkadaş gelip durumu sessizce bana söyledi. Kafamızı pencereye fark edilmeden çıkardığımızda, çetelerin yaklaşık 20 Toyota pikapla Yurtlar bölgesine geldiğini gördük. Elimdeki cihazdan bilgi verdim ama bilgi vermemle tüneller bölgesinden çatışma sesini duymam bir oldu. İlk çatışma orada başladı.”
Anlatılanları bir film sahnesi gibi, inanmakla inanmamak arasında gidip geliyorum. Ama aslında benzer birçok hikayeyi şubat ayında Tişrîn Barajı’nda bulunduğum sırada da duymuştum.
Selam olsun!
Zekeriya’nın hikayesini dinledikten sonra bölgeden ayrılmak üzere Kobanê’ye doğru yola çıkıyoruz. Yola çıkmamızdan saatler sonra Türk devleti ve ona bağlı silahlı grupların Tişrîn Barajı’nın etrafına ve Heci Hisen, Şêx Mehşi ve Suriyetel Tepesi’ne dönük saldırılar gerçekleştirdiğini duyuyoruz.
Bu yolculukta Kuzey ve Doğu Suriye’de direnişin yarattığı etkiyi, Tişrîn Barajı’nda halk ile savaşçının omuz omuza neler başarabileceğini yeniden hatırladık. Anıya yolculuk, unutturmamaktır. Tişrîn’de bir grup savaşçının yarattığı etki, gerçeği topluma ulaştıran basın emekçilerinin rolü ve halkın kefenlerini alıp ölümün üzerine yürümesi inancın neler başarabileceğini gösteriyor.
Direnişin birinci yılında, yeniden o direnişi bize anlatanları; direnmekten başka şansı olmayanları minnetle anıyorum. Gündemler ne kadar hızlı değişse de, direnenlere, halkı ve yoldaşı için omzunu yastık yapanlara selam olsun.







