Hakan Fidan’ın çocukları

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Çavuş Hakan, artık çok büyük bir Türk büyüğüdür. Recep Tayyip’in entrikacı diplomasinde de, müzakere masalarının müdavimi bir yol göstericidir. Dünya liderleri arasında, bir tek Amerika Başkanı Obama, “bunun masada işi ne?” diye itiraz etmiş, görüşme masasından kaldırmıştı. Ruslar ise onu çok sevmişti.

Deniz Poyraz yoksul, Kürtçe deyimle “dest teng” ama, onurlu bir ailenin kızıydı. Çalışarak, hayatlarını tırnaklarıyla kazanan bir aile.

Deniz, bir insan güzeliydi. Kocaman yürekli ve hayalleri de kocaman. Barbarlardan kurtarılmış bir Kürdistan’ı hayal ediyor, bu uğurda çabalıyordu. Hayatı seviyordu. Fırsatını bulunca keman çalmayı, insanlara yardım etmeyi...

Barbarlar, kendilerine yakışan vahşetle, onu hedef yapıp vurdular. İnsanca, iyilik, güzellik üzere olan hayallerini öldürdüler.

Bu konuda, her şey konuşuldu, yazıldı. Benim söyleyecek sözüm kalmadı. Başka yöne bakacağım ben: Çünkü, Musa’nın deyişiyle “Güneşin altında hiç bir şey yeni değildir”, bu söze paralel olarak, barbarın hiç icraatı da yeni değildir. Elinden Ermeni, Rum, Süryani-Asuri, Keldani kanı damlarken, tastamam 101 yıl önce, mutlu olmak için, Kürt kanına dadandılar. 1920’den beri, öldürmeye devam ediyorlar...

Bu bakımdan Deniz, ilk değildir. Barbarın can alma şenliğinde, onun kanı bir devamdır.

İnsanı kanatıp ruhlarını almak, tek bildikleridir. Utanma yok, arlanma duygusu sıfırdır, bunlarda. Çünkü, her şeyleriyle devşirme. Binbir halkın çalınıp kaçırılarak, askerleştirilmiş (Yeniçeri) çocuklarının torunlarıdır, bunlar. Sonra onlara takviye edilen...

Ama devşirmecilik bitmedi. Devam ediyor. Gaddardır, devşirme. Çünkü devşirir, kendilerine benzetirken, önce kişinin vicdanını elinden puç, kör ediyor, sonra ortalığa salıyorlar.

Dördüncü Cumhurbaşkanları Cemal Gürsel, devşirilmiş Hınıslı bir Kürt’tü. Ama Türk ırkçısıydı. Kürt’e, “size Kürt diyenin yüzüne tükürün” diyerek, kendi yüzüne tükürüyordu.

 1990’ların kadrolu katilleri de devşirmeydi. Utanç ama, en vahşileri Kürt olandı.

İnsanı, doğa ve servetleri talan ihalesini almışçasına, ortalığa dalan Rum Pontos’un merkezi Potamya’dan gelme Recep Tayyip, şu sıralar en büyük Türk ırkçısı. Alıp götürürken, kırma emri verirken, yakınlarında vicdanın sesi, gölgesi de yok. Kafa kesen kiralık dincilerden devşirme ordusu ilerlerken, geride viraneler, evsizler, yetim çocuklar ve ölüler tarlası uzanıyor.

Kurduğu kanlı, irinli, bol hırsızlı, mafyanın bile soyulduğu düzende, devşirdiği “Türk” damgalı katilleri Asya, Afrika, Ortadoğu ve ağırlıklı olarak Kürdistan’a sevkediyor...

Vicdansızlık dedik, Osmanlı tarihin en kanlı ellerinden biri de, Skoloviçli köyünden kaçırılmış bir Sırp olan Sokullu Mehmet Paşa’ydı. Sokullu devşirme okulundan mezun olduktan sonra, ilk hırsızlık ve talan seferi Sırbistan’a, kendi köyüne idi. İlk icraatı da annesinin bohçası, sandığını yağmalamaktı.

Hakan Fidan, yoksulluktan kaçıp Ankara gecekondularına sığınmış, bir Kürt ailenin oğlu, devşirilmeye açık, ama kimliği, aidiyeti yüzünden, Türk ırkçılarınca dışlanıp kenara atılan ezik biriydi. Ola ola, orduda çavuş olabilmişti. Orada da tutanamamış, erkenden ayrılmış, kimlik, kişilik” arayışında, dincilere yaklaşmış, o arada Recep Tayyip’le yolu kesişmişti.

“Apart” denilince, sorgulayıp düşünmeden hedefin üstüne atılan niteliksiz niteliği ile Receb’in dikkatini çekmiş ve terfi ede ede pis işlerin başı olmuştu. Hakan Fidan, Recep Tayyip diktatörlüğü istihbarat ağının başıdır. Tek kelimelik sözüyle insanların abat, hayatların yok olduğu diktatörlükle, Recep Tayyip’den başka, egemen görünen herkesin korkulu rüyası, dostluğu ise “yürü ey kulum” demektir. Dünyanın en büyük “legal” haydutluğunun imparatorudur, bu.

Kendisi bir Kürt’tür. Aşireti, akrabalarından Kürdistan’a adanmış, dağa çıkmış pek çok insan vardır. Ama kendisi halkının yeminli düşmandır. Bir suç makinasını andıran İçişleri Bakanı Soylu’ya paralel olarak, Kürdistan’da tek hanelik mezra (çiftlik) dahil, her yerde, her evde ajanları olan “bir hafiye başı”dır. Bütün Kürtlerin oturma ve yatak odalarında gözü, kulağı vardır.

Kaç kişiden oluştuğu kimsenin bilmediği, silahlı güce komuta etmektedir, ayrıca. Her ırktan kiralık katil, katillerin kafa keseni, tecavüzcüsünü, Türk ırkçılığının yayılmacı amaçları için organize eden de onun başında bulunduğu teşkilattır. Mafya organizasyonu andıran teşkilat, dünyanın dört bir yanından insan kaçırmak, nokta vuruşlarıyla insan öldürmektedir.

Bu yönüyle teşkilat, beş kıtada suç işleyen, ama karşılık görmeyen haydut kalesidir. Gerektiğinde korunan ve asla “alemin adaleti”ne konu edilmeyen...

Yakın geçmişte TC’de, Fransa’da, kalabalıkları hedef alan bombacıların menşei bile örtüldü. Üç Kürt kadınını hedef alan Paris katliamı, bir tetikçiye kilitlendi. Sonra onu hapishanede yok ederek meseleyi kapattılar.

Çavuş Hakan, artık çok büyük bir Türk büyüğüdür. Recep Tayyip’in entrikacı diplomasinde de, müzakere masalarının müdavimi bir yol göstericidir. Dünya liderleri arasında, bir tek Amerika Başkanı Obama, “bunun masada işi ne?” diye itiraz etmiş, görüşme masasından kaldırmıştı. Ruslar ise onu çok sevmişti.

Kürdistan’ın kızı Deniz’in katline dönersek, tetikçi “apart” emrini uygulayan bir tetikçi, cellattır sadece. Kim olduğu da önemli değil. Önemli olan “hangi fikriyatın sülbünden” olduğudur. Özetin özetiyle, Rojava’da “Allah u ekber” diye diye insan kesen tecavüzcüler, “Türkiye bölünmez, bu bayrak inmez” haykırışı ile it başı işareti yapan Türk ırkçıları da Hakan Fidan’ın haydut yetiştiren okulunun mezunları, onun çocuklarıdır.

Hakan Fidan mahdumlarından yargıç cellada iş hazırlayandır. Sağlıkçı (Deniz’in katili gibi) tetikçi, imam (Kürdistan’da olduğu üzere) iz sürücü, muhbir, asker, polis suç aygıtıdır.

 Başların başı da Recep Tayyip’tir.

Yapılacak şey, daha kavi bir organizasyonla, 101 yıllık mücadeleye devam etmektir...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.