Hakikat ve yasa

Forum Haberleri —

Hakikat

Hakikat

  • Hakikat, kendinden menkul bir şey değildir. Belirli bir önermenin hakikat değeri, mantık ve öz çelişkiler dışında tüm durumlarda, önermenin içeriğinden bağımsızdır. 

HARUN ŞIKAKİ

“Yasalarımız bilinmez herkesçe, bizi yöneten o küçük soylular grubunun elinde bir sırdır. Bu eski yasalara tıpatıp uyulduğundan kuşkumuz yok, ama bilinmeyen yasalara göre yönetilmek gene de enikonu rahatsız edici bir şey... Belki bizim ele geçirmeye çalıştığımız yasalar diye bir şey yoktur hiç. İçimizde küçük bir topluluk gerçekten bu düşüncede ve kanıtlamaya çalışıyor ki, bir yasa varsa, şudur ancak: Soylular ne yaparsa, yasa odur” (Kafka)

Bir hakikat kavrayışı, pratik yaşam için gerekli olabilir. Ancak hakikat, kendinden menkul bir şey değildir. Belirli bir önermenin hakikat değeri, mantık ve öz çelişkiler dışında tüm durumlarda, önermenin içeriğinden bağımsızdır. Bu tür bir tanımlamanın analitik önermelerden ayrı olarak, kendi başına bir önerme olduğunu, kendi ilişki ve çelişkisini gösterdiğini ancak gerçek durum analizi sonucu anlaşılır olur. Bu bakımdan da bir hakikat nosyonunu ele aldığımızda ancak tüm ilişki ve çelişkileri içerisinde bir tanıma kavuşturulursa gerçek anlamına ulaşmak mümkündür.

Her bilgi kuramı, bir hakikat nosyonuna bağlanır. Mesela felsefe; düşünce ile varlığın arasındaki boşluğu kapatmak için hakikatin üretildiği koşulları garanti edecek aşkın bir terime başvurmak zorundadır. Ancak felsefenin kendisi de, hakikati garanti etmek için icat ettiği metafizik temellerle kısıtlamamıştır. Keza din olgusu içinde benzer kavrayışlar gereklidir. Teolojide de varlık ve ruh arasındaki mesafeyi anlama kavuşturmak için aşkın bir sebebe-terime başvurmak zorunlu hale gelir. Yine de, bu tür temellerin hakikatine ilişkin problem baki kalır, ve sonsuz bir gerilemeye yol açar.

Burada düşünce ve varlık arasındaki ilişki ve çelişkinin yaratmış olduğu gerilimler farklı düzlemlerde yeni arayışlara yol açar. Mesela mantık ve matematik, bir problemle karşılaşmaz, çünkü araştırma alanlarını tümüyle kendileri belirlerler. Fakat bu durum felsefe ve bilim sahasında farklı işler. Bilim kuramında gözlem ve deney arasında uyuşmazlık oluştuğu zaman hakikat kavrayışında yeni yarılmalar oluşur. Hem laboratuvarın kapalı ortamında hem de teknolojik ürünlerin korunmuş ortamında sonuçların yinelenmesi için yeni deney ve gözlemlere ihtiyaç hasıl olur ve bu da beraberinde nesnel dünya kavrayışında yeterince yeni hakikat sorgulamalarına yol açabilir.

Bilimin hem araştırma materyallerini hem kuramsal yöntemleri hem de evrenin kimi gizlerini ve doğanın yasalarını açığa çıkartmak için yeni hakikat yöntemlerine başvurmak durumundadır. Burada fizik bilimleri, beşeri bilimler vb. birer önerme olarak öne sürmek mümkün olabilir; fakat hakikat nosyonunu anlamak için daha zor bir görev bizi bekler. Çoğu zaman insan düşüncesi ve davranışı, kolaylıkla bireyleştirilemeyen ve yalıtılamayan, karşılıklı olarak bağımlı çok çeşitli değişkenler tarafından koşullandırılır. Olguların ve enformasyonun görece olarak tartışmasız olmalarına karşın, bu tür olguların üretildiği süreçler kendilerini kolaylıkla açığa çıkarmazlar.

Çünkü ortaya atılan sorun, hakikatin varoluşu sorunu ya da hakikat istencinin varoluşu sorunu değil, "hakikat istencine" erişme sorunudur. Kafka'nın öyküsü, yasadan tüm içerik etmenini uzaklaştırarak, yasaya göre yaşamanın neye benzediğini açığa çıkarır. Benzer şekilde Nietzsche, hakikatten tüm içeriğini uzaklaştırarak, hakikati arayarak yaşamanın neye benzediğini de sergilemiştir. Böyle bir araştırmanın gerekçesi şudur: Doğa yasaları, adalet ya da hakikat arayarak nasıl yaşadığımız, bu tür yasa, adalet ya da hakikatin doğasından çok daha fazla öneme sahiptir. Kişinin hakikati araması sırasında ne yaptığına ilişkin etik ve politik sorunlar, hakikatin varoluşuna dair epistemolojik sorudan daha önemlidir. Bir önerme, iki bileşene ayrılabilir. Belirli bir hakikat değeri taşıyan, nesnelere, kişilere ve anlamlara gönderme yapan içeriği ve belirli bir ahlaki değer taşıyan, yazıldığı ya da konuşulduğu biçem, oluş, ifade tarzı olarak anlamak. İfade tarzlarını biçimlendirirken, matematik, mantık, beşeri bilimler ve fizik bilimleri sadece hakikat değerine yoğunlaşmak üzere düşünsel eylemleri disipline edebilir. Bu tür biçimlendirmelerin ahlaki statü sorusu ve sonuç olarak doğa ile toplum üzerindeki etkisi, bilimsel söylem olarak anlama kavuşabilir. Bu bağlam dışında, bu tür bir biçimlendirmenin, herhangi bir ahlaki statüye sahip olduğu açık değildir. Çünkü ifade tarzı sadece bir biçem, bir sözdizimidir, söylem öğelerinin seçilmesinde ve oluşturulmasında kurala uygunluğu ifade eder. Ancak, ahlaki bir soru veya sorun, belirli bir biçimlendirme aracılığıyla disipline sokulabilen ve ifade edilebilenden daha çok, biçimlendirmeden kaçarak, temsil edilmemiş ve anlaşılmaz olarak kalanla ilişkilidir.

Önermeler, onlardan bağımsız olan bir içeriğe gönderme yaparlar. Eğer güneşin yarın doğacağını öne sürersem, bu olayın meydana gelmesinin, benim öne sürmemden tümüyle bağımsız olduğunu anlayabilirsiniz. Yine de önermelerin düzenleyici işlevi sayesinde çok çeşitli kendilikler üretmek mümkündür. Farklı ışık algılarını ilişkilendirerek, ortak kaynak olarak güneşin belirtici göstergesi oluşturulabilir, bir nesne olarak güneş üretilebilir. Güneşle ilişkili olan ekinlerin büyümesini seçerek, güneş ile büyüme arasındaki bir korelasyonun soyut göstergesi oluşturulabilir, büyüme nedeni olarak güneş fikri üretilebilir. Bir ilişkilendirmenin sonucu olan bu korelasyonu sabit olarak ele alarak, kendi zorunlu ya da doğal yasasına boyun eğen güneşin, ekinleri büyütmek amacıyla parladığına dair zorunlu bir gösterge kurulabilir. Son olarak, evrendeki çeşitli amaçsal eylemleri ilişkilendirerek, güneşin ekinleri büyütmek için parladığını buyuran bir metafizik varlık ya da hayali kutsal yasa koyucunun yorum bilgisel göstergesi kurulabilir.

Sonuçta, güneşin yarın doğacak olduğuna inancımın hakikati, kıyametin en azından bir gün daha ertelenmesindeki ilahi takdire bağlıdır. Anlam göstergelerini ilişkilendiren bu tür işlemler, bir dünyayı nesneler, mantıki ilişkiler, ahlaki amaçlar ve metafizik varlıklar ile doldurabilir. Nedensellik ve amacın nihai metafizik kaynağının, doğal dünya, yasa koyucu özne (örneğin yasama meclisi vb.)ya da Tanrı olup olmaması fark etmez. Ayrıca, bu tür ahlaki amaçların doğru olup olmadıkları ya da bu tür metafizik varlıkların gerçekten var olup olmadıkları da fark etmez artık.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.