Hala bir mezarımız bile yok
Dosya Haberleri —

Mehmet Ertak
30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü vesilesiyle 1992‘de Şırnak’ta gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Ertak’ın oğlu Serhat Ertak ile zorla kaybetmelere ve babasının hikayesine dair konuştuk
- Babam, bir maden ocağı işçisiydi, 4 çocuk babası ve o zaman 32 yaşında idi. Babam her zamanki gibi işine gitmişti. ‘Mehmet Ertak kim’ denilerek babam araçtan indiriliyor. Görgü tanıklarının ifadesine göre babam Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürülüyor. 3 kişi babamın gözaltına alındığına, 6 kişi de gözaltında işkence edilirken gördüğüne dair tanıklık ediyor.
- Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde sorgu elemanı olarak çalışan JİTEM elemanı Murat İpek’in 1997 yılında kamuoyuna yansıyan itirafları var. “Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük” dedi. Tüm infazları dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde yaptıklarını itiraf etmiştir.
NUDA KOÇAK/WAN
Birleşmiş Milletler, 21 Aralık 2010 günü 2011 yılından itibaren başlamak üzere 30 Ağustos’u resmi olarak Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü olarak anmaya başladı. “Zorla kaybedilmeyi” sadece askeri diktatörlerin uygulamadığını hatırlatan Birleşmiş Milletler (BM), dünyanın dört bir yanında, muhalifleri bastırma aracı olarak bu ihlalin yaygın bir şekilde yaşandığı uyarısında bulunuyor. Dünya genelinde zorla kaybetme vakaları özellikle de etnik ve dini çatışmaların ya da iç savaşların yaşandığı ülkelerde meydana geliyor.
Kaybedilenlerin hatırası
Kurdistan toprakları, zorla kaybetmelerin acısını, direnişin dayanıklılığıyla birleştiriyor. Ancak, zorla kaybetmelerin gölgesinde, birçok aile sevdiklerini ve umutlarını yitirdi. Evler, anılarla dolu odalarıyla sessizce bekliyor, kaybettiklerini geri getirmenin hayalini taşıyor. Kurdistan'ın hikayesi yalnızca acı ve kayıp değil. Bu topraklarda, direniş ve dayanışma da hüküm sürüyor. Kaybın karanlığına rağmen, Kurdistan halkı umudu hiç kaybetmiyor. Anılar, mücadele ve sevgiyle yeniden canlanıyor. Kurdistan'da zorla kaybetmelerin acısı derindir, ancak bu acı aynı zamanda birlik ve dayanışmanın kaynağıdır. Kaybedilenlerin hatırası, gelecek kuşaklara umut ve direniş mirası olarak aktarılıyor. Bu kaybedilenlerden biri de Mehmet Ertak. 1992 yılında işinden evine dönerken Şırnak’ın ‘Bakım’ denilen kontrol noktasında resmi giyimli polisler tarafından kimlik kontrolüne takılıyor, araçtan indiriliyor, Şırnak Emniyet Müdürlüğüne götürülüyor, sonrasında kendisinden bir daha haber alınamıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarına uzanır
Mehmet Ertak’ın oğlu Serhat Ertak ile zorla kaybetmelere ve babasının hikayesine dair konuştuk. Serhat Ertak, kaybetmenin bilinen en eski emsalinin Hitler'in “Gece ve Sis” kod adıyla 7 Aralık 1941 tarihinde yürürlüğe soktuğu yönerge olarak bilindiğini söylüyor. Zorla kaybetmenin tüm dünyada muhalif kesimlere sistematik olarak uygulanan hukuk dışı bir cezalandırma yöntemi olduğunu ifade eden Ertak, “Türkiye’de insanları zorla kaybetmenin tarihi Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanır, farklı inançlardan tutalım, farklı kesimlere sahip birçok insan kaybedilmiştir. Ama yoğun olarak 1984 yılında PKK ve TSK arasında başlayan çatışmaların ardından yaşanmıştır. Daha çok Kürt halkına yönelik yaşanmıştır. Cezasızlık politikasından kaynaklı binlerce insan zorla kaybedilmiş ve infaz edilmiştir, kimi insanın kemiklerine dahi ulaşılamamıştır” diyor.
Türkiye uluslararası sözleşmeye taraf olmadı
20.12.2006 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 23 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren “Herkesin Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme"yi 19 Nisan 2011 tarihi itibariyle 88 devletin imzaladığını ve 25 devletin taraf olduğunu ifade eden Ertak, şöyle devam ediyor: “Türkiye ne yazık ki bu uluslararası sözleşmeyi imzalamadı ve taraf olmadı. Bu da beraberinde kaybedilen insanların yakınlarına yaklaşılan tutumun göstergesi olmuştur. Hala Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri’ne ısrarla, anayasaya aykırı bir şekilde yasaklanması gibi..."
Babam araçtan indirildi
Babası gibi binlerce insanın kaybedilmesine yönelik yaptıkları girişimlerin başarısız kalmasının bununla bağlantılı olduğunu söyleyen Serhat Ertak, babasının hikayesini şöyle anlatıyor: “Babam, bir maden ocağı işçisiydi, 4 çocuk babası ve o zaman 32 yaşında idi. Biz Şırnak’ın Rezuk denilen mezrasında oturuyorduk. Babam her zamanki gibi işine gitmişti. 1992 yılının Ağustos ayında Şırnak'ta başlayan çatışmaların ardından üç akrabamız ile birlikte evine dönerken, Şırnak’ın ‘Bakım’ denilen kontrol noktasında, resmi giyimli polisler tarafından kimlik kontrolüne takılıyor. Herkesin kimliği veriliyor, ancak ‘Mehmet Ertak kim’ denilerek babam araçtan indiriliyor. Görgü tanıklarının ifadesine göre babam Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürülüyor. Orada gözaltına alındığına dair resmi gözaltı tutanağı düzenleniyor. Ancak amcalarımın ve dedemin tüm çabalarına rağmen gözaltına alınmadığı söyleniyor. Bunun üzerine rahmetli dedem İsmail Ertak savcılığa başvuruyor. 3 kişi babamın gözaltına alındığına, 6 kişi de gözaltında işkence edilirken gördüğüne dair tanıklık ediyor. Bu olay, soru önergeleri ile Meclis'e taşınıyor. Ancak ailem ne yaptıysa da gözaltına alındığı hep inkar ediliyor.”