Hangi helalleşme?

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • “Helalleşme de helalleşme” taklalarıyla tozu dumana katan Kılıçdaroğlu, öte yandan yarının egemeni havalarında, “Kandil’in altını üstüne getirmezsem...” yeminleri ediyor.

“Helalleşmek” arapça bir İslami deyimdir. Birinin hakkı, hukuku, emeği, hatta kanını ötekine bağışlanması, karşı tarafın bunu kabul etme terminolojisidir, bu.

Kısacası “helalleşme” fiili, tek yanlı bir irade değildir. İki taraf arasında gelişen bir mutabakat, yani anlaşmadır. Ama Kılıçdaroğlu helalleşmesinde taraflar yoktur. Kendisinin temsil edeceği “kutsal devlet” vardır. Devlet adına, kendisi “helal” deyince, bütün acılar bitecek, yani...

50 yıllık bir “sosyal demokratlaşma” maratonundan, sonra IŞİD afyonlu “Türk-İslam” durağında kazık çakan, CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni keşfidir helalleşme.

Kemal bey, bu jargonla, Atatürk dönemini yüksekten atlayarak, sonraki kanlı gidişattan enstanteleri yakın plana alıyor ve  “helalleşme” vaadediyor.

Ancak, devletin oğlu rolüne çıkan Kemal Beyin helalleşmesinde taraf yok, “yüksek irade” var.

Kemal bey o iradenin muktediri olursa her konuda, mesela “Maraş katliamında devlet adına helallik, istiyorum ve helalleştim” deyince mesele bitecek, yara sarılmış olacak.

6-7 Eylül vahşetleri, Sivas’ta insanların diri diri yakılması, her şey “sağ ve selamet” olacak...

Yani insan olma rehabilitasyonu, ırkçı kafaları tamir etme seansları da yok.

Kemal bey, 1940’lardan itibaren gelişen kanlı zincirin halkalarını tek tek sayıp “yüce Türk devleti” için sakınca yaratmayan “helallik listesi hazırlıyor, Kürdistan’dan da “Roboski katliamını” buna dahil ediyor.

1920’den Atatürk’ün ölümüne kadar süren soykırım seferleri ve bu gidişin insan oğlunu utanç ile tiksintiye sürükleyen, Zilan, Dersim halkaları, insanların diri diri yakılması olayları, yangın ve yıkım hiç olmamış gibi...

“Mesele İslam ise kafa kesmek, hırsızlık, talan ve tecavüz mubahtır” diyen IŞİD mantalitesine uygun olarak rejimi sorgulama, utanç ve suçları deşme yoktur, bu helalleşmede.

Bu nedenle helalleşmenin temeli bozuk, ayağı havada, günü kurtarma Propagandasıdır. Karşı taraf dediğimiz mağdurun adı yok, bu bir parmaklık balda...

Her şey gücün affına ilmikleniyor.  Nitekim, çağımızı onurlandıran insanlık arayıcılarından biri olan Eren Keskin,  şöyle ediyordu:

“Helalleşme ancak eşitler arasında olur. Kanlı egemenin kimseyle helalleşme, hakkı ve yüzü yoktur. o yüz, insan kanı karasıdır çünkü. Bunların yapması gereken tek şey, insanlık önünde diz çökmesi ve merhamet dilemesidir. Hangi helalleşme!..

Eren Keskin’in tesbit ettiği üzere, Türk tipi İslamik helalleşmenin durduğu zemin çürük, kandan “puç”tur.

Sen kimden helallik istiyorsun, be yaratık? Katledilmiş mezarsız, yangın ve yıkımlardan mı?

Soykırımlar yaparak gelmiş ve sonra yüz yıldır Kürtleri kıran, Türk-İslamcı ırkçıların helalleşmesi, “ey Kürt seni kırar, ülkeni yakıp yıkarken yoruldum. Ama bu zahmeti affediyor, yorgunluğumu helal ediyorum” diyor.

Dedikleri bu. Eğer gerçekten insanileşme gibi bir niyet olsaydı, önce yüz yıldır kanatıp ağlattıkları bir halktan özür dilerlerdi. Yok böyle bir şey. Tazminat ödeme niyeti bir yana, olanı da çalıyor, talan ediyor; bir yandan da Kürt kesmek için, bıçaklarını bileği taşına sürtüyorlar.

Oysa, ırkçılığı körükleyeceklerine evrilen dünyayı görselerdi!..

Bak adamım: Senin yolunda gittiğin Nazi rejimi, tıpkı senin gibi yeryüzündeki tüm Yahudileri hedef alarak insan kırdı.

Almanya Başbakanı Willy Brandt, yıllar sonra (1970) Yahudilerin anısı önünde diz çökerek özür diledi. Bununla Alman halkının insaniliğini dünyaya ilan etti.

Dahası var. kırılan Yahudilerin torunları, bugün Almanya’nın imtiyazlılarıdır. Yurttaş olarak vergi vermiyor, hiç bir kamu hizmetine katılmıyorlar.

Amerikaya bakın bir de: Kürtler gibi ülkenin yerlisi olan Kızılderilileri, 1800’lerde artan şiddetle kırarak bitirmeye, elde kalanları asimile etmeye çalıştılar. Ama, sonra büyük pişmanlıkla, insan oğlundan özür dilediler. Onlara imtiyazlar tanıdılar. Özel yaşama alanları tahsis ettiler. Yerliler bugün dünlerini araştırıyor, dilleri, kültürlerini geliştirip yaşatıyorlar.  Onlar için, bakanlık bile var.

Geçmişte Kürtlere benzer bir akıbetten geçen Avusturalya yerlileri (Aborjinler) de ülkenin imtiyazlılarıdır, bugün. Bayrakta da simgeleniyorlar.

Sen adamım; soykırımcı Alman Hitleri taklit edip IŞİD’in yolunda giderek, günümüz dünyasında, soykırımcılıkta teksin sen.

Biliyorum. “Sen de insan ol” demem, nafile bir dilektir. İnsanlıkla ne alaka, bu çağda kurt, köpek gibi uluyarak, IŞİD gibi Allah u ekber diye sloganlar haykırarak, insan canı almaya çıkıyor, Kürtleri yalan dolanla bir araya toplayıp topluca kırıyor, diri diri yakıyorsun.

Siyasi partileri, “en çok ben Kürt öldürdüm ve gelecekte de ben öldüreceğim” yarışında.

Cumhurbaşkanı sıfatını da taşıyan biri, utanmadan döktüğü Kürt kanıyla övünüyor, Kürtlerin yer yüzündeki varlığını, Türk’ün bekaa sorunu olarak pazarlıyor.

“Helalleşme de helalleşme” taklalarıyla tozu dumana katan Kılıçdaroğlu, öte yandan yarının egemeni havalarında, “Kandil’in altını üstüne getirmezsem...” yeminleri ediyor.

Kılıçdaroğlu Kürt kırımı ile göz doldurup sürüleşmiş kitlelerden destek almaya çalışıyor, ama Kandil, bir tepe, bir köy değil, ayrı bir diyardır; Cudi’den Ürdün’e kadar uzanıyor.

Bu diyarda Kürt’ü, Acem’i, Arap’ı, Süryani ve Ermenisiyle sayısız halk yaşıyor.

Kafkasyalı bir köle torunu olan Hulusi Akar adında bir yaratık, sabahları erkeden, Türk halkına o gece katlettiği Kürt sayısını müjdeliyor. Parlamentoda “yer yüzünde Kürdistan diye bir coğrafyanın bulunmadığını” söylüyor.

Pontuslu Süleyman Soylu, “Kürtleri öldüre öldüre Kürt öldürmede sona yaklaştıklarını” müjdeliyor.

Yalanla yaşamaya alıştırılmış, ırkçılıkla beyni yıkanarak yamyamlaştırılmış kalabalık, 50 milyonluk Kürt varlığından habersiz, soysuz ise yalana inanıp sevindirik oluyor.

Ve bunca yamyamlık varken yandaşlarına, Kürtlerin de yaşadığı bir bölgeyi, yerle bir etme sözü veren biri, aynı zamanda helallik sözü veriyordu.

Bunca yalan ve beyinleri dolandırmayla, nereye kadar be, berxudar olmayasıcasılar. Birazcık utanın be!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.