“Hangi yüzle?” demeyin...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Her neyse, o kanlı elini tutanlara hayırlı olsun. Esad, onca acı ve tecrübeye rağmen onunla el ele tutuşup, yurttaşı Kürtlerin kanına girecek mi?  Sanmıyorum. Ancak, ihtiyatı da elden bırakmamak gerek. Dünya, “bebext” dünyası...

Haberi, İran’ın resmi haber ajansı “Tasnim“ yayınlamış. Türk televizyon kanalı KRT’de ilgilenen dünya ile birlikte, haberi bir İran televizyonundan almış. Oradan dinledi.

İran’ın devlet aygıtı haberi yayımlamışsa, haber asparagas değil doğrudur.

Habere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 16-17 Eylül 2022 tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkand şehrinde yapılacak Şangay İşbirliği Teşkilatı toplantısı sırasında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip’le, “barış amaçlı” üçlü bir toplantı düzenlemek istiyormuş.

Dikkat ederseniz, olayı anlatırken “mışlı” zaman kipini kullanıyorum. Çünkü, İran kaynaklarının da belirttiği üzere, henüz kesinleşmiş bir durum yoktu. Kesin olan, üçlüyken beşliye dönüşen batıya alternatif “Şangay Paktı” toplantısı ve Recep’in oraya katılacağıydı.

İran haber ajansına göre Putin, Esad’ı da “hususi rica” ile Semerkand’a davet etmişti. Ancak haberden, Esad’ın daveti kabul edip etmediği anlaşılmıyordu.

Bilinen tek gerçek, Recep Tayyip’in buluşmanın gerçekleşmesi umuduyla, Putin’in kapısında “aleste” beklediğiydi. Bu amaçla bir koşu Putin’in Soçi’deki yazlık mekanına gitmişti, geçtiğimiz günler. Boynu bükük, ağzını da eğerek Putin’e bakıp “yardım et, beraber Kürt öldürüp hanelerini başlarına yıkalım” teklifinde bulunmuş ve “çöpçatan” misali, “bu işi Esad’la hallet” cevabını almıştı.
Putin elbette işine, kazancına bakan biriydi. Amacı için yıllardır onu idare ediyor, yeri geldiğinde kullanıyor “meselesi”de yola çıkıp verdikleri karşılığında ağır ağır Batı ittifakından koparıyor, parasını da alıyordu. Eğeliyordu.

Recep Tayyip NATO dolayısıyla Amerikaya rağmen, Putin’den füzeler almıştı. Rusya, Akdeniz sahiline yerleşmişti. Recep’in bile şimdiden tüm ünitelerine giremediği bir nükleer santral inşa ediyordu.

Recep’in özel şirketi niteliğindeki Türk devleti, bu arada batıdan kopma zilleri çala çala Putin’in ağırlığı altındaki Şanghay beşlisine yanaşıyor, emir ve komuta altındaki Türk medyasında, “dost ve müttefik Amerika” kavramı giderek kararıyor, daha hiddetli şekilde “Amerikan emperyalizmi” oluyordu.

Öte yandan Putin, Suriye’nin güvenliğinin güvencesi havalarındaydı. Erdoğan ise ondan bir şeyler koparmak için takla tazeliyordu. Bu atmosfer içinde anlaşılıyor ki, Putin’in “çöpçatan” misali aracılığı meyvesini verdi.

İran medyasından bir gün sonra, Recep’in sarayı “apart” demiş olmalı ki, Türk medyasında bugün “Erdoğan ve Esad (artık Esed değil. İsmi eski haline döndü) Eylül ayında görüşecek” başlıklı haberler yer almaya başladı.

Biliyorum. Bu satırları okuyan kimileri bir yandan da “hey utanma duygusu, neredesin sen?” diye söyleniyordur. Haklılar. Çünkü Recep, ağzını büzerek on yıl önce, yüzüne gülüş oturtarak  “kardeşim” diye diye Esad’a yanaşmıştı. Toyluğunu fırsat bilip onu kandırma ve dolandırmaya kalkışarak ülkesini ele geçirmeye çalışmış, başaramayınca “al sana düşman” demişti. Esat, bir anda “Esed” olmuş, yer yüzündeki İslamcı naralı katilleri, tecavüzcü, hırsız ve kafa kesenleri toplayıp donatarak hanesine, ocağı, yurduna saldırmıştı. Suriye ülkesi kan, gözyaşı seline uğramış yıkım, yangın alanı, mezarsız ölüler tarlasına dönüşmüştü. Ülkede’nin bir kısmı, o günden beri, Türk bayraklı katiller barınağı.

Ülkenin yurttaşı Kürtler o günden beri, Recep ve ortağı katillere canları, mal ve mülkleriyle vaad edilmiş ganimet.

Onun için Recep Tayyip’in Esad’ı öpmeye hazırlandığını duyan insanlar, şaşkın:
“Ne yüzle?”

Ha unutuluyor. Yüzlere ilişkin olgu, üstün değer yargıları AKP rumuzlu diktatörlükten önceki zamanda büyük önemde, bir haysiyet meselesiydi. O devir gerilerde kaldı. Yaşadığımız dönem, şehir eşkıyalığı olan mafya devleti devranıdır. Eski günlerde, Mafyanın bile bir raconu, reislerin yere düşürülmeyen bir onuru, utanma duygusu vardı. Utançtan yüzler kızarıyordu.

Şimdilerde çaldığıyla yakalanan “adam”ın itibarı değeri yükseliyor. Bunların dünyası böyle yani...

Çünkü, bu devir “devleti olan mafya döküntülerinin” devranıdır. Bu devranda, utançtan kızaran yüzler de yok. Artık hırsızlar ve katilleri oligarşisinin önderleri, başlarının ön tarafında, yüz yerine asla renk vermeyen ve kızarmayan bir duvar kaplama ile yaşıyor, ortalıkta dolaşıyorlar.

Bu “yüzsüzlüğü” kimse bilmese bile, Kürtler en iyi bilen ve yaşayandır. Onların asla unutmayan bir hafıza depoları vardır. Ve o günü de şu an gibi hatırlıyorlar.  

“Adam” bir insan görünme şenliği düzenlemişti, Kürdistan’nın yüreğinde. Ta ötelerden “ben kendim bir Kürt’üm” diyen birilerini de, “şeref misafiri” olarak çağırıp, baş köşeye oturtmuştu. Kürtler için geleceğin, sonsuz düğün gibi olacağının temsili olarak, “xeli” (duvak) içindeki gelinler sıram sıramdı. “Adam” gelinlerin boyunlarına altın diziyordu. Öte yandan, evladına ağlayan Kürt anaların “megirî dayê” ağıdı söyleniyor ve “adam”ın eşi öncülüğündeki şüreka, topluca geçmişe ağlıyorlardı. Hemen ardından, düğün-bayram bir gelecek vaad ediliyordu.

İyi mi? İyi elbette ama aradan üç zaman geçmeden, yeni doğan bebeklerin tepesine tanklar, toplar, uçak ve füzelerle çöktüler? Anaların yerde kanayan evlatları ardında döktüğü göz yaşı birbirine aktı.

Dahası da vardı. Kimi öptüyse, ertesi gün kapısına dayandı. Malı, mülküne kondu. Soyulacak yer kalmayınca, kendi yurttaşının lokmasına çöktü.

İsrailden istediğini alamayınca, dilinde katil oldular. Soykırımcı, terörist. Ama ihtiyacı olduğu gün, ver öpim abi diyerek cumhurbaşkanlarının ayakları altına halı serdiler şanı, şerefine top attılar. Katil dedikleri Suudileri tutup tutup öptüler. Katil dedikleri Mısır devlet başkanı sayın oldu.

Suçlayıp ağız dolusu sövdükleri Körfez Emirine, “para versene abi” diye avuç açtılar.

Her neyse, o kanlı elini tutanlara hayırlı olsun. Esad, onca acı ve tecrübeye rağmen onunla el ele tutuşup, yurttaşı Kürtlerin kanına girecek mi?  Sanmıyorum. Ancak, ihtiyatı da elden bırakmamak gerek. Dünya, “bebext” dünyası...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.