Bugünleri o ruh belirledi

Ölüm orucu direnişleri

Ölüm orucu direnişleri

  • Diyarbakır Cezaevi'ndeki ölüm orucunun tanıkları, 14 Temmuz direnişinin fedai bir ruh ile gerçekleştiğini anımsatarak, “O dönemin direniş ruhu bugünleri belirledi" dedi. 

Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde yaşanan işkence ve insanlık dışı uygulamalara karşı 14 Temmuz 1982'de PKK’nin öncü kadroları Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek öncülüğünde başlatılan "Büyük Ölüm Orucu"nun üzerinden 43 yıl geçti. Dönemin tanıklarından olan Bedri Karaoğlan, 17 yaşındayken 1980’de gözaltına alındı, 96 gün süren işkencenin ardından yapılan yargılamada idam cezası aldı. Çocuk olmasından dolayı idam cezası 10 yıla düşürüldü. 10 yıl tutuklu kalan Karaoğlan, 1990'da tahliye oldu. Gördükleri ve yaşadıklarının kelimelere sığmayacağını belirten Karaoğlan, 14 Temmuz Direnişi'nin Kürtler için bir milat olduğunu söyledi. 

İşkence ve 8 saat yürüyüş

Çocuk yaşta tutuklandığını anımsatan Karaoğlan, “Beni Ergani’de gözaltına aldıktan sonra Amed’e getirdiler. Amed’de 96 gün işkencede kaldım. Yanımızda bir arkadaşı öldürdüler. Ondan sonra bizi 10 gün bekletip tekrar işkenceye aldılar. Tutuklandıktan sonra Diyarbakır 5 No’lu zindana götürdüler. Cezaevinde uygulanan tüm işkenceler o dönem bizim üzerimizde uygulandı. Her türlü işkenceye maruz kaldık. Kalastan tut, şiş, sopalar… Özel timler görev yapıyordu. Gece, gündüz koğuşlar basılıyordu. İşkence edip, günde 8 saat yürüyüş yaptırıyorlardı” dedi. 

14 saniye bakışıyorlardı

Mahkemeye gözleri kapalı zincirlenmiş bir şekilde götürüldüğünü hatırlatan Karaoğlan, şöyle devam etti: “33. koğuşta dört arkadaş kendisini yaktı. Biz onu aylar sonra öğrendik. Çünkü bizi mahkemeye götürdüklerinde gözümüzü kapatıp zincirlerle bağladılar. Bu şekilde getirilip götürülüyorduk. Konuşmak yasaktı. Konuşanı öldüresiye dövüyorlardı. Rahmetli annem bir kelime Türkçe bilmiyordu. Birbirimize bakıp duruyorduk. 14 saniye sürüyordu.”

Verilen bedellerle gelindi

Fedai ruhla gerçekleştirilen 14 Temmuz Ölüm Orucu Direnişi'nin dönüm noktası olduğu kaydeden Karaoğlan, şunları söyledi: "Hiçbir şeyin bitmediği, işkencenin yenileceğini gösterdi. Diyarbakır zindanı anlatılamaz. Yaşayan bilir. O dönemin direniş ruhu bugünleri belirledi. Kürtler bu seviyeye gelmişse o arkadaşların verdiği bedeller sonucudur. Onurlu barışın inşasına giden yol büyük bedellerle oldu. Şu an devam eden sürecin bir direniş geçmişi var. Devlet süreçte samimi ise Diyarbakır Zindanı’nda yaşanan vahşet için öz eleştiri versin. Çünkü orada yaşanan bireyin değil, devletin yaptığıydı. Barış biran önce bu topraklara gelsin. Artık insanlar ölmesin.” 

Koğuşu kapısına gelemediler

Dönemin tanıklarından Yazar Mahmut Barık da 12 Eylül askeri darbesinin ardından 63 günlük işkencenin ardından tutuklanarak, Amed 5 Nolu Cezaevi'ne konuldu. Direniş  başladığında 35 Nolu koğuşta olduğunu hatırlatan Barık, Dörtler’in eylemine işaret ederek, “Eylem yapacaklarından haberimiz yoktu. Gece yarısı bir gürültü ile uyandık. Alevler tavana kadar çıkmıştı. Alevlerin arasında slogan atıyorlardı. Cezaevi idarecileri korkmuştu. Ne olduğunu bilmiyorlardı. Sabaha kadar gelemediler içeriye. İşkence yaparken kendilerini kahraman görenler, o gün koğuşun kapısına yaklaşmaya cesaret edemediler" dedi. 

Teslimiyeti parçaladılar

Verilen mücadele ve bedeller sonucu cezaevi koşullarının düzeltildiği, şartlarının kabul edilmesiyle eylemin sonlandırıldığını hatırlatan Barık, “Ölüm orucu Mazlum’un kıvılcımı, Dörtler’in ateşiyle harlandı. Korkuyu yıktı. Teslimiyet zincirini parçaladı. Mahkemeye çıktığımızda artık siyasi savunma yapıyorduk. Mahkeme bizim sempatizan olduğumuzu söylerken, biz üye olduğumuzu beyan ediyorduk. Ölüm oruçları sadece tutsakların değil, ülkenin kaderini değiştirdi” şeklinde konuştu.  

Sürece herkes destek vermeli

O dönem verilen bedelle sonucu bugün 'Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin konuşulduğunu söyleyen Barık, sürece herkesin destek vermesi gerektiğini vurguladı. Barık, şunları dile getirdi: “Örgüt, her zaman yenilik istiyor, yeni bir politika istiyor. Yaşam nasıl değişiyorsa politika da bunun gibi yeri geldiğinde değişmeli. Şartlara göre, insan yenilenmeli. Bugün dünya değişti, yaşam değişti, şartlar değişti, yol yöntem de değişti, silah değişti, insan değişti, fikirler, düşünceler değişti. Eskiden iki kutuplu dünya vardı. Sovyetler ve emperyalizmin temsilcisi ABD. Bugün ne Sovyetler kaldı, ne Almanlar kaldı. 200 yıl önce ortaya konulan ideolojiye göre bugün yürüyemeyiz. Öcalan’ı bu nedenle bugün Önder olarak görüyoruz, bu nedenle haklı görüyoruz. Şartları görüyor, okuyor, ona göre kararlar alıyor. Herkesin de bunları görmesi buna göre destek vermesi gerekiyor. Bugün dünyadaki gelişmelere karşı verilecek cevap silahsızlanma, demokrasi, demokratik toplumu inşa etmektir.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.