HDP ve Demirtaş

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Dünün koşulları, temelden değişti. Eski zemin, yok artık. O zemin kaydı, gitti. Bununla birlikte, tabanın beklentileri değişti, ama tavan dediğimiz üst yapı yerinde kaldı. Bu da tepki gördü. Mesele bu.

Kürt halkının, öncülerine her zaman gösterdiği anlayış bir dünya eşsizidir. Bu da, Kürt sosyolojisinin, yani geleneksel kültürünün gereğidir. Bu kültürde önder, konumu, yaşı ne olursa olsun saygıyı hak edendir. Ailede dede, baba ve büyük kardeşin saygınlığı hak etmesi gibi.

Ama gerektiğinde, onlara  “hayır“ diyerek karşı çıktığı gibi, bu kadrolara da tepki gösterebiliyor. Nedenlerini sayıp dökmeyeceğim, ancak Kürt kültüründe bu da var. HDP’deki kaynamayı bu gerçeğe bağlamak gerek. Yani olanlar, ayrılığa davetiye, başka bir deyişle düşmanlık değil, iyiye, doğruya varma için uyarıdır. Hayal kırıklığının yüzeye vuran dalgası...

 Çünkü, giderek bir sorun var. Ve bugün, dün değildir. Dünün koşulları, temelden değişti. Eski zemin, yok artık. O zemin kaydı, gitti. Bununla birlikte, tabanın beklentileri değişti, ama tavan dediğimiz üst yapı yerinde kaldı. Bu da tepki gördü. Mesele bu.

Bu arada, yedi yıla yakın bir zamandan beri, diktatörün özel esiri olarak dört duvar arasında tutulan Selahattin Demirtaş -en azından zor koşulları nedeniyle- siyasi çalışmalarını askıya aldı. Bunu yadırgamamak gerek. O Kürtlerin iyi yetişmiş, bedeller ödemiş değerlerinden biridir. Kürt geleneksel yapısı gereği, saygılı olmak lazım. Kürt’ün kültüründe, düşman elinde esir olarak sahip çıkmak, onu esirgemek vardır.

Her neyse, asıl olaya dönersek, ben ortaya çıkan sorunu, yani HDP olayını, şu şöyle yaptı, bu da böyle şeklinde değil, gelişmeleri zamanın ruhuna yayarak, anlatmaya çalışacağım. Şöyle ki:

Kürtlerin, içinde kendini bulup ifade ettiği Halkın Emek Partisi (HEP), 1990 yılında bir grup Kürt milletvekili ve Kemalist solcuların CHP’den kopup bir araya gelmesiyle kuruldu.

O dönemde, göreceli de olsa demokratik bir işleyiş vardı, ülkede. Türk ırkçılığı ateşli ama, henüz dişini göstererek ortalıkta dolaşan “har“ olmuş kurt azgınlığında değildi. Irkçılık, “sözde“ de olsa yadırganıyordu.

Fakat, Cumhurbaşkanı Özal’ın yürürlüğe koyduğu “Sansür ve Sürgün“ kararnamesiyle, ılımlı iklim anında değişti. Kürtleri terörle yıldırma adına, “Faili meçhul cinayetler“ serisi başladı. Kürt köyleri, Türk’ün zafer meşalesi oldu. Kürt seçilmişler, “ateş altındaki halka erişme“ çabasıyla seferber olmaya başlayınca, Kemalist “Kürtçülük, bölücülük yapma arkadaş“ dedi, derken yollar ayrılmaya başladı.

Tabanı Kürtlerden oluşan, Parti yönetiminin ağrırlığı da Kürtlere geçti. Ama başlangıçtaki “Kürt, Türk karması“ korundu ve gelenek gibi sürdürüldü.

Ancak günümüz Türk devleti çok değişti. Irkçılık, “devletin bekası“ ve “tek devlet, tek bayrak, tek millet ve tek vatan“ naralarıyla resmi ideoloji halinde geldi. İktidarı, muhalefeti ve solcusuyla tüm örgütlü kanatlar ırkçı şemsiye altında bir araya geldi. Bütünleşti. Kürtlere, “dünya boyutunda“ savaş açıldı. Tek bir Kürt’ün faaliyeti nedeniyle, Japonya devletine bile protesto notası verildi.

Irkçılık zamanla yaşama biçimi oldu. Gizlisi, saklısı olmayan devlet ideolojisine dönüştü. 

Recep Tayyip liderliğindeki Türk İslam Faşizminde bir ilk daha yaşandı. 25 milyon Kürt’ün yaşandığı ülkede, Kürtler “kafir düşman“ ilan edilircesine, dinci Osmanlıdan sonra, DAİŞ yöntemiyle camilerde hutbe, sabahın şafağında “sela“ okunarak ordu Kürtler üstüne sefere yollandı. İktidarı ve muhalefeti ile siyaset, Kürtleri yok etmeye çıkan orduya selama durdu.

Kürtler, kuşatma altında, yargıda, poliste, hapishanelerde  ve giderek her yerde düşman muamelesi görüyordu. Kürt öldürmek, Türk ellerinde iş aramaya, çalışmaya gidenleri linç etmek, oralarda dilini konuşan, müzik dinleyenin canını almak, Türk’e serbestti. Yani kurt özgür, ama koyunlar bağlıydı. Bu vahşi özgürlükte, Konya’da bir Kürt ailesi topluca öldürülüyor, olay Türk tarihine adli bir cinayet olarak kayda geçiyordu.

Bütün bunlar olurken, Kürt kitlesi HEP’in devamı olan HDP’den, 1990’lardaki gibi “kimsesizlerin kimi olma“sını bekledi. Ama isteğe cevap olabildi mi, o ayrı mesele...

Gel gelelim bu süreçte, artık Türklerden kimsenin selam vermediği, birlikte görünmemek için felik felik kaçtığı HDP, “Kürtlerin gücü ile Türklere demokrasi getirme“ye aday gibi ses veriyordu.

Oysa Kürtlerin de Türklerin de buna ihtiyacı yoktu. Türk’ün “ata“sı (Atatürk), ona yüz yıl önce ihtiyacı olan her şeyi  vermişti. “O gereken“ de ırkçılık aşısıydı. Gerisi ise zarardı. Mesela, 1968’de “milli demokratik devrim“ diye diye sokağa çıkan Kemalist üniversiteli gençler asıldılar. Topluca ve tek tek vurularak “zarar bertaraf“ edildi. Ne yani, Türk için “demokrasi“ dediğin seçimdi. O da vardı. Daha ne olsundu ki?

Kürtten beklenen, demokrasi dersi değil, “teklik üzere“ faşizme biat, onların anlayışıyla, “Orta Asya’dan gelmiş bir Türküm“ yalanına katılma haykırışıydı. Yalan yoksa, düşmandı Kürtler...

Öte yandan, mevcutlara ek “yeni bir Türkiye partisi“ de   Kürtler için abesle iştigaldi. Buna ihtiyaçları zaten yoktu. İsteseler biat eder, bir Türk partisine payanda olup iktidara getirerek talan, hırsızlık ve vurgunlardan pay alırlardı. Ama Kürt meselesi, hırsızlıkta paydaşlık değildi ki. Onlar el konulmuş onurlarının, hak ile özgürlüklerinin davasındaydı. Bu uğurda verdikleri savaşım nedeniyle, ruh ve bedenlerinde taşıdıkları “yüz yıllık yaraya derman“ olmazsa bile, iniltili “hawar“ sesine koşacak bir partileşme istiyorlardı.

Gelinen noktada, bu yüzden "Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye'dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir" sloganı kifayetsiz, anlamsızdı. Soyuna düşman, onun kanını döken, yurdunu talan ve hırsızlığa çıkanla ne ortaklık olabilirdi ki? 

Ama HDP, son seçimde Kürtlerin kurtuluş hayallerinden hiç söz etmedi. Çektiklerini de dillendirmedi. “Ortak vatanda, ortak hayat“ dedi, şaka gibi.

Bu sözle oyları artmadı, düştü. Ve dipten gelen dalga ile bugünkü sorunlar yaşanıyor. Sebep öngörüsüzlük ise yazık. Ama sorun, çözümsüz değil. Çözüm getirecek kadrolar çok...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.