HDP ve İstanbul Sözleşmesi tartışıldı

Kadın Haberleri —

.

.

  • Erdoğan-Bahçeli ikilisinin HDP tartışmasını ortaya atarak, diğer gündemlerin konuşulmasını engellemeyi amaçladığını ifade eden Yiğitalp, “Sadece HDP’ye yönelik kapatma davasını konuşmak, tecridi, Rojava işgalini, KHK rejimini konuşmamak AKP uygulamalarını meşrulaştırmaktır. Çünkü AKP halka tuzak kuruyor, kandırıyor” dedi. 

MUHAMMED KAYA/BERLİN

Berlin Dest-Dan Kadın Meclisi, “Avrupa Kadın Dayanışması HDP’nin kapatılması davası ile İstanbul Sözleşmesini tartışıyor” konulu webinar organize etti.

Moderatörlüğünü gazeteci Dilan Yekta Karacadağ’ın yaptığı online seminerde akademisyenler Nazan Üstündağ ve Nil Mutluer, siyasetçi Sibel Yiğitalp ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin konuşmacı olarak yer aldı. 
İlk sözü Yiğitalp aldı. Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma davasının nereden bakılırsa bakılsın skandal olarak adlandırılması gerektiğini belirten Yiğitalp, “Yaşamını yitirmiş arkadaşlarımız iddianamede yer aldı. Bazı arkadaşlarımız iki defa yer aldı. Savcılar bazı eylemleri birden çok defa yazmış. Bu nedenle bu iddianame tam bir skandaldır” ifadelerini kullandı. 

AKP çözüm süreci ile tuzak kurdu

HDP heyetlerinin İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la, Qendîl’de KCK yöneticileri ile ve devlet yöneticileriyle görüşmeler yapmasının çözüm sürecinin bir eseri olduğunu belirten Yiğitalp, “ Kapatma davası gösteriyor ki AKP çözüm süreci ile HDP’ye, Kürt halkına tuzak kurmuş” dedi. 
Türkiye’nin AKP/MHP iktidarı döneminde 82 Anayasası’ndan bile geriye gittiğini belirten Yiğitalp, “AKP’nin hırsızlığı meşrulaştıran söylem ve pratiklerinin eseri olarak Saray’dan tabana yayılan pratikler söz konusu. Ülke mafya adamları ile yönetiliyor. Daha doğrusu Türkiye’de mafya rejimi var” dedi. 

Tecridi unutturmak istiyorlar

Erdoğan-Bahçeli ikilisinin HDP tartışmasını ortaya atarak, diğer gündemlerin konuşulmasını engellemeyi amaçladığını ifade eden Yiğitalp, “Sadece HDP’ye yönelik kapatma davasını konuşmak, tecridi, Rojava işgalini, KHK rejimini konuşmamak AKP uygulamalarını meşrulaştırmaktır. Çünkü AKP halka tuzak kuruyor, kandırıyor” dedi. 

  • Türkiye başta olmak üzere dünyada kadın mücadelesinin maruz kaldığı pratikleri değerlendiren Akademisyen Nazan Üstündağ, cezaların caydırıcı olmadığı ortamlarda öz örgütlenmenin daha caydırıcı ve uzun ömürlü olduğunu kaydetti. 

Kadına karşı savaşta Türkiye önde

Daha sonra Nazan Üstündağ, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi başta olmak üzere Türkiye ve dünyada kadın mücadelesinin maruz kaldığı pratikleri değerlendirdi. 

“Türkiye’de ve dünyada kadınlara karşı savaş sürdürülüyor” sözleriyle konuşmasına başlayan Üstündağ, Türkiye’nin bu savaştaki en çetin cephe olduğunu belirtti. Özelde Kürt kadınlarının bu cephede çetin bir mücadele yürüttüğünü ifade eden Üstündağ, kadın özgürlük mücadelesinin her yerde yükselişte olduğunu ifade etti.

HDP’ye yönelik kapatma davasında da ilk saldırının kadınlara yapıldığını, kayyumlar ve KHK rejimi ile kadın derneklerinin kapatıldığını belirten Üstündağ, şöyle devam etti: “Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ’ın tutuklanma gerekçelerine bakıldığında, onların şahsında eşbaşkanlık sisteminin yargılandığını görüyoruz. Eşbaşkanlık iddianamelerde suç unsuru haline getirildi. İçişleri Bakanı Soylu’nun güya PKK ve kadın hareketini kötülemek için “PKK bir kadın partisidir” dedi. Aslında bu söylemle sanki kadın mücadelesinin ve PKK’nin negatif bir pozisyonları varmış gibi lanse edildi.”

Öz örgütlenme daha caydırıcı

Sadece Türkiye’de değil, Arjantin’den Polonya’ya, Macaristan’dan Brezilya’ya dünyanın farklı coğrafyalarında da kadınlara karşı savaş yürütüldüğünü söyleyen Üstündağ, son olarak cezaların caydırıcı olmadığı ortamlarda öz örgütlenmenin daha caydırıcı ve uzun ömürlü olduğunu kaydetti. 

Yasalar mücadele olmadan uygulanmıyor

“Mesele sadece hukuksal metinler değil, mücadele edip etmediğinizdir” diyerek sözlerine başlayan Barış Akademisyeni Nil Mutluer ise, kadın mücadelesi plural bir yapıya sahip olduğu için yasa değiştirebilmiş bir hareket olduğunu vurguladı. 
İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olduğu süreçlerde, hükümetin söylemleri nedeniyle kadınların şiddete maruz kaldığını ifade eden Mutluer, Erdoğan’ın “kızlar mini etek giymiş”, Diyanet İşleri’nin “hamile kadın yürümesin” dediği örnekleri verdi, ardından “Yasa olsa da mücadele olmadan uygulanmıyor” diyerek, kadın mücadelesinin yasal metinlerle sınırlı olamayacağı tespitine açıklık getirdi. 

Kadınlar biat etmeyecek

Türkiye’den zoom üzeri bağlanan İHD Eşbaşkanı Eren Keskin de, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların anayasası olduğunu belirtti. Keskin, kadına şiddetin temelinde erkek egemen bakış açısının yattığı tespitinin altını çizerken şu örneği verdi: “‘Sözleşmede, ‘Hiçbir örf, adet kadına yönelik şiddetin gerekçesi yapılamaz’ ibaresi yer alıyordu. Bu ibare ile kadınların namus cinayeti adı altında katledilmesi engelleniyordu. Sözleşme, bütün kadınlara alan yaratıyordu. Kadına şiddetten zaten tutuklu yargılanan çok az kişi vardı. Eğer devlet yöneticisi ise hiç tutuklanmıyordu. Türkiye geldiğimiz aşamada hiçbir uluslararası insan hakları sözleşmesine uymadı.”
Eren Keskin, kadın mücadelesinin sözleşmenin kaldırılması ile son bulmayacağını belirterek, sözlerini “Kadın hareketinin boyun etmeyeceğini, biat etmeyeceğini düşünüyorum” diyerek sonlandırdı. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.