HDP’nin oyları neden düştü?

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Bu durumu, Türk rejiminin despot yapısına monte ederek sorumluluktan kaçınamaz. Çünkü, Kürtler’in mücadele tarihi ırkçı despotizmle savaşımdır. Kürtler, Türk devleti tarihinin başlangıcından beri düşmandır. Yani düşman statüleri yeni değildir.

“Kol kırılır yen içinde kalır“ diye bir söz vardır. Bu sözün uygulayıcısıdır Kürtler. Nahoş olay ve durum ile yarasını gizleme, aileden giderek toplumun geleneksel yaşama biçimi olur. Bunun gerekçesi ise belli, bilindiktir: “Xelk çı dıbejé“ (el, alem -düşman- ne der) veya “jı boyé namus u hısyeté“ (namus ve onur için)...

Türk rejimince kapatılagelen ve tabeladaki son adı “HDP“ olan hareket, Kürt halkının ortak değeridir. DEP’den başlayarak, ortaklaşa beslediler. Yaşatıp büyüttüler.

Her yaşayan organizmada olduğu gibi burada da sorunlar oldu. Görüş ayrılıkları yaşandı. Ama olanlar her defasında düşmana malzeme yapılmadan hal yoluna kondu.

Son seçimde yaşanan da budur. Kürtler (seçmen), o büyülü tavrını koruyarak sessiz protestoya giriştiler. Yönetsel gidişe tepki gösterdiler.

Başından beri Kürt yükselen bir trendle halktan destek alan legal (yasal) parti hareketi, ilk defa fire verdi. Düşüşe geçti. HDP, bir önceki seçime göre, bir milyon kişinin desteğini kaybederek baraj çizgisine doğru kaydı.

Kürtler açısından hüzün verici. Ama gerçektir ki, yönetsel hoşnutsuzluğun vardığı nokta bu.

Bu durumu, Türk rejiminin despot yapısına monte ederek sorumluluktan kaçınamaz. Çünkü, Kürtler’in mücadele tarihi ırkçı despotizmle savaşımdır. Kürtler, Türk devleti tarihinin başlangıcından beri düşmandır. Yani düşman statüleri yeni değildir.

Son 40 yıldan beri de Nazi Almanyasındaki Yahudiler konumundadırlar.

Nazi rejiminde, her Yahudi doğarken suçluydu. Kürtler de öyle. Yahudiler topluca gazlanarak öldürülüyorlar, sonra yakılıyorlardı. Türkler, insanları diri diri yakmayı sivil, savunmasız Kürtlere karşı savaş silahı olarak kullandılar. Bu silahı 1925’den beri elden bırakmıyorlar. 1993’tü yanılmıyorsam, Muş’un Vartinis köyünde biri hamile anne, yedi kişilik aileyi diri diri yakarak, insanlığı kirletme şampiyonasına çıktılar. Vahşet sonra devam etti. En son, Cizrede 177 kişiyi ateşe verdiler.

Alman faşizmi olan Nazizm, öldürme gerekçesini söylemek zorunda da değildi. AKP liderliğindeki İslamo faşizm bunu da uygulamaya koydu.

Ama Nazilerden farklı olarak Avrupa Birliği ve NATO’dan yardımlar almak için “demokratik“ bir işleyişe sahip olduğunu göstermek durumundaydı. Türk usulü demokrasi ise rejimin çarkına uygun işleyen partiler ve seçim sandığı idi.

Bu yüzen, “bakın bizim de demokrasimiz var“ demek için devamı HDP olan partileri faşist cendere altında tuttular, ama yaşamasına da izin verdiler.

Bu partilerin rejime rağmen Kürtlerin hak savunuculuğu, sorunlarının sözcülüğünü yaptılar. Kürt halkının “kimsesi“ oldular. Milletvekili Mehmet Sincar, Batman‘da Kontranın (Hizbullah) izini sürerken kurşunlandı. Kısacası, hareket bedellerle geldi. Bir yönetim kuşağı topluca esirdir, bugün.

Ama son zamanlarda garip bir gevşeme görüldü. Türk devletinin kurtarıcılığı gibi nüanslar uçuşmaya başladı. Hukuki yoldan giderek katillerin peşine düşenler kayboldu. Kürtçe müzik dinleyip ıslık çaldığı, dilini konuştuğu veya kimliğini inkardan gelmediği için kurşunlanan, linç edilenlerin yalnızlığı başladı. Yalnızlık dolambacında yıkılmış şehirler, enkaza karışmış ölü canların sahipsizliği hayal kırıklığı, dolayısıyla küslüklük yarattı...

Bunun sonucu olarak halk içine çekildi. Suskun kaldı. Ama düşmanı sevindiren bir davranışa girmedi kimse. Ulusal günü Newrozlarda, “ben buradayım ve davamın davacısıyım“ dercesine meydanlara aktı halk. Uğrunda ölümden ölüme atladığı özgürlük tutkusunu haykırdı.

Aynı halk, seçim kampanyasında, partinin her türlü eksikliğine rağmen, yine de düşman gözünde diken olmak için meydanları doldurdu. Ama meydanlar heyecansızdı. Kürt ve Kurdistani sesler kısık, fakat kimileri Kürtlerin konumuna, hatta kendi hallerine bakmadan, diktatörüne tapınma halkinde olan Türklere demokrasi bağışlayıp kurtarma vadetmeye başladı. Gariplikti bu.

Öte Kürtleri aşağılayıp hakaret eden “sosyalist“ rozetli Kemalistlere, altın tepsi içinde imkanlar sunuluyordu. Solcular bir ayrı yazı konusu olacak ama, aday listeleri  bir garabetti.  Paraşütle inenlerle doluydu listeler. Kim kimin nesi bilinmez ancak, insanlar bilmedikleri, tanımadıkları aday seçeneği ile karşı karşıya idi. Bunların kimileri Kürt’ün tepesinde “akıl veren, yol gösteren komiser“ edalıydı.  

Buna karşılık Mehmet Emin Aktar gibi saygın bir bilgeye, listelerde seçilecek sıra bulunamıyordu.

Kürtler öfkelerini içlerine gömdüler ama, kanına ekmek doğramak üzere yeminli diktatörü de unutmadılar. Onu yere yıkmak için, oy rekoru kırdılar listelerde.

 Bakmayın siz, Türk ırkçıları Kurdistan’dan silindiler. Aldıkları oylar işgal gücü askerler, polis, ajan ağının personeli, korucular ve haysiyetlerini satışa çıkarmış Kürt analılardan ibaret kaldı.

Ha, son söze gelince: Oyların düşüş nedeni protesto, görülmüş ve not edilmiştir. Elbette sebep ne olursa olsun izale edilecek, yani giderilecektir. 25 milyonluk Kürt kitlesi sayısız kadro çıkarma gücünde.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.