Hepiniz Kürt katlinin suç ortağısınız!..

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Son üç yılda çalınıp istiflenen, saraylar, köşkler, uçaklara harcanandan arta kalan paraları, Kürtleri bitirmek için, asker ve silaha yatırdı. Ordusunu takviye için, El Kaide, IŞİD kardeşlerinden derleme kiralık ordular kurdu. Düşmüş, kendini satışa çıkarmış Kürtlerden de “Gurka“ birlikleri...

Sanki kanlı elin dini, Allahı bilmişliği olurmuş gibi, su başlarını tutan İslamo-Faşist çete de, “Türklük, cami“ diye diye kıçı yamalı Türklerin sırtına binip oylarıyla iktidar, sonra onları soyup paralarıyla, saraylı oldular. Gücü avuçlarında toplayıp çoluk-çocuk, “maaile“ malı mülkü götürdüler. Pabucu delik, onun-bunun yardımıyla (burs) okula giden çocukları, bugün dolar milyarderliğine koşuyorlar. Plastik terlikle gelen kadınları, kollarına 50 bin dolarlık çanta takmaya başladılar.
Gecekonduların arka sokaklarından gelen dolandırıcılar, kendi düzenlerini kurdular. Ama, “ömür boyu sultani hayat“larını sürdürmeleri için, destekçilerin (yandaş) derin uykuda tutulmaları gerekiyordu. Bunun için ırkçılık afyonunu buldular:
Kendisi Gürcü, karısı Arap olan dünün “pexas“ı Recep Tayyip, saf kan Türk ve yüksek Türk ırkının sevdalısı, Kürtleri de Hitler’in Yahudileri gibi, kökü kazınması gereken düşman ilan edip nişangaha oturttular. Oy veren tabanı heyecana sürükleyecek, öldürme seferleri başlattılar
Şekilde görüldüğü üzere Kürt katili “tek adam“ değildir. Yaşananları modern çağın deyimi “Post-Truht“ açıdan (gerçekten sonra) ele alırsak kollektiftir, katil. Toplumun bireyleri, oyları ile cinayete ortak oldular.
Biz Türk partilerini dün seyrettik. Bugün de gözler önündeler. Dün zulmün yanındaydılar. Bugün aynı yerde. Hepsi, bütün olarak Kürt katilinin suç ortağıdır.
Türk ordusu katliama ve Kürt yurdunu işgale çıkarken, “nereye, onlar da insan ve yaşamaya hakları var“ diyecek ses nafile yere beklendi. Bir iki yazarın, bu çözüm değil demesinin ötesinde, böyle biri çıkmadı. Siyasi partilerin tümü, el sallamalar, başarı dileklerini haykıran açıklamalarla Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, Güney Kürdistan cinayetinde, suça ortaklık ettiler.
Öylesine “tefesüh“ etmiş bir toplum ki, Müslümanların Allahı da, insanlığa karşı işledikleri ırkçı suça ortak etmeye kalkıştılar. Allah‘ın Kürtlerde, “Xwedé“ (sahip) olduğunu hiç ama, hiç düşünmediler. Onlar, ideoloji kardeşleri IŞİD, El Kaide gibi, Allahı tekellerine aldılar. Allahı, Kürtleri katle, ülkelerini işgal, bebeklerinin mamasını çalmaya, halkın emeğini talana giden askerlerinin yanında gösterdiler ve minarelerden sela, camilerde Kur’an’ın “Fetih“ süresini okuttular.
Oysa Alevisi, Sünnisi, Êzîdîsiyle, tekmil Kürtler de Allaha (Xwedê) tapınıyorlardı. Ve farkında değil, ama Kürtler de insandı. Hisseden, düşünen, hayal kuran, herkes gibi özgürce yaşamayı isteyen ve de bu uğurda ölümden ölüme giden...
 Bu insanları, hayatı, baştan başa tüm hak ile özgürlükleri saldırı altında olan başlıca yer yüzü topluluğuydu. Bu yöneyle yer yüzü masumlarıydı. Yurtlarının hırsızları, bebeklerinin katillerine karşı direnenlerdi, yüz yıllardan beri...
Türkler selalar, Kur’an sureleri okuyarak onurlarına sefer düzenlerken, onlar da Alevisi, Sünni, Êzîdîsiyle avuç açıp direnen çocuklarına yenilgileri Allah’a yakarıyor, ülkeleri ve onurlarının esirgenmesi için, yakarıyorlardı.
Geçelim, bütün bunları. Recep Tayyip, kibirinin yerlerde süründüğü Garê bozgunundan sonra, şimdi intikam için, Şengal’i kanatmaya, o kana bulanmaya hazırlanıyor. İdeoloji kardeşi IŞİD’in kurucusu Ebubekir el Bağdadi de böyleydi. Bir yerde darbelenince, çocuklara, kadınlara yöneliyordu.
Büyük rehberleri de Nazi lideri Hitler’di. Hitler, bir diplomatının Yahudi genç tarafından öldürülmesi üzerine, elinin altında rehine konumunda bulunan Yahudiler üstüne sefere çıkmış, hırsızlık, talan, cinayet ve tecavüzcülüğün adı olan “Kristal Gece“yi yaratmıştı. Önemli bir katil olan General Richard Heydrich’in intikamı için, 10 bin Çek’i katletmişti.
Bunlar, Garê bozgunundan sonra, rehine durumundaki 800 kadar Kürt’ü tutuklandılar. Hemen ardından, televizyon ekranlarındaki bülbüllerini Şengal işgali için konuşturmaya başladılar.
Pontus Rum ülkesinden gelme Recep “Bekaa meselesi“ diye diye “Türk soyunun yaşaması için Kürtlerin yok olması“ formülünü uygulama devam ediyor. Şengal, bu formülün devamı...
Hitler de böyleydi. “Nerede düşman varsa“ oraya kadar diyerek, Fransa ve Britanya’dan sonra Rusya’ya yürüdü. Moskova önlerinde bozguna uğramanın sonunda, kendi kasasına kurşun sıktı.
Recep’in halleri ne olacak biliniyor, şimdilik. Ama Garê‘deki esirleri Kürtler katletti yalanına, Amerika katılmadı diye, elçisini ayağına çağırtıp sigaya çektiğine göre, vaziyet iyi değil.
O da giderek kafasına sıkma aşamasına mı geliyor, ne?
Onu bilemem, ama son üç yılda çalınıp istiflenen, saraylar, köşkler, uçaklara harcanandan arta kalan paraları, Kürtleri bitirmek için, asker ve silaha yatırdı. Ordusunu takviye için, El Kaide, IŞİD kardeşlerinden derleme kiralık ordular kurdu. Düşmüş, kendini satışa çıkarmış Kürtlerden de “Gurka“ birlikleri...
Bu süre içinde, Kürtlere büyük acılar yaşattılar. Sivil kırımlar yaptılar. Çoluk-çocuk, önlerine çıkan her Kürt’ü, yer yüzünden bir Kürt eksik olsun hesabıyla öldürdüler. Milyon kişiyi yurdundan sürüp evsiz, yurtsuz, işsiz, açlığın kucağına attılar. Rojava’nın buğdayını, zeytin, patatesini çaldılar. Çalınmış zeytinleri ihraç ettiler. İnşaat demirlerini almak için, evleri yıktılar. Aluminyum çerçeveleri söküp götürdüler. Kürt’ün yakacak odununu çaldılar.
Ama dede ve babaları gibi, sonuçta onlar da elleri boşta kaldılar. Kürtleri bitiremediler. Aksine, kendileri bitik halde. Soyulan ve sırtına binilen kıçı yamalı ırkçı, aç, perişan. Pazar yeri artıklarını kapmak için, birbiriyle savaşıyorlar. İnsanlar çöplüklerden ekmek arıyor, çaresiz kalan çiftler, bebeklerini komşuya bırakıp intihar ediyor. İntihar bir salgına dönüştü. Bir istatistiğe göre son üç yılda, bir kasaba nüfusu kadar insan (4 bin 801 kişi) kurtuluş çaresi olarak intihar etti.
Başı örtük ya da açık kimi ev kadınları, yaşamak ve çocuklarını yaşatmak için, bedenlerini pazarlıyor. Çöküş bu derekede yani. Ama Saray ile köşklerde hayat şıngır mıngır. Bilal’in vakıflarına para akmaya devam ediyor.
Ha işgale gittikleri Garê’de, Kürtlerin 15 kaybına karşılık, 37 ölü bırakıp canlarını kurtarmaya baktılar. Zaferse eğer, Kürtlerin elindeki esirleri bombardımanlarla yok ettiler.
Suskun Türk halkı, bu konuda da suskun. Susmak ise suç ortaklığının adıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.