Her köşesi korkunç bir hikâye

Kadın Haberleri —

 Süveyda / foto:AFP

Süveyda / foto:AFP

  • "Ben kulaktan dolma bir hikâyeyi anlatmıyorum. Gözlerimle gördüm” diyen Süyevdalı Darin Azzam:  “Her köşesi korkunç bir hikâye anlatıyordu. Hâlâ anlatamadığım çok şey var. Yaşanmamış hayatlar ve sessiz çığlıklar…”

Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), bir haftadır Suriye’nin güneyindeki Süveyda kentinde katliamlar düzenliyor. Çatışmaların ortasında kalan siviller, soykırım, infaz ve talanla karşı karşıya. Dürzi toplumunun yaşadığı bu dehşet, şehir merkezinden köylere kadar uzanan bir yıkım dalgasıyla sürüyor. Suriye’nin Süveyda kentinden iki kadının tanıklığı bölgede yaşananları tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor. Kadınlar, dünya kamuoyuna, yıkıntıların arasından insan onurunun sesini duyulması için çağrıda bulunuyor. Nujinha’ya konuşan Selam Reşid ve Darin Azzam, yaşadıkları korkunç anları ve insanlık dramını tüm gerçekliğiyle dünya kamuoyuna aktararak barış çağrısında bulundu. Kadınlar, “Bu bir çatışma değil, sistematik bir katliam” diyerek uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyor.

 

 

Derin bir nefret

Süveyda’daki olaylar hakkında konuşan Selam Reşid, “Şehir merkezindeki pazarda dolaşıyordum. Bir anda bomba ve top sesleri yükseldi. Yer sarsıldı, insanlar panik içinde bağrışıyordu, çocuklar ağlıyordu. Ne olduğunu anlayamadan, hepimiz korkuyla kaçışmaya başladık" dedi. Selam Reşid, bugün yaşananların Dürzi toplumuna karşı beslenen derin bir nefreti gösterdiğini vurguladı. Selam Reşid, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Biz kimseye saldırmadık. İlk biz başlamadık. Sadece topraklarımızı ve onurumuzu savunuyoruz. Gençlerimiz onur ve cesaretle direndiler. Artık tek dileğimiz, bu korkunç katliamların son bulması ve barışın gelmesidir.” 

Evlerimiz zorunlu sığınağımız

Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğrenci olduğu sırada çatışmaların ortasında kaldığını anlatan Darin Azzam, şunları anlattı: “Süveyda’daki Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeydim. O sırada, Şam yolu üzerinde bir sebze kamyonuna saldırı düzenlendiği haberi geldi. ‘Genel güvenlik’ isimli güçler kamyona el koydu, içerisindeki insanlara hakaret edip onları darp ettiler. Bu olay, daha büyük bir şiddet dalgasının başlangıcıydı. Makus bölgesinde kasıtlı bir olay çıkartıldı. Biz öğrencilerle fakülteye sıkıştık. Çıkamıyorduk. Sadece olan biteni izleyebildik. Çatışmalar geçici olarak yatışınca ölüm korkusuyla evlerimize koştuk. O günden sonra evlerimiz zorunlu sığınağımız oldu.”  

 

Dürzi Kadınlar / foto:AFP

 

Medya gerçeği çarpıtıyor

Medyada olayların çarpıtılarak verildiğini belirten Darin Azzam, "Geçici yönetim, medya üzerinden olayları ‘çatışma ayrıştırma operasyonu’ olarak duyurdu. Ancak gerçek öyle değildi. Ertesi gün, şehir çevresindeki köyler halk tarafından korunuyordu. O sırada bir araç yaklaştı ve bomba attı. Bazı insanlar orada öldü, bazıları kayboldu. Kayıplar arasında dayım da var. Hâlâ hayatta mı bilmiyoruz” diye konuştu. 

Hastane ölüm merkezi oldu

Darin Azzam, şöyle devam etti:  “Birden fazla koldan gelen askeri birlikler, silahlı bir operasyon yürüttü. Bu, basit bir çatışma değil, tank ve ağır silahların kullanıldığı gerçek bir savaştı. Böyle bir dehşeti asla hayal etmemiştim. Ateş sesleri dindikten sonra dışarı çıktık. Sokaklar cenazelerle doluydu. Bazı cenazeler günlerce yerde kaldı. Komşumuzun oğlu, ailesinin gözleri önünde vurulmuştu. Cesedi 20 saat boyunca sokakta kaldı, kimse yaklaşmaya cesaret edemedi. Hastane artık bir şifa merkezi değil, ölüm merkeziydi. Elektrik yoktu, yakıt yoktu, tıbbi malzeme yoktu. Koridorlar çürümüş cenazelerle doluydu. Artık hastalık yayma merkezi haline gelmişti. Her köşesi korkunç bir hikâye anlatıyordu. Hastanenin dışında ise manzara daha korkunçtu. Evler tamamen yakılmıştı, bazıları yerle bir olmuştu. İnsanlar yargılanmadan infaz ediliyordu. Komşumuz ve 14 yaşındaki kızı, evlerinin önünde birlikte öldürüldü. Bu sahne tarif edilemez bir acıyı yansıtıyor.”  

Bedelini kadınlar ödedi

Darin Azzam, yaşadıklarının gerçek ve acımasızca olduğunu belirterek son olarak "Ben kulaktan dolma bir hikâyeyi anlatmıyorum. Gözlerimle gördüm. Hafızama kazındı. Hâlâ anlatamadığım çok şey var. Bitmeyen hikâyeler, yaşanmamış hayatlar ve sessiz çığlıklar… yaşanan tüm bu korkunç olayların en ağır bedelini kadınlar ödedi. Oğlunun ölümüne şahit olan annelerin acısı, yüzlerinde derin izlere dönüştü. Bu acı, kelimelere dökülemeyecek kadar büyük. 20 Temmuz itibariyle ateşkes ilan edilmesine rağmen şehirde hâlâ silah sesleri susmuş değil. Bugün bile yeni saldırılar gerçekleşti. Her yeni ihlal, barış umutlarını acımasızca yerle bir ediyor" dedi. SÜVEYDA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.