Hücreden paradigmaya tahkimat
Toplum/Yaşam Haberleri —

Zeki Bayhan
- Zeki Bayhan, Türk cezaevlerine sığmayan bir fikir emekçisi, 27 yıla 6 kitabı dizip sırada bekleyenleri müjdeleyen; bulunduğu yerden şikayet etmektense bulunmak istediği yeri hazırlayanlardan olmak isteyen bir demokratik toplum havarisi.
Zeki Bayhan, hücrede bir şafak. Kalemi, dağlardan yükselen bir stran; halkının direnişi ve bilinci, onun nakaratı. Zindan zincirlerini, düşünerek üretmenin kalemiyle kırıyor.
Bayhan, 1977’de Colemêrg'de doğmuş, 48 yıl sonra cezaevinin soğuk duvarları arasında düşünce bahçesi kurabilmiş bir devrimci yurtsever. 27 yıl, bir ömür ama bu beton rutini, sabah 07.30’da uyanıp 6-7 saatlik okumalarla, gazete satırları arasında dünyayı tartarak, kalemle volta atarak bir direnişe çevirmeyi bilenlerden. Cezaevi, bir 'öğütme mekanizması' belki ama Bayhan, öğütülmeyen bir tohum. 20 yıldır siyaset bilimi, siyaset felsefesi ağırlıklı okuyor; felsefe, edebiyat eşlik ediyor ama mecburiyetten tarihi ihmal etmiyor.
Bir düşünce ozanı
Colemêrg'in dağları, Sümbül'den Cilo'ya ve Zagroslara kadar onun ilk öğretmeni. Üniversite yıllarında Kürdistan Özgürlük Mücadelesindeki varlığını başka bir etaba taşıdı, 1998’de demir parmaklıklarla buluşturuldu. O gün bugündür hücrelerde yalnız ama fikirleriyle kitlesel olmayı başardı. Marx ile sabah kahvesi içiyor, Spinoza ile fısıldaşıyor, Nietzsche’nin isyanına katılıyor. Foucault, Adorno, Benjamin, Deleuze, onun düşünce yoldaşları. Edebiyatta Dostoyevski’nin karanlık dehlizlerinde geziniyor, Proust’un zamanında kayboluyor, Zweig’in hüznüne dokunuyor, Saramago’nun masallarıyla gülümsüyor. Amado ve Bextiyar Elî, uzak diyarlardan gelen yakın dostları. Bir de 'baş ucu şairleri' var, kim bilir hangi dizeler hücreyi ısıtıyor? Bayhan, bir düşünce ozanı; şiirin dilini hakikate yakın buluyor, çünkü kavramlar gerçeği zincirlerken, şiir imgelerle özgürleştirir.
'Bilge'sinin fikriyatıyla
Eserleri, onun zincir kıran kalemi. 'Neden Yeni Bir Sosyal Bilim Paradigması', Marx'tan önceye yerleştirdiği 'Bilge'sinin fikriyatına tahkimat yaptığı iki ciltlik bir manifesto; kapitalist modernitenin çöken zihniyetine karşı bir başkaldırı. Özgürlük Sosyolojisi’ni, ilişkisel diyalektiği, demokratik sosyalizmi bu sayfalarda dokuyor. 'Demokratik Federasyon', Ortadoğu’nun çok kimlikli ruhuna bir sevda mektubu; ulus devletin tekçi yalanlarına karşı demokratik ulusun, öz yönetimci federasyonun şarkısını söylüyor. 'Kapatılma', basılmayı bekleyen bir çığlık; hapishane denen o gri boşluğu anlatacak. Durmuyor, yazıyor, demokratik federasyon ve Ortadoğu üzerine, sanki hücreden bir dünya kurar gibi.
Yine de umudu görüyor
Bayhan’ın Türkiye’si, Kürdistan’ı, Ortadoğu’su bir düş değil, bir gerçeklik tasavvuru. Türkiye, onlarca utancı sırtında taşıyor; affedilmeyecek günahlar. Seçimli otoriterizm, Rusyalar, Çinler, Macaristanlarla aynı gölgede. Bayhan, yine de umudu görüyor: Kürt-Türk ittifakı, tarihsel bir dostluk, iç içe geçmiş nüfuslar, kültürel aşinalık.
Kürt Halk Önderi'nin 27 Şubat'taki 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nı hücrede TV başında izlerken gözleri doluyor, çünkü barış, halkların zaferi demek. Türkiye, Kürt sorununu çözerek savaşın yorduğu ekonomisini, bölgesel gücünü, AB’deki yerini bulabilir. Öz yönetimci demokrasi, halkların elinde bir bahara dönüşebilir.
PKK, salt bir örgüt değil
Kürdistan, onun yüreğinde Rojava’nın direnişiyle parlıyor. Rojava, küçük bir coğrafya ama Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler, Ermeniler orada demokratik ulusu örüyor. Kürt Halk Önderi'nin felsefesi, demokratik toplumcu bir şafak; meclisleşmeler, öz savunma, toplumsal katılım, bir halkın kendi hikayesini yazması. Rojava, insanlığa mal devrimlerin varisi, torunu; evrensel bir umut. Bayhan, "Kürt şafağı söküyor” diyor, çünkü Kürtler artık Ortadoğu’nun kilit aktörü. ABD, İsrail, İran, herkes Kürtlerle ilişkiyi zorunlu görüyor. PKK, onun için bir örgüt değil, Kürdistan dağlarının ruhu, özgürlük bilinci ve kimlik. Fesih kelimesi içini sızlatsa da politik ihtiyaçları anlıyor; Kürtler örgütsüz, savunmasız kalmayacak. Öz yönetimci demokratik toplumculuk, yerelden yükselen bir gelecek.
Kürtsüz bir dizayn olmaz
Ortadoğu, Bayhan’ın gözünde Neolitik Devrim’in beşiği, üç dinin anası, çok kimlikli bir bahçe ama ulus devlet, bu bahçeyi yakan bir yalan; yapay sınırlar, bölünmüş halklar, Arap Baharı’nın kırılan dalları, din tandanslı isyanların boş öfkesi. Ortadoğu’nun diri nüfusu, kolektivist kültürü, zengin coğrafyası bir umut. Demokratik ulus, kimlikleri özgürleştirir; öz yönetimci federasyon, geçmişin özerk ruhunu çağırır. Rojava, bu modelin kanıtı; her ülke, bu tohumu ekerse Ortadoğu bir demokratik federasyon olur. Kürt sorunu, dört ülkeyi (Türkiye, Suriye, Irak, İran) bağlar; Kürtsüz bir dizayn olmaz.
Dogmatizme düşman
Düşünme biçimi, bir dağ pınarı gibi berrak ama derin. İlişkisel diyalektikle dünyayı okuyor; çelişkileri, parçaları, bütünü, zamanı, mekânı bir arada görüyor. Özeleştirel; Marx’ı, Marxizmi, reel sosyalizmi, Yugoslavya’yı öğreniyor; Kürt Halk Önderi'nin reel sosyalizm eleştirisi ve yeni bir sosyalizm tanımından güç alıyor. Dogmatizme düşman. Şiir, onun hakikat kapısı; modernist dilin mekanik zincirlerine karşı mitolojinin, dinin çağrışımsal diliyle nefes alıyor. Eko-sosyal bir insan tasavvuru; doğanın çocuğu, talana isyankâr. Halkçı, özgüvenli; Kürt Halk Önderi'nin esnek dilini özgüvene bağlıyor, halkın birliğine inanıyor.
Barışın kapısı aralanıyor
Argümanları, bir manifestonun satırları. Kapitalist modernite, ekonomi, ekoloji, cinsiyet, kimlik krizlerinde boğuluyor; Wallerstein, Bourdieu, Giddes onun tanıkları. Postmodernizm, açmazları gösterip çözümü reddediyor; sinik bir tuzak. Resmi Marxizm donmuş. Frankfurt Ekolü (Horkheimer, Marcuse, Benjamin) karamsar. Özgürlük Sosyolojisi, ilişkisel diyalektikle toplumu yeniden kuruyor; demokratik sosyalizm, öz yönetimci konfederalizm onun meyveleri. Ortadoğu’nun çözümü, demokratik ulus ve federasyon; Rojava, bunun canlı şiiri. Oluş, Heraklitos’tan gelen bir akış; toplum, eğilimlerle dans eder. Kürt Halk Önderi'nin çağrısı, 2025’te barışın kapısını aralıyor; Kürt-Türk ittifakı, halkların zaferi. HABER MERKEZİ
* * *
Zihniyet devrimi, basit değişiklik değil
Kürt Halk Önderi'nin zihniyet devrimi vurgusu, olaylara bakış açısının değişmesi ve paradigmayla ilişkilendiriliyor. Zihniyet devrimi, basit bir düşünce değişikliği değil, köklü bir paradigma dönüşümü gerektiriyor.
* Paradigma, dünya görüşü ve bilgi üretme kültürüdür; ontolojik, epistemolojik ve metodolojik kabullere dayanır. Paradigma değiştiğinde, kavramların anlamları da değişir.
* Metodoloji, ne sadece sınama ne de bir 'alet çantası'dır; ontoloji ve epistemolojiyle iç içedir. Nesnellik, insan zihninin öznelliğiyle şekillenir; mutlak nesnellik yoktur. Özgürlük Sosyolojisi, nesnelliği sosyolojik bağlamda yeniden tanımlar.
* Özgürlük Sosyolojisi, ilişkisel diyalektik bakış açısıyla toplumu analiz eder. İlişkisel diyalektik, klasik diyalektikten farklı olarak, çelişkileri parçalar, ilişkiler ve bütünlük içinde görür; zamansal-mekânsal boyutları dikkate alır. Çelişki, bu bakışın merkezindedir. Demokratik sosyalizm ve öz yönetimci konfederalizm, bu paradigmanın ürünleridir.
* Özgürlük Sosyolojisi üzerine yeterli bilgi üretimi ve yayılımı yok; Avrupa’daki konferanslar sınırlı ve tanıtım odaklı. Güncel politik ihtiyaçlar ve mücadele hali bu alanı gölgeliyor.
* Kapitalist modernite, ekonomi, politika, ekoloji, toplumsal cinsiyet ve kimlik siyaseti gibi temel parametrelerde tıkanıklık yaşıyor; bu, işlevsizleşme değil, sürdürülebilirliğin zorlaşmasıdır. Tıkanıklığın kökeni modernist düşünce paradigmasındadır.
* * *
Yeni süreci nasıl karşıladı?
Zeki Bayhan, Kandıra 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde dinlediği Bahçeli’nin ilk çıkışına şaşırdı ama söz konusu Bahçeli olunca 'acaba bir şeyler mi oluyor?' sorusu da eşlik etti; İmralı’da gelen ilk mesaj ve kurulan sözle birlikte olup bitenleri daha rahat yorumlayabildi.
Bu kez çözüm şansını daha yüksek buluyor, çünkü küresel ve bölgesel politik konjonktür üzerinden okuyor. Şöyle özetliyor: Kapitalist sistem kriziyle bağlantılı olarak Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Kürtler de önemli bir aktör olarak öne çıkıyor. Ortadoğu’da söz sahibi olmak isteyen herkes Kürtlerle ilişkiyi zorunlu görüyor. Bu anlamda Kürtler için farklı ilişki opsiyonları oluşmuş. Önemli avantaj ve imkanların yanı sıra riskler de var.
Türkiye açısından ise bölgede hızlanan gelişmeler uyarıcı oldu.
Koşullar çözümü dayatıyor
Mevcut Kürt siyasetinin daha fazla sürdürülemeyeceği, silah ve zorun sorunu çözemediği çoktan açığa çıkmış. Türkiye buna rağmen son yıllarda eşi benzeri görülmemiş bir imha savaşı başlattı. O da olmadı. Bölgedeki gelişmeler hızlanınca, bir bakıma tepeden kopan kartopu ve bunun çığa dönüşeceği anlaşıldı. Bahçeli’nin temsil ettiği devlet aklı, bunu gördü ve ön almaya çalıştı. Türk basınında işlenen “Türkiye çok güçlendi, Kürtler zayıfladı” tezleri de doğru değil. Saha öyle söylemiyor. Koşullar, Kürt sorununun artık çözümünü dayatıyor.
Kürt-Türk ittifakı, en ideali
Mevcut küresel ve bölgesel güç dengeleri içinde Kürt-Türk ittifakının en ideal çözümlerden biri olarak öne çıktığını belirten Bayhan, şöyle gerekçelendiriyor:
* Kürt nüfusu ve coğrafyanın önemli bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde. Nüfuslar belli düzeylerde iç içe geçmiş. Bölgesel ve küresel güçlerin dahil olacağı bir Kürt-Türk çatışması, Kürt halkı için de Türk halkı için de büyük yıkım demek olurdu. Halkçı bir hareketiz, halkların çatışmasını istemeyiz.
* Yer yer inişli çıkışlı da olsa Kürt-Türk ilişkileri tarihseldir; halklar arasında kültürel iletişim ve aşinalık var. Bölge Kürtlerinin tümü Türkiye’ye sınır coğrafyada yaşıyor. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, geriye kalan kısımları da Kürtlerle çevrilidir.
* Türkiye açısından da Kürt sorunu şiddetle bastırılamadı. Dün Irak, bugün Suriye, yarın İran Kürtleri bir statüye kavuşurken bu politikayı artık sürdüremez. Rasyonel değil.
* Türkiye’de Kürt sorunu çözülürse bütün Kürtlerle yeni bir ilişki imkânı doğacak ki bu hem bölge siyasetinde hem de AB gibi uluslararası platformlarda Türkiye’nin elini güçlendirecek ve savaşın çökerttiği ekonomiyi rahatlatacak.
Kürtlerin devasa imkanları
Hiçbir halk örgütsüz ve savunmasız olamayacağını, savunmadan kastının silah olmadığını belirten Bayhan'a göre; Kürtler bugün ideolojik perspektif, örgütsel kültür ve düzey ile toplumsal bilinç açısından devasa imkanlara sahiptir. Zoru başaran bir gelenek. Pusula sağlamsa en karanlık dehlizlerde bile kaybolmaz. Halkımız, politik bilinci diri bir halktır; zor süreçlerde başarıya giden yolun birlikten geçtiğini bilir. Böylesi zamanlarda çarpıtmalara, karalamalara, moralsizliklere yol açan, açmak isteyen çok olur. Bilinçli ya da bilinçsiz yıkıcı eylemlere teşne olanlar da…. Böylelerine izin verilmeyecektir. Korkunun ve kaygının zamanı değil. Yeni bir dönemin, yeni başlangıçların arifesindeyiz. Bu sürecin gerçek sahibi ve öznesi halkımızdır.