İkili hukuka son verilmeli

Ahmet İnsel
- Bütüncül hukukla ikili hukuk yapısına son verilmesi gerektiğini belirten siyaset bilimci Prof. Ahmet İnsel, “Kürt sorununun ve onunla bağlantılı olarak Demokratik Cumhuriyet kuruluşuna doğru sağlam adımların atılmasına olmazsa olmaz ihtiyacımız var” dedi.
MA'ya konuşan Prof. Ahmet İnsel, Komisyon'un Rêber Apo ile görüşmesini, iktidarın suskunluğunu, demokratik entegrasyon ve bütüncül hukuka dair değerlendirmelerde bulundu. Prof. İnsel, Komisyon'un ile Rêber Apo görüşmesinin bir “etap” ve bir “adım” olduğunu ifade etti. İnsel, iktidarın sürece karşı tutumunu ise korkuya bağladı. İnsel, “Tayyip Erdoğan her şeyden önce seçimi ve seçilmeyi düşünen bir siyasetçidir” dedi. Ülkedeki tüm iktidarların Rêber Apo'ya yönelik kara propaganda yaptıklarını ve bu yüzden sempati ile antipati arasında bir ayrım olduğunu söyleyen İnsel, “Şu an Devlet Bahçeli, ‘Geçmişi unutalım’ diyor ama insanlar Bahçeli’nin söylediklerini unutmuyor. O tür biçimlendirmeler insanların kafasına kazanmış oluyor. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan gibi her şeyi seçim endeksli düşünen biri için Abdullah Öcalan’a partisinin açık biçimde görüşme başlatması seçim açısından getiri değil, götürü olarak değerlendiriliyor. Haziran 2015'te de karşımıza çıktı. Çözüm sürecinin durdurmasının esas nedeni, AKP’nin hem Kürt seçmenlerden destek alacağını hem merkez soldan destek alacağını düşünerek yapmasıydı. 7 Haziran seçimlerinde hem MHP yüzde 16 oy aldı çözüm sürecine karşı tepkiden dolayı hem de Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 13 oy aldı. AKP’ye oy veren Kürtler bile böyle bir tanınma çerçevesinde HDP’de birleştiler. Tahmin ediyorum ki Tayyip Erdoğan, aynı şeylerin tekrarlanmasından korkuyor. Bu yüzden çok temkinli. ‘Biz bir şey yapmıyoruz, her şeyi PKK tarafı yapacak’ diyerek, götürmeye çalışıyor. Bu şekilde gideceği çok uzun bir yer yok” dedi.
Entegrasyon başlığı
Süreç kapsamında Rêber Apo'nun dile getirdiği “entegrasyon” başlığının da önemli olduğunu belirten Prof. İnsel, Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde kültürel kimlik taleplerinin tanınmasıyla entegrasyonun sağlanması gerektiğini vurguladı. Kültürel kimlik olarak ana dilin öne çıktığını ifade eden İnsel, şunları söyledi: “Ana dilde eğitim burada önemli bir yer tutuyor. Örneğin ilkokulda iki dilli okulların oluşturulması. Bu konuda yasal olarak da adımların atılması gerekir. Yine Türkiye'de aşırı merkeziyetçi bir yönetim var. Bu, sadece Kürtlerin sorunu değil, bütün Türkiyelilerin sorunu olmalıdır. Sadece Diyarbakır, Van, Cizre ahalisi yerel özerklik talep ediyor olduğu zaman iş ‘Kürtler özerklik talep ediyor’ haline geliyor. Halbuki İzmir, Edirne halkı da yerel özerklik talep etmesi lazım. Özerklik derken illa kültürel anlamda demiyorum. Kamu politikalarının belirlenmesi, belediye ve yerel hizmetlerinin belirlenmesinde özerklik, daha fazla yerinden yönetim talep etmesi lazım.
Yerinden yönetim
Türkiye’de özerkliği, yerinden yönetim talebini Kürtler dile getirdiği için Türk milliyetçileri başka yerde dile getirmekten imtina ediyor. Bu, Kürtlere yarayacak diye imtina ediyorlar. Bu Türkiye'de yerinden yönetimin gelişmesindeki en büyük engel. Halbuki yerinden yönetim büyük ölçüde bir dizi kamu politikasının halkın daha fazla yönetime katılımıyla farklılıklar içerisinde bir yönetim olacak."
Bütüncül hukuk
Devlet tarafı ilerlemek istiyorsa demokratik adımlar atması gerektiğini vurgulayan Prof. İnsel, kayyum uygulamaları, yargının siyasallaşması ve siyasi baskıların sürecin ilerlemesini durduracağını ifade etti. Ayrıca siyasi tutsakların serbest bırakılması gerektiğini de belirten Prof. İnsel, bu adımlarla toplumda güven oluşabileceğinin altını çizdi. "Bütüncül hukuk” kavramına işaret eden Prof. İnsel, “Bir tarafta bazı hak kazanımları olurken, diğer tarafta hak ihlallerinin olduğu bir yapı kısmı, ikili hukuktur. Benim anladığım 'bütünsel hukuk' diye ifade edilen, şu anda Türkiye'de yürürlükte olan ikili hukuk yapısına son vermektir. Türkiye'de Anayasa bile uygulanmıyor. Anayasa'nın 90. maddesi ‘Türkiye Meclis’in kabul ettiği uluslararası yasaları öncelik tanır’ diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) üstünlük tanınması gereken bir mahkeme. Hatta AİHM’in ilk adımı Anayasa Mahkemesi (AYM) kabul edildi. AYM’ye gitmeden AİHM'e gidemiyorsunuz. Ama Ağır Ceza Mahkemesi, ‘AYM kararını tanımayız’ diyor. Bu bütüncül hukuk değil, param parça olmuş bir hukuk sistemi. Norm hiyerarşisi uygulanmadığı zaman Anayasa yok demektir. Selahattin Demirtaş’ın durumu en bariz örnektir” şeklinde konuştu.
Önümüzdeki gelişmeler ne olursa olsun Kürt tarafının adımlarının olumlu bir iz bırakacağını düşünen Prof. İnsel, şunları ekledi: "Ayrıca Kürt sorununun ve onunla bağlantılı olarak Türkiye’deki Demokratik Cumhuriyet kuruluşuna doğru sağlam adımların atılmasına olmazsa olmaz ihtiyacımız var. Ama ne AKP ne MHP bu konuda insana güven veren partiler değiller. Ancak onunla baş etmek durumundayız. Her yerde istediğimiz gibi bir iktidar olmuyor. Bu verili durumda, bu iktidar yapısıyla nasıl demokratik bir çözümün kapılarını açabilirizi akıllı, serinkanlı ve cesur biçimde değerlendirip adımlar atmak lazım.” İSTANBUL








