İktidar ve temsilcileri teslim olun!

  •  Gezi direnişi duruşmasında konuşan avukat Can Atalay, “Gezi’yi ve fikrini teslim almaya çalışıyorlar. Siyasi iktidar ve temsilcileri bize ‘teslim’ olun diyor. Biz teslim olmayacağız. Asıl siz teslim olun. İddianame, Gezi’yi karalamaya çalışan siyasi iktidarın tarih tezidir" dedi. 

 

Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da olduğu 51 kişinin yargılandığı duruşma öncesi açıklama yapan Taksim Dayanışması, “Gezi direnişinin” yargılanamayacağını belirtti. 

Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 2017’den bu yana tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala'nın da aralarında bulunduğu 16 hak savunucusu ile Beşiktaş'ın taraftar grubu çArşı’nın 35 üyesinin yargılandığı davanın 3. duruşması, dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma, yargılananlar, avukatları ve izleyicilerin katılımı göz önünde bulundurularak 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. 

Taksim Dayanışması, duruşma öncesi İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. "Gezi umuttur umut yargılanamaz" pankartının açıldığı açıklamada, "Biz Geziciyiz siz gidici" ve "Direnişimiz biter mi sandın" pankartları taşındı.

Bu direniş yargılanamaz

 Açıklamada konuşan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar, Gezi direnişinin tarihin en parlak sayfalarında yer aldığını belirterek, bu direnişin yargılanamayacağını; suçla, terörle, darbeyle anılan bir eyleme dönüştürülemeyeceğini söyledi. “Milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz” diyen Atlar, şunları ifade etti: “Bu ülkenin eşitlik, özgürlük ve adalet umudunu kirletmenize izin vermeyeceğiz. Abdocan'ın, Mehmet'in, Ethem'in, Medeni'nin, Hasan Ferit’in, Ali İsmail'in, Ahmet'in ve Berkin'in düşlerinin kirletilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü haklıyız. Gezi'de yaşam alanlarımızı, kentsel hafızamızı savunurken ne kadar haklıysak bugün barınma hakkını savunurken o kadar haklıyız. Gezide özgürlükleri savunurken ne kadar haklıysak bugün Enes Kara'nın yaşama sevincini ve geleceğini çalan tarikat ve cemaat zorbalıklarının karanlığı karşısında aydınlığı savunurken o kadar haklıyız. Gezi'de meslek ilkelerini ve bilimsel doğruları savunurken ne kadar haklıysak bugün akıl dışı yönetimsel kararlarla afetlere mahkam edilen kentlerimiz için liyakati savunmakta o kadar haklıyız.” 

Duruşmaya yoğun katılım

Duruşmaya Gezi Parkı eylemine katıldıkları için yargılanan birçok kişinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Züleyha Gülüm, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, eylemler sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeği sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın Annesi Gülsüm Elvan ile uluslararası sivil toplum örgütü ve konsolosluk temsilcisi çok sayıda kişi katıldı. 

Siyasi iktidarın siyasi metnidir

 İş insanı Osman Kavala, önceki duruşmada olduğu gibi bu duruşmaya da katılmadı. Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada söz alan Can Atalay,  savunma yapmak yerine Gezi’yi anlatacağını söyledi. Beraat kararı verilmiş bir dosya hakkında söz aldığına dikkat çeken Atalay, “Bu yargılama neden hala sürüyor” diye sordu. Yargılamanın bir çete faaliyetinin ürünü olduğunu söyleyen Atalay, “İddianame, Gezi’yi karalamaya çalışan siyasi iktidarın tarih tezidir. Hukuki değil, siyasi bir metindir. Savcılık ve temsil ettiği güçler, şunu çok iyi bilsin; Gezi’yi karalayamazsınız. Siyasi iktidar savcılık üzerinden yurttaşına parmak salıyor” dedi. 

Asıl siz teslim olun!

 Gezi Parkı eylemlerinin uluslararası komplo olarak gösterilemeye çalışıldığını kaydeden Atalay, “Gezi’yi ve fikrini teslim almaya çalışıyorlar. Siyasi iktidar ve temsilcileri bize ‘teslim’ olun diyor. Biz teslim olmayacağız. Asıl siz teslim olun. Savcılığın temsil ettiği güçler, su gibi beyaz olan, duru olan Gezi direnişimizi tarih karşısında karalamaya çalışıyor. Her gün siyasi iktidarın bu ülkede sıradan insanlara salladığı parmağın aynısını yapıyor savcılık. Gezi ve insanları fon kullanımı ile suçlamak hiçbir kişinin ya da kurumun haddi değildir. Bu iddianameyi yazan savcının meslek içi eğitim seminerleri Avrupa Birliği tarafından fonlanmaktadır” şeklinde konuştu.

İddianamenin, siyasi iktidarın tezi olduğunu ve başarısızlığa mahkum olacağını söyleyen Atalay, şunları ekledi: “Gezi, insanın kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi, bu memleketin, bu toprakların, Ortadoğu'nun karanlıktan çıkacağının somut işaretidir. Gezi, eşitlik, özgürlük ve adalet imkanıdır, umududur. Biz haklıyız, biz kazanacağız. Hep birlikte mücadele edecek, hep birlikte kazanacağız.” 

Sonu belli bir oyun

 2015'ten beri yargılandıklarını anımsatan Mücella Yapıcı ise iddianameyi  “saçma sapan” olarak tanımladı. Mahkeme ve heyetlerin sürekli değiştiğini söyleyen Yapıcı, “Şöyle bir kanıya vardım: Sanki sizlerle birlikte sahneye konmuş, sonu beli bir oyunun figüranları gibiyiz. Beni ve arkadaşlarımı mesleğimin gereğini uygulamış olmaktan dolayı nasıl defalarca idamla yargılarsınız? Gece bütün çadırlar, içinde çocuklar varken yakılmaya kalkıldı. Yapılan şey usulsüzlüğün de usulsüzlüğüydü. 45 kişi gözünü kaybetti, 8 çocuk öldü. Kediler, köpekler, kuşlar öldü. Bunlar bu halkın gözü önünde oldu” şeklinde konuştu. 

Buna karşı halkın vicdanının ayağa kalktığını belirten Yapıcı, şöyle devam etti: “Türkiye'de hiçbir siyaset, kişilik, lider 80 ilde siyasi görüşü bu kadar farklı olan insanı bir araya getirip de bu kadar müthiş bir empati ve kardeşlik yaratamaz. O nedenle şimdi Osman Kavala'yı rehin olarak kullanıyorlar. Geziyi ciddi şekilde kriminalize etmeye çalışmaktadır birileri. Size demiyorum. Sizlere üzülüyorum, çünkü bize beraat veren hakim yok oluyor. Onun için size kolay gelsin.” 

Ara verilen duruşma, öğleden sonra devam etti.  İSTANBUL

 

Osman Kavala'nın rehineliği

Osman Kavala

Osman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine, komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği.

Kavala, 1 Kasım 2017'de “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı.

Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı.

Bu süreç içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328) ortaya çıkarıldı.

Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı. İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz'daki darbe girişimine (devlet içi çatışmaya) katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu.

İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti. Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı.

Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı.

Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi.

Kavala ile ilgili Gezi davası daha sonra, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirildi. Bu davanın da Kavala ile ilgili 15 Temmuz girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu.Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak. Bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibigörünüyor.  BİA/İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.