İnsanlık, mahkum etmeli

.

.

  •  Alevi, Süryani ve Müslüman din alimleri ile bu alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum temsilcileri, kimyasal silah kullanımının hiçbir inançta yeri olmadığını belirterek, insanlığı buna karşı ortak tutum sergilemeye ve mahkum etmeye  çağırdı. 

MİHEME PORGEBOL/İSTANBUL

Türk devletinin kimyasal kullanımına tepki gösteren din alimleri “Kimyasalın hiçbir dinde yeri yoktur. Apaçık barbarlıktır. Bu vahşete sessiz kalanlar da zulmün ortağı olur” dedi. 

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Kurucu ve Onursal Başkanı Turgut Öker

Türk devletinin Medya Savunma Alanları’ndaki kimyasal silah kullanımına tepkiler sürüyor. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Kurucu ve Onursal Başkanı Turgut Öker, kimyasal kullanımının bir insanlık suçu olduğunun altını çizerek “Tanık olduklarımız apaçık barbarlıktır. Kimyasal kullanımı günümüz dünyasında her anlamda mahkum edilmiştir. En kutsal olan yaşam hakkını bu tür barbarca yöntemlerle ortadan kaldıran yaklaşımlar lanetlenmelidir. İnsanlık bunu mahkum etmelidir” dedi. 

Hiçbir dinde yeri yok

Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAY-DER) üyelerinden Mele Yusuf İnal ise kimyasal silah kullanımının hiçbir dinde yeri, hiçbir koşulda ruhsatı olmadığını belirterek, her anlamda cinayete, katliama, barbarlığa ve faşizme tekabül ettiğini söyledi. Kimyasal kullanacak kadar barbarlaşmış sistemler için güncel isim ve tanımlara ihtiyaç duyulduğunu kaydeden İnal, “Katliam, vahşet gibi tanımlar, bu sistemlerin karakterini anlatmaya yetmiyor” dedi. 

Mele Yusuf İnal

Onaylayanlar katliamın ortağı

İnançlı tüm kesimler başta olmak üzere bütün insanlığa bu katliamcı sisteme ortak olmama çağrısı yapan İnal, “Bugün yapılan katliamlara sessiz kalıp onaylayanlar, katliamın ortağıdır. İlk önce her bir bireyin bu vahşete ‘artık yeter’ demesi gerekiyor. Müslüman olup olmaması önemli değil. Dini, dili, yaşadığı coğrafya, milliyeti ne olursa olsun hele hele Kürt halkının hiçbir şekilde bu katliamlara sessiz kalmaması gerekiyor. Ahlaki ve vicdani gerekçelerle bile olsa başkaldırması gerekir” şeklinde konuştu. 

Sessiz kalanlar neye inanıyor?

“Ebuzar Gaffari zulme karşı başkaldırmayanın neye inandığına şaşırdığını söyler. Ben de öyle düşünüyorum. Zulme sessiz kalanlar neye inanıyor?” diye soran İnal, şöyle devam etti: “Benazir Butto ‘Kürtlere bu zulmü yapan devletler hangi dine, hangi Allah’a inanıyor?’ diye sorar. Biz de aynı soruyu soruyoruz. Hele ki bunlara sessiz kalıp üstüne namaz kıldığını söyleyen Kürtler, o namazı ne için kılıyor? Katliamları desteklemek için mi namaz kılıyorsunuz? Yaşam hakkının gaspı için mi, barbarlık için mi namaz kılıyorsunuz? Halkın hak, adalet ve barış için kimyasal kullanımına itiraz etmesi gerekir. Barış dediğimiz şey bütün din ve ideolojilerde aynı anlama gelir. Katliamı savunan herhangi bir ideoloji var mı? Hangi demokrasi bunu kabul eder? Aklı selim bunu kabul eder mi? Bu yüzden de sadece insan olarak bile olsa bu zulüm ve adaletsizliğe karşı çıkmamız gerek.” 

HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Üyesi Nesimi Aday

Savaş hukuku hiçe sayılıyor

HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Üyesi Nesimi Aday da kimyasal ve biyolojik silahların kullanımının uluslararası yasalarla yasaklandığını hatırlatarak, “Kürtlere karşı Halepçe’de olduğu gibi çokça kimyasal silah kullanıldı. 1930 Ağrı Dağı İsyanı ve 1938 Dersim Katliamı’nda olduğu gibi kimyasal kullanımı inkar ediliyor. Dersim’de kullanıldığına dair belgeleri Dersim gazetesi yayınladı. 1937'de Almanya’dan klor, iperit gibi kimyasallar ve bomba düzeneği almışlar meğer” diyerek devletin Kürtlere karşı kimyasal kullanmaktan hala geri durmadığını vurguladı. 

O zaman incelemeye izin ver 

“Devlet tüm yayınlanan bilgi ve belgelere rağmen kimyasal silah kullanıldığını reddediyor ama bu reddini gerekçelendirecek çalışmalara da izin vermiyor” diyen Aday, şöyle devam etti: “Türkiye, hem kimyasal hem de biyolojik silahların yasaklanmasına taraf olmuş ve imza da atmıştır. Kimyasal silah kullanmadığını söylüyorlarsa ki söyleniyor, o zaman bağımsız heyetlerin çatışma alanlarında inceleme yapmasına izin vermelidir.”

 

Betnahrin Ulusal Meclisi Üyesi Schleymun Elber Rhawi

 

Cinayetlerle yazılı bir tarih

Betnahrin Ulusal Meclisi Üyesi Schleymun Elber Rhawi ise Türk devletinin soykırımcı ve katliamcı karakterine dikkat çekerek, “Türkiye Cumhuriyeti devleti, AKP ve MHP eliyle katliamlarına devam etmekte, yeni soykırımlar planlamaktadır" diyerek, bu gerçekliğin en çok da Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan Hristiyan halklar tarafından bilindiğini söyledi. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılından bugüne kadarki sürece devletin halklar üzerinde büyük suçlar işlediğinin altını çizen Rhawi, “Bu tarihi bilmeyen yoktur, ancak cinayetlerin ardı arkası kesilmemesine, cinayetlerle bir tarih yazılmasına rağmen dünya suskun, çünkü ekonomik çıkarları var” dedi. 

Medya Savunma Alanları’na yönelik kimyasal saldırıya dikkat çeken Rhawi, “Bu işgal hareketi sürecinde her türlü silah kullanıldı. Dünya bu tablo karşısında sağır ve dilsiz kaldı. Bu şekliyle Türkiye’nin yeni sivil katliamlarının önünü açıyorlar” diye konuştu. 

Katliam provası yapılıyor 

Türkiye’nin düşük yoğunluklu kimyasal silah kullanımının bir deneme olduğunu kaydeden Rhawi, şunları söyledi: “Gerillaya karşı dağda kullanılan bu kimyasal silahların etkilerini ölçüyorlar. Yakın bir zamanda Kuzey-Doğu Suriye'de, Güney Kurdistan’da da halka karşı kullanabilirler. Nasıl ki geçmişte Türkiye’nin katliam ve soykırım faaliyetlerinin önüne geçilmediyse ve bu devlet güçlerine, hükümete cesaret verdiyse bugünkü sessizlik de faşist hükümete cesaret ve güç vermektedir. Dolayısıyla dünya kamuoyu bu gerçekliği görüyorsa önüne geçmek için adım atmalıdır. Aksi durumda işlenen suçların ortağı olacaktır ve insanlı bir daha büyük bir yara alacaktır.” 

Bizim de mücadelemiz 

Süryani halkının bu tabloya baktığında kendi tarihini ve yaşadıkları acıları hatırladığını vurgulayan Rhawi, şunları ekledi: “Süryaniler nesiller boyu yas içinde yaşam sürdürdü. Halkların yası bu soykırımcı zihniyetin bir sonucudur. Bu zihniyetin kendiliğinden değişmesini beklemek hayaldir, gerçek dışıdır. Bütün alanlarda herkes ayağa kalkmalı, kurumlar harekete geçmelidir. Kimyasal saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Bunlara karşı mücadele etmek zorundayız ve bütün insanlığı bu mücadeleye omuz vermeye, bu mücadeleyi kendi mücadelesi olarak görmeye davet ediyoruz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.